- 104 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İçimdeki Şımarık
Bazen ruhum çılgın atlıyor uçurumlardan.
İçimdeki şımarık çocuk
Bir nevi ‘’Hadi!’’ diyordu.
’’Hadi , beni ara bul artık.’’
Sıkılmışlık ,tükenmişlik,bunalmışlık sendromu
Kendimle çekişme...Dünyaya haykırış.
Ertelenmiş hayaller
Bilinçaltında kopan fırtınalar, med cezirler.
Bastırılmış ne varsa yanardağ gibi patlıyor.
Engel olamıyorum, bir nevi nöbet geçiriyorum.
Nöbetin teşrifi tıpkı bir sara nöbetinin gelişi gibi, önce içimi tarif edilemez bir aydınlık kaplıyor, sonra bu aydınlık gittikçe büyümeye başlıyor ve İçine alıyor herşeyi , bir bulut gibi sarıyor kalbimi.
Büyüyor, büyüyor…
Büyüdükçe yerimde duramıyorum.
Kaçmak, zincirlerimi kırmak,
Çılgınlık yapma isteği sarıyor bütün benliğimi, çığ gibi büyüyor.
Eğer kapatılmışsam, engellenmişsem, istediğim yere gidemiyorsam, mantıkla bağlıysam hayatın gerçeklerine,kıramıyorsam zincirlerimi boğuluyorum, çekişmeler yaşıyorum.
İçinde bulunduğum her dört duvar, zindanım oluyor. Önümde açılan ve beni çağıran çılgınlığa atamadığım için kendimi, bir hücreye tıkılmış gibi hissediyorum.
Yaşama sevincim dibe vuruyor.
Neyi aradığını, nerede arayacağını bilmeden…çılgınca savruluyorum
Bu nöbetleri bir kaç kez yaşadıktan sonra ,çözdüm kendimi...herkes önce kendinin doktoru olmalı derler ya.
O nedenle engel olmaya çalışmıyorum artık ,salıyorum içimdeki çocuğu
"Gelsin ne istiyorsa bildiği gibi yapsın. " havasında...
Bu yaşadıklarım, bir süre sonra geçiyor ama geçinceye kadar pençesindeyim nöbetlerin.
Önce, içimi bir ferahlık kaplıyor. Hani bazı anlar vardır ya insanın hayatında. Hiç bir neden yokken için içine sığmaz. Uçmak belki de ölene kadar koşmak istersin,çılgınlığın dibine vurursun.
Bulunduğun yer her neresiyse. Gerisini düşünmeden, yolunun nerede biteceğini hesap etmeden, sevinç naraları ata ata, hülyalarını,içindekileri haykıra haykıra, ruhunun pesinden koşmak…
Bu şekilde her nöbet sonrası yüreğime başka bir ülke inşa ediliyor.
En son hoş bir bahar günü yakalandım nöbete. Baharın zaten her zaman hayatımda ayrı bir yeri olmuştur. Her baharla yeniden doğar umutlar, tomurcuklar. Yeniden doğar dünya. Ruhum da yeniden doğmak istiyor ama yol bulamıyordu.
Pencerenin kenarında ılık bahar rüzgârının etkisiyle nazlı nazlı cama sırnaşan mimozanın mest eden serenadını izliyordum. Ve sürüklendim…
Aslında mızıldanmaya geceden başlamıştı Gece hayallerle uyuyup sabah istemsiz bir şekilde uyanmıştım. O gün akşama kadar sürdü içimdeki aydınlık. Beni içine aldığı andan itibaren hiç görmediğim bilmedigim özlemini çektiğim gezegenlere yolculuk etmiştim.
Kendime geldiğimde her şeye boş vermiş bir ruh haliyle nereye gittigini umursamadığım bir otobüse bilet almış bir halde buldum kendimi ...
Kopmuştum dünyadan.Ötesi yok…
Anlatması gercekten zor.Çalınmışlığın, çırpılmışlığın, içine tıkılmışlığın,hayatın kenarına iliştirilmişliğin sendromu
Ve güneş tüm güzelliğiyle batarken ben daha ayılmadan,nasıl kendiliğinden çıkıp geldiyse bir daha ne zaman kapımı çalacağını söylemeden …
Normalde öyle bir hengamenin içerisindeyim ki, otomatik bir robot gibi.Hayallerim buz tutuyor içimdeki her şeyi bir nevi donduruyorum ve ilkbaharda cemrelerin düşmesiyle birlikte erimeye başlıyor buzullar .Geçiştirdiğim iç alemimdeki tüm fırtınalar ve bu şekilde kendimle ilgili ne varsa sürekli ertelediğim ve yarınlara attığım herşey haykırışa geçiyor ve nöbet başlıyor.
Ve bırakıyorum kendimi hiç bir şeyi umursamadan içimdeki çocuğun kollarına çünkü buna ihtiyacım var.
Bugün boş vereceğim herşeyi .
Üzerimde bir gün de olsa boş vermişliğin hoşluğu ve hafifliği
Engel olmayacağım...
Ve yarın,
Hayatıma ,
Kaldığım yerden devam
Yeniden başlayacağım...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.