- 173 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
Hz. Muhammed Türk müdür?
Hz. MUHAMMED TÜRK MÜDÜR?
Hz. Muhammed Türk müydü? Günümüzün tarih araştırmacıları uzun zamandır İslam Dininin Ulu Önderi Hz. Mu-hammed hakkında bir takım araştırma yapmışlardır. Araştırmanın maksadı; Yüce Peygamberimizin Arap olup
olmadığını ortaya koymaktı. Araştırmacıları böyle bir araştırmaya yönelten sebep; Kemal Atatürk’ün Peygamberimiz hakkında söylediği sözlerdir. Bir başka sebep; Peygamberimizin Türklerle ilgili sözleridir. Araştırmacılar, Hz. Mu-hammed’in söylediği sözlerin sahih (doğru) olup olmadığını derinlemesine takip etmişler, doğruluğundan emin olduktan sonra konuyla ilgili makaleler ve kitaplar yazmışlardır.
Kemal Atatürk, Türk Tarih Kurumu’nun 1932 yılında tertiplediği konferansa katılmış, konuyla ilgili şu konuşmaları yapmıştır. O konuşmalardan bazı alıntılar: “Milliyet teorisini, milliyet ülküsünü çözüp, dağıtmaya çalışan teorilerin Dünya üzerinde uygulama kabiliyeti bulunmamıştır. Çünkü tarih, olayları hadiseler, gözlemler, insanlar ve milletler için her zaman milliyetin hâkim olduğunu göstermektedir. Bugün Türk çocukları biliyor ve bilecekler ki onlar yalnız
dört yüz çadırlık bir aşiretten değil, on bin yıllık arî, medeni ve yüce bir ırktan gelen yüksek kabiliyetli bir milletten-dirler.” “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Eğer yazan yapana sadık kalmaz ise değişik olan hakikatler şüpheli bir şekil alır. Böylece de beşeriyetin yolunu değiştirirler” “Biz daima hakikati arayan ve onu buldukça ve bul-duğumuza kani oldukça süslemeye cesaret gösteren insanlar olmalıyız. Her şeyden evvel kendi inisiyatifimizi ve de milli süzgecinizi kullanınız. Çünkü tarihi hadiseler ve müşahedeler insanlar ve milletler arasında hep milliyetin hâkim olduğunu göstermiştir. Dünyanın bize hürmet etmesini istiyorsak, ilk önce biz kendi benliğimize ve de milletimize bu hürmeti, hissi, fikri ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim. Bilelim ki, milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin esiridirler” “Eğer araştırırsanız Peygamberimizin Türk olduğunu ispat edebilirsiniz.”
Araştırmacı yazar Muharrem Kılıç, Kemal Atatürk’ün bu tespitlerinin ve araştırma tavsiyelerinin izlerini sürmüştür. Bu yolda ciddi mesafeler alan Muharrem Kılıç’ın “Gizlenen Türk Tarihi/Hz. Muhammed” isimli kitabında iki noktaya temas edilmiştir.
a-) Naakal Tabletleri ile ortaya çıkan MU Uygarlığının (Güneş İmparatorluğu) bir Türk Uygarlığı olduğudur. MU Kı-tası’nın “Büyük Tufan” ile yok olduğunda, bu uygarlığın Uygur Türkleri aracılığı ile dünyanın muhtelif yerlerine dağıldığı iddiası (Aztekler, Mayalar, İnkalar gibi) sağlam kanıt, bulgu ve bilgilerle belirtilmiştir. Sümerler, bu uygarlığın devamıdır; yani öz be öz Türk’tür ve dilleri de Turanî bir dildir. Tespitlere göre o dönemlerde Türk Dili, insanlığın ortak diliydi. Elde edilen bu tespitler, Atatürk’ün Güneş-Dil Teorisi’ni yeniden gündeme taşımıştır.
b-) Museviler, Hz. İbrahim’in Yahudi olduğunu iddia ederler; ancak Kuran-ı Kerim, Hz. İbrahim’in Yahudi olmadığını belirtmektedir. Bizim için esas olan Kuran olduğuna göre bu iddialara itibar edemeyiz. Kaldı ki; yerli ve yabancı bütün araştırmacılar, Sümer uygarlığını araştırmışlar, Sümerlerin Türk olduğu noktasında fikir birliğine varmışlardır. Bilindiği üzere, Hz. İbrahim, Sümer asıllı bir kral, aynı zaman da bir peygamberdi. İslam Önderi de Hz. İbrahim’in neslinden gelmiştir ki; bunu bizzat kendi ifadelerinden anlıyoruz. Araştırmacı Yazar Muharrem Kılıç, “Gizlenen Türk Tarihi ve Hz. Muhammed” isimli kitabında İslam Önderinin kısa ve uzun şeceresini çıkarmış; çıkardığı şecereleri de pek çok delillere dayandırmıştır.
O delillerden bazıları şöyledir:
a-) Hz. Muhammed’i Medine’ye davet eden Evs ve Hazreç kabileleri Sümer asıllı idiler. Sümerlerin dağılışı sırasında Yemen’e göç etmişlerdi. Medine’ye gelişleri daha sonradır. Biatlerinde; “Muhammed bizdendir” demişler ve Hz. Peygamberde; ”kanınız kanımızdır” diye karşılık vermiştir.
b-) Kureyş ileri gelenleri, Ebu Talip’in yanına gelerek ona; ya yeğenini susturup davalarından vazgeçmesini ya da Türk yurtlarına (öz yurtlarına) çekip gitmelerini tavsiye etmişlerdi. Peygamberimizin amcası Ebu Talip, bu tehditlere 94 beyitten oluşan “Kaside-i Lamiyye” ile cevap vermiştir.
İşte o kasideden bazı bölümler:
“Düşman bizim gücümüze boyun eğip kahroluyor. Hâlbuki onlar bizim Türk ve Aftalitlerin kapılarına sığınmamızı isterler. Allah’ın evine ant olsun ki, sizler yalan söylüyorsunuz. İşleri karmakarışık etmeden ne Medine’yi terk, ne de buralardan Türk yurtlarına gitmeyeceğiz….”
Ebu Talip’in bu şiirinde Türkler yanında “Aftalitler” yani Ak hunlardan söz etmesi oldukça ilginç ve önemlidir. Demek ki Araplar, Hz. Peygamber’in soyunu çok iyi biliyorlardı ama yüzyıllar boyu bu gerçeği gizlemişlerdir.
c-) Hz. Peygamberin torunu Hz. Hüseyin’in Kerbela olayından önce Türk yurtlarına gitme isteği Yezit tarafından reddedilmişti. Çünkü Yezit biliyordu ki; Hz. Hüseyin Horasan’a giderse, soydaşlarıyla birleşip, tekrar dönecekti…
d-) Bir gün Hz. Muhammed, ashablarıyla otururken bilinmeyen bir dille; “ne güzel üzüm” buyurdu. Sahabe anlama-mış ve “Ya Muhammed, Arapça konuş” dedi. İslam Peygamberi; “durun, yakınmayın. Ben köküm olan Hz. İbrahim dili ile konuşuyorum. Arap benden ama ben Arap’tan değilim” diye cevap verdi. İslam Peygamberinin Türklerle ilgili pek çok sözü mevcuttur. Araştırmacılar, sözlerin sahih olup olmadığını iyice tetkik ettikten sonra sahih olduğuna karar vermişlerdir.
O sahih (doğru) hadislerden bazıları:
a-) İstanbul mutlaka fethedilecektir. İstanbul’u fethedecek olan kumandan ne güzel kumandan, askerleri ne güzel askerdir.
b-) Türk dilini mutlaka öğreniniz. Çünkü onlar, İslam dinini dünyaya yayacaklardır.
c-) Türkler sizlerle savaşmadıkça, onlarla savaşmayınız. İslam Peygamberinin, Türklerin yaptığı kıl çadırdan istemesi ve kıl çadırda bir süre kaldığı da kayıtlarda mevcuttur. Ayrıca; Türklerden bahsederken sürekli olarak Kanturaoğulları demesi araştırmacıları bu yöne sevk etmiştir. Yapılan araştırmalar, Hz. İbrahim’in Mısır’a gittiğini ve orada hüküm sürmekte olan Hikoslar diye kayıtlara geçen Sümer Türk Hanedanı’nın Kantura isimli kızı ile (prenses) evlendiğini, Prenses Kantura’nın daha sonra Hacer adını aldığını ortaya koymuştur. Arap kaynaklarında Kantura’nın Türk Hakanının kızı olduğuna dair pek çok bilgiler mevcuttur. İbnü’l İbri, Kantura’nın hiç tereddütsüz Türk Hakanının kızı olduğunu kaydetmektedir. (Muharrem Kılıç. 119- İbnü’l İbri, Tarihu Muhtarasu’d Düvet Beyrut, s. 14’den nakil)
Konuya ışık tutan bir başka kaynak ise, Süryani Tarihçi Ebul Ferec’in “Tarih-i Muhtasar’ud düvel” isimli kitabının 23. sayfasında da Hz. İbrahim’in Türk Hükümdarının kızı Kantura ile evlendiğini ve Kantura’nın da Hacer ismini aldığına dair ciddi bilgiler vardır. (M.Kılıç 181)
İslam Peygamberi, Türkleri tarif ederken; “Suratları örs üzerinde çekiç ile dövülmüş gibi serttir” “Onlar, kıldan çadır-larda otururlar ve kıldan çarık giyerler. Onlar, çok iyi ata binerler ve at sırtında ok atarlar, kılıç kullanırlar.”
Toparlayacak olursak: Bilindiği üzere Kemal Atatürk iyi bir okuyucudur. Tarihe, tarihimize ve İslam Dini’ne olan düşkünlüğü bilinmektedir. Atatürk, bu ilgisinden dolayı Türk soyunun izlerini sürmek için Tahsin Mayatepek’i üç yıllığına Meksika’ya Maslahatgüzarı olarak görevlendirmiştir. Mayatepek, ilk olarak tarih ve dil üzerinde araştırma yapmıştır. Orta Amerika’da Maya kültüründeki “Güneş Kültü” ve “Güneşe Tapınma Eyleminin Orta Asya’daki güneş kültü ile olan ilişkilerini Maya Dili ile Türkçe ve diğer Asya dillerinin ilişkilerini incelemiştir. Mayatepek, araştırma sonuçlarını 14 rapor halinde hem Atatürk’e ve hem de Türk Dil Kurumu’na yollamıştır. Yollanan raporları büyük bir dikkatle inceleyen Kemal Atatürk, Mayaların Türk olduğunu ve kullanılan dillerin de Türk dili olduğuna kanaat getirmiştir. Ayrıca Kemal Atatürk, ateistliği ile bilinen Tahsin Mayatepek’in ilerleyen dönemlerde, İslam dini ve onun önderi hakkındaki yanlış-kasıtlı bilgiler verdiğini görünce raporların kendisine değil, Türk Dil Kurumuna göndermesini istemiştir.
Peygamberimizin her hali ve duruşu dikkat çekicidir. Peygamberimiz ile ilgili ortaya atılan bu iddialar üzerine âcizane bir dizi araştırma yaptım ve edindiğim sonuçları aktarmaya çalıştım, Amacım; İslam Önder’inin ille de Türk olduğunu iddia etmek değildir. Onun insanlığa gönderilmiş bir uyarıcı, bir kurtarıcı olması.
Allah’ın (c.c) Peygamberi olması; İslam Önderine inanmamız ve onun izini takip etmemiz için yeterli sebeplerdir. Onu daha çok sevebilmek için başka sebepler aramanın hiçbir mantığı yoktur; ancak yıllar süren bu çalışmalara saygı duyulması gerekir. Zira bu çalışmaların her bir satırında bir özveri, bir emek vardır. Bu sebeple; varılan sonuçlar doğru olabilir. Görülen o ki; iddiaların güçlü delillere dayandırılması doğruluk oranını bir hayli artırmıştır. Beklentimiz şudur ki; tarihin tozlu sayfalarında insanlardan gizlenen pek çok gerçeğin bir gün, gün ışığına çıkarılmasıdır. Karanlıkta bırakılan hiçbir gerçek sonsuza kadar gizli tutulamaz.
Bir başka kaynak: Yenimesaj Tv. Hz. Muhammed Türk müdür? Hasan Çakır
YORUMLAR
Bu güzel ve muhteşem çalışma için öncelikle tebrik ve teşekkür ederim sevgili dost.
Yazıda da belirtildiği üzere yabancı tarihçiler de dahil tüm tarihçiler Anadolu ve Ortadoğudaki Türk varlığının 10-12 bin yıl öncesine kadar uzandığını kabul etmişlerdir. Ama bazıları nedense kabul etmek istemiyor.
"Türk olmasın da ne olursa olsun" mantığından hareket ediyorlar.
Öyleleri var ki ağzı Türkçe konuşur ama Türklüğü kabul etmiyor.
"........
Yapılan araştırmalar, Hz. İbrahim’in Mısır’a gittiğini ve orada hüküm sürmekte olan Hikoslar diye kayıtlara geçen Sümer Türk Hanedanı’nın Kantura isimli kızı ile (prenses) evlendiğini, Prenses Kantura’nın daha sonra Hacer adını aldığını ortaya koymuştur.
..........."
Azeri alfabesinde K ve H harflerinin arasında bir harf olan kalın hançereli H için kullanılan X harfi var. Burada bahsi geçen Kantura ismi kalın hançereli Hantura olmalı. Azerice yazılışı Xantura yani.
Bu muazzam eseri BLOGuma aldım.
Karşılığında selam ve saygı bırakıyorum üstadım.
https://turk-alemi.blogspot.com/2024/10/hz-muhammed-turk-mudur.html
Halit Durucan
Alllah Allah
Atatürk ve Hz. Muhammed (S.A.V)
Türk Türk
Allah Allah
Yok yok yok her ikisi, de benim gibi LİSAN BİLEN LAZ idi
Halit Durucan
bir peygamberin milliyeti değil, insanlığa sunduğu rehberlik önemlidir. asıl soru, onun hangi milletten olduğundan ziyade, insanlığa ne kattığıdır. çünkü bir milletin büyük bir lideri, bir dinin peygamberi, bir toplumun önderi, aslında tüm insanlığın yol göstericisidir. onun getirdiği mesaj, insanlığın ortak hafızasında yer bulur ve her milletin özüne dokunur.
dünya, milletlerin birbirine karıştığı, dillerin birbirine geçtiği bir yerdir. ve her birimiz, bu büyük hikayenin bir parçasıyız. geçmişin tozlu sayfalarında gezinirken, asıl görmemiz gereken, bu büyük hikayenin evrenselliğidir. çünkü tarih, sadece bir milletin değil, insanlığın ortak mirasıdır. ve peygamberler, bu mirasın en büyük taşıyıcılarıdır.
Selamlar