Döndüm baktım, hani olur ya...
Rüyalarda bile konuşmuyoruz artık, suskunluk yemini etmişiz gibi tövbemiz bozulur diye korkuyoruz. Birbirimizin yüzüne de doğru dürüst bakmıyoruz. Ne senin ağzını bıçak açıyor, ne benim. Sen yine çocuklarla meşgulsün, Cano da bana bi şeyler anlatıyor onu dinliyorum. Sinir bozucu takındığın tavırlara rağmen, ısrarla hãlã sizin eve gelmeye devam ediyorum, bir umut belki inadını bu sefer kırarsın da konuşursun diye...Ama ne sen tükürdüğünü yalıyorsun, ne de ben hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyorum. Jane Austen’ın ’aşk ve gurur’undaki baş kahramanlar Darcy ile Bennet gibi öyle gururlu, öyle de önyargılı tutumlar sergiliyoruz ki; kırk yıl düşünsem senin bana dilini bağlayıpta yüzünü çevireceğin, sırtını döneceğin aklıma gelmezdi. Ama bil ki sen sadece sırtını dönmedin, sen sırtımdan vurdun beni...
Aniden, öyle Cano’yu da lafının ortasında bırakıp kalkıyorum, hani sanki lavaboya gitme bahanesiyle ayaklanmışım gibi şüphe uyandırıp, dikkatleri üstüme çekmek de istemiyorum. Cano’nun da elleri boş değil zaten yemek yapıyor kız, böyle bir hamleyi yapacağımı önceden kestiremiyor. Sessizce kapıyı açıyorum, Cano mãni olur diye botlarımı bile giymeden elimde tutup, kapıyı örtüyorum. Çelik kapı haliyle ses yapıyor tabi...Alelacele o hızla hem merdivenleri ikili üçlü basamaklar halinde atlayıp, hem de o çok sevdiğim camel renkli bağcıklı botlarımın da canını yakmadan, topuğunu kırıp, narin derisini buruşturmadan yarım yamalak ayağıma sığıştırmaya gayret ediyorum. Ne kadar çabalayıp özen göstersem de mümkün olmuyor tabi...Hep öyle olmaz mı zaten? Dikkatli olacağım diye uğraşırsın ama tam tersine dikkatleri üstüne çekecek kadar da potlar kırarsın. Yine de öyle darmadağın bi hışımla kendimi dışarı atmayı başardım.
Sesiniz gelmedi ama gölgeniz dedektif gibi peşimdeydi sanki...Benden beklemediğiniz bu hareket seni de şaşırttı kabul et! Tartışır, kavga ederiz, aramız gitgide açılır korkusuyla; kalbimi ve sesini de bir bıçak gibi masanın üstüne sessizce indirip gittim. Yüzünüzün o şeklini, sofranın bezini beraber götürdüm yalnız. Cano’nun "hele bak görüyo musun, kız yemek de yemeden aç acına çıkıp gitti öyle!" diyen sesi kulaklarımda yankılandı bi süre daha...Sen aynı pozisyonda, aynı mimiklerle öyle put kesilmiş, kımıltısız duruyordun yerinde hãlã...
Benim içim ne cız etti ne de bız! Sana acıdım mı ki onu bile bilmiyorum, ama Cano’ya üzüldüm, o kız bu muameleyi hak etmemişti. Allah da biliyor ya, onu da kirli oyunlarımıza alet edip, sağa sola çekiştire çekiştire kanatlarını yolduk gitti. Kız da şaşırmış artık kaça bölünüp kime yetişeceğini.
Dışarı çıktım, baktım rüzgãrla karışık bi yağmur. Motorsikletçi biker siyah deri ceketimin fermuarı ya bozuk kapanmıyor ya da ceket dar ben kiloluyum. Bir elimle zımbalı yakasını tutup ucu ucuna denk getiriyorum, bir elimle de yağmur damlalarına karışan gözyaşlarımı siliyorum. En serbest en özgür hali belki de bu deli boran akan yaşların.
Beni bir kadın gördü, bir de tasmalı köpeği..."Gel!" dedi kadın, sokağın başındaki yabancı bir evin arka bahçesini işaret parmağıyla gösterip. "Bizimle gel! Burası daha kestirme yol" Takılıp gittim peşlerinden. Karşı yola saptık, süngülü kapıyı açtık. Ağaçların nemli yeşil dalları; yüzümü ıpıslak yalayıp geçti. Sanki korulu sığ bir ormandan, sanki iki yanı ağaçlı bir bulvarın tam ortasından geçiyorduk. Upuzun bir yokuşa tırmanacak olanların, önce tahammülsüz iç çekişlerle nefeslerini tutup bırakacakları, sonra da en az yüz basamaklı merdivenlerden, tahminen kısa kısa molalar verip soluklanarak çıkacakları, kararsız dik bir y’amaçtaydık.
Kadın önümde, ben arkasından üç dört basamak çıktık. İçimden bi ses "dön arkana bi bak!" dedi, ben de o sese güvenip dönüp arkama baktım ve henüz yerinde sayarak, korkusundan bir adım dahi atmamış olan köpeğin; her ne olursa olsun, kuyruğunu havada dik tutmaya çalışarak havlamaya bile gerek görmediği o mücadelesini görüp takdir ettim.
"Gel!" dedim, "gel bıdık korkma!"
Tin tin çıktı geldi sonra Doli peşimden.
Ah ah! Köpek bile tıpış tıpış geliyor, yarı yolda bırakmıyor ya insanı!
Ya sen...sen niye gelmiyorsun?
♧m.g♧
YORUMLAR
Köpeğin sadakatini arıyoruzdur belki de... (Köpek bile demesemiydik, onlar çok güzel varlıklar...)
İki küs karşı karşıyaysa kalben var oluşlarına delalet
Ya küs düşecek biri olmayanlar, küs düşecek gölgesi dahi olmayanlar
Bunlar yaşam belirtileri
Bir de yaşamın dışına kendini atan umutsuz ölüler var
Kimseye küsesim yok örneğin ya da küsmeyi unuttum
Sevgi, selamlar
Gule
Sevgi ve selamlar.
Kulağımda benzer bir sessizlik çınladı...
Kendimi başkasının rüyasında misafir bulup, benzer rüyaları gördüğümü anladığım zaman ki gibi tuhaf ve mutlu hissettim. Mutluluk neyse artık. İnsan ağlarken de mutlu olur ama değil mi...
Neyin ne olduğunu umursamadığım bir zamanlar, buralara yolumun düştüğü zamanlardı. Anlatmak istedim, içimdekileri atmak, iyi de yaptım dedim sonradan.
Ama yalan yok hiç böyle insanı içine hapsedecek bir dünya yaratmadı kalem. Senin dünyanda gezinmek çok güzel canım. İyi ki yazarsın.
Sevgimdesin her zaman.
Gule
Oysa her kalemin kendine has, kendine özgün bir tutumu ve yazım dili var. Örneğin altına imzanı atmasan da ben seni de hemen şip diye tanırım canım. Aynı şeyleri ben de senin için söyleyebilirim, seni okuyunca ben de bambaşka bir dünyada, atmosferde gibiyim.
Paylaşmanın, yazmanın ve okumanın güzelliği burda, elinden tutup seni maceradan maceraya sürükleyip, diyar diyar gezdiriyor.
Teşekkürler canım, sevgimdesin.
Bazı insanlar gerçektir , bazıları da sankidir.
Gerçekler sürekli sankilerin anlamasını bekler:
yok yok yok...Tune.
Buruk olan yüreğim aynı dertten muzdarip
daha da buruldu bir yandan da derttaşlar
varmış diye sevindi...
Acıya sevinmek , ölüme gülmek , yaşama
ağlamak...
Sevgiler Gule.
Gule
Teşekkürler, Sevgiler.
Üniv. son sınıftayız,malum öğrenci evi,üst komşu mahi teyzenin bir köpeği vardı: Lili
O hırıltısı ,yaramazlığı,bir insan bir canlıdan nefret eder mi :)
Ömrümüzü yemişti.
Şimdi düşünüyorum da,o nefrrt dediğimiz şeyin sadece yoz bir güdü olduğu kanısına varıyorum.
Şu gidip gelmeyen
Beklenen
Yaşla karışık iç çektiren:)
Hepsinin boyu devrile:)
Mahi teyze çoktan öte dünyada yine Lili ile kırları dolsşıyordur.
Keyifle okudum,anımsadım
Kutlarım
Sevgiyle kalın 🌺
C.Mıhcı tarafından 6.10.2024 00:43:58 zamanında düzenlenmiştir.
Gule
Saygılarımla.
Bugüne kadar yazdığın şiir ve yazıların içinde, elbette benim okuyabildiklerim, bu yazının bambaşka bir tınısı ve enerjisi var.
Çok gerçek sanki nefes alıp veriyor.
Ben çok sevdim. Iyi ki yazdın. İç sesim gibiydi.
Emre Aydın şarkısında diyor ki
Yok yetmiyor, bir veda onca zamana
Söz geçmiyor, kalbe onsuz olmuyor
Yok bitmiyor, öyle bir tek sözünle
Aşk yetmiyor, gidene her yol bahane
Anlamalıydım belki
Görmeliydim aşk bitti
Zorladım mı kalmaya?
Geç anladım bağışla…
Ah ben, mühürlü kapıların müdavimi
Sessizliğinin dinleyeni
Hiç gelmeyenin bekleyeniydim
Öyle olsun
Bu aralar böyle bu şarkıya takık durumdayım.
Cancağızım eyvallah
Gule
Teşekkürler cancağızım, sevindim.
Şarkıyı yarın dinlerim şimdi geç oldu.
cem3453
ya kadın anlatırken bu erkeklik ha bacım?
yurdum insanından biri sonuçta ben ve bildiğin erkekler gibi, mal!
kendi hemcinslerince bu meşhurluk?
beni çok yorardı eminim ve allahtan bizimkiler din iman methinde
ve senin dediklerine uyanamamışken hala.
varlığın ve sallamışlığın güzel, de hele....