- 174 Okunma
- 2 Yorum
- 5 Beğeni
DEDEM BAKKAL
Soğuk olur Sivas sabahları kuru ayazıda cabası..
Durgun sokaklar..Küçük üşümüş yüzümle annem babam uyurken uyanırdım ..
Usulca yatağımdan kayar anne babamla paylaştığım evin biricik odasından hole seğirtir evin su ihtiyacını karşılayan köhne avludaki derin kurnaya eğilmeye çalışarak yüzümü yıkar tahta kapıdan soluklanarak dışarı çıkardım.
Turladığım arnavut kaldırımlı ana caddeye çıkan köşe başında bir benim minik takunyalarımın tıkırtısı diğeri Faytoncunun atlarına indirdiği kırbaç sesleri..
İndirdiği her kırbaç bana zulmü şiddeti hal dilince sızlanan atları hatırlatarak kaldı usumda..
Benim gibi erkenden uyanan biri daha vardı sabah namazını kılıp dükkanını açan dedem bakkal..
Belki başka ismi yazıyordu kapıdaki levhada ama o biz çocukların arasında dedem bakkaldı..
Bazen tuz yoğurt bilimum ev ihtiyaçları için gönderselerde benim param olunca aldığım olmayınca alık alık baktığım cam kavanozlarda ağzı kapalı tezgaha dizilmiş akide şekerlerinde olurdu gözlerim ..
O yıllarda o ne maharet her kavanozda ayrı renk tat ve koku.
Kırmızıya olan tutkum o yıllarda başladı.. Çocuk ruhumda çiçek açtı kırmızı sarı yeşil şekerler..
Dedem bakkal.. İşte yine kapıda kıvırcık saçlı haşarı yüzümle ben..
Eeee buyur kızım.. Bir arap kızı sakızı ver hele..
Hiç ses etmez daha Dedem sakızları verirken benim gözüm yine tezgahın önüne sıralanmış her biri ağız dolduracak kadar büyük akide şekerlerinde..
Başında desenli yün hacı takkesi sevimli ince yüzü ve çepeçevre kırlaşmış sakalı ..
Susadım diyelim çiçekli cami tam karşısında Dedem bakkalın..Onun minik dükkanı ve kıyıda durmak bilmeden çağlayan koca kurnanın içinden akıp giden demir borunun buz gibi suyu..
Sivas suyu atam kokan toprağım kokan genzimde tabağlanan memleket suyu..
Yıllar sonra geldiğim bu ata topraklarında gezdiğim Ece mahallesinde artık ne ailem ne dedem bakkal nede çeşme yok sadece o minik cami orada duruyor sessizce..
Camide okul tatillerinde bize Elif ba öğreten gencecik kara bıyıklı sevimli hocamız Bekir hocada yaşlanıp ölmüş ..
İzmire alıp gittiğim çocukluğumu bulurum sanarak geldiğim memleketimde ne arnavut kaldırımlı o sokak nede geçmişime dair hiç bir iz yoktu.. Şu minik camiden başka..
Apartman sarmış her yanı..Sanki despot bir mimar çocukluğumda var olan güzel anılarımı yıkıp yerine ölü üst üste binalar dikmiş ..
Hazin bir yap bozun kurbanı geçmişim..
Sessizce çıkıp gittiğim Sivas sokaklarında kalan çocukluğum içsellerimde ölmeyecek dedi içimdeki ses ..
Sen çocukluğunu öldürebilirmisin. Onlar senin yüreğinde..
YORUMLAR
Çocukluğumuz bizim saklı bahçemiz… Böyle güzel, sıcacık anılarla dolu bir çocukluk geçirdiysek ne mutlu bize… Hayatın koşturmasında öyle durumlarla ve insanlarla karşılaşabiliyoruz ki içimiz üşüyor, yorgun hissediyoruz. Öyle anlarda, bir mola verme ihtiyacı duyduğumuzda; zihnimizde de olsa bulunduğumuz yerden uzaklaşmak istiyoruz bazen. Çocukluğumuz da böyle zamanlarda sığındığımız, ruhumuzu dinlendirdiğimiz zihnimizin en güzel köşelerinden biri…
Sıcacık, çok lezzetli bir yazıydı. Keyifle, duygulanarak okudum.
Yüreğinize sağlık…