SORGU 7
Oktay, her akşam olduğu gibi akşam eve geldiğinde , çalışma masasının başında otururken odadaki sessizlik bir kez daha üzerine çöktü. Masanın köşesinde duran oyuncak bebek gözlerine takıldı. Kızı Elif’in en sevdiği oyuncağıydı bu; o küçücük elleriyle bebeği nasıl da sıkı sıkıya kucaklardı. Gözlerinde biriken yaşları tutmak için derin bir nefes aldı, ama nafileydi. Gözleri istemsizce bebeğe takılı kalırken, zihni onu geri, o korkunç deprem anına sürükledi.
O geceyi unutmamıştı, unutamazdı. Bir anda her şey altüst olmuş, dünya sarsılmıştı. O gece yatakta Elif’in yanına gidip onu kontrol etmek istemiş, ama göz kapakları çoktan ağırlaşmıştı. “Sabah olur nasılsa” diye düşünmüştü, ama sabah hiç olmamıştı.
Sarsıntı başladığında, evin dört bir yanından gelen gıcırtılar, camların kırılma sesleri ve duvarların çatırdaması Oktay’ı yataktan fırlatmıştı. Her şey bir anda karanlığa gömülmüş, sarsıntı durmaksızın devam etmişti. Oktay, kızı Elif’in odasına koşmaya çalışırken ayaklarının altında kayan zemini hissetmişti. Ev çökmeden önce ona ulaşmak için gösterdiği çaba, çaresiz bir anı olarak zihnine kazınmıştı.
Ev çökmüştü, Elif ve Oktay enkaz atındaydı. Oktay “Elif” diye bağırıyor ama küçük kız duymuyordu. Elif’in narin bedeni ise enkazın altında kalmıştı. O anın çaresizliği, Oktay’ın içine işlemiş, kalbine saplanan bir bıçak gibi orada kalmıştı. Çığlık atmış, ama Elif duymuyordu, ama her şey çoktan bitmişti. Elif’in sesi, kahkahaları, küçük elleri… Hepsi o enkazın altındaydı. Genizi toz doldu bu faydasız çığlıklar yüzünden. Sesi kısılmaya, öksürmeye başladı. Gözlerini yumdu.
“Allah’ım, nolur kızımla eski günlerimi aratma. Nolur bana onun acısını gösterme.”
Duaya sığındı. İçini az da olsa huzur kapladı. Etraf kapkaranlıktı. Bir süre sonra uyumaya karar verdi.
Oktay, gözlerini açtığında etrafındaki toz bulutu ve yıkıntılar arasında bir süre nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Zihni bulanıktı, her yerden gelen çığlıklar ve siren sesleri arasından kulaklarına yankılanan tek şey Elif’in "Baba!" diye bağırışıydı. Kızına ulaşmak için enkazın altında kıpırdamaya çalıştı, ama bedenindeki acı her hareketinde onu durduruyordu.
Bir süre sonra, kurtarma ekiplerinin sesini duydu. Çaresizlik içinde yardım istedi. Saatler süren çalışmaların ardından, kurtarma ekipleri Oktay’ı enkazın altından çıkardı. Gün ışığı gözlerini acıtsa da, düşünceleri tek bir şeye odaklanmıştı: Elif.
"Kızım nerede? Elif’im nerede?" diye bağırdı.
Kurtarma ekipleri, sessizce başını öne eğdi. Oktay’ın önüne serilen küçük bedeni gördüğünde, tüm dünya dondu. Elif’in cansız bedeni, kurtarıcıların ellerinde yavaşça dışarı çıkarıldı. Küçük yüzü, şimdi sonsuz bir uykuya dalmış gibiydi.
O an Oktay, hayatta kaldığı her saniyenin acımasız bir gerçeklik olduğunu anladı. Elif gitmişti, ve ona sadece sessiz bir acı kalmıştı.
Oktay, bu anılar içinde kaybolmuşken, gözleri hala oyuncak bebeğe kilitliydi. Elif’in o oyuncakla oynarken yüzündeki saf mutluluğu hatırladı. Bebeğin kolları artık yıpranmış, elbisesi tozla kaplanmıştı, ama onun için hala Elif’in izlerini taşıyordu. Sanki kızı, bu oyuncak bebeği hala sıkıca tutuyormuş gibi hissediyordu.
Oktay, masasındaki kalemi eline alıp bir şeyler yazmaya çalıştı. Ama elleri titriyor, zihni bir türlü toparlanamıyordu. "Nasıl olur da bu acıyı kelimelere dökebilirim?" diye düşündü. Onun için her kelime, her cümle Elif’i biraz daha yitiriyor gibi geliyordu. Zaman, acıyı dindirmemişti; sadece daha derine gömmüş, ama her an çıkmaya hazır bir şekilde orada bekletmişti.
Birden bir hafıza dalgası daha geldi. Elif’in gülüşü, küçük ayaklarının evdeki yankısı, oyuncak bebeğiyle uyuduğu o geceler… O an Oktay, kızının hala bir parçasını bu dünyada bıraktığını düşündü. Oyuncak bebek, Elif’in bir hatırasıydı ve Oktay, bu hatıraya tutunarak onunla bir şekilde bağlantıda kalıyordu. Belki de bu yüzden, yıllardır bu oyuncak bebek onun masasından hiç kalkmamıştı.
Kalemi bıraktı ve derin bir nefes aldı. Gözyaşlarını tutmaya çalışmaktan vazgeçti. Elif’in hatırası her yerdeydi: sessizlikte, oyuncak bebeğin yıpranmış bedeninde ve Oktay’ın yorgun, kırık kalbinde.
Oktay, başını masaya yasladı. Elif’in hayali bir kez daha gözlerinin önünde belirdi. “Baba, merak etme” diyor gibiydi. Ama Oktay, asla tamamen huzura kavuşamayacağını biliyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.