- 118 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Askıda Sallananlar
Askıda Sallananlar
Acı Ama Gerçek:
Hayal mi, gerçek mi, bir türlü çözemiyorum. Düşe yatsam bile böyle bir hayatı görebileceğimi sanmıyorum. Şu med-ya, şu gazeteler ve şu paralı borazanlar. Kısım kısım olmuşlar: bir kesim hükümran, diğer kesim muhalefet. Bir de meclisimiz var değil mi? Sözde millet iradesinin tecelligâhı! Aman ne irade! Küfür, hakaret, kavga kırıla gidiyor! Millet adına karar alacak bu kelli-felli beyler! Vallahi elbise giydirilmiş bu kalaslara illet oluyorum. Merak ediyorum, bu kelli-felli vekiller, bu halleriyle nereden kopup gelmişte bizim adımıza karar alacak! Memleketi kimlere emanet etmişiz de haberimiz olmamış! Yıllara sığmayan hatalar silsilesinin sonucunu yaşıyoruz. Her toplum ektiğini biçer derler, doğrudur. Hak ediyoruz!
Tüm rezillikleri allayıp pulluyorlar paralı borazanlar! Hayatın çekilmezliğini! Açlığı ve sefaleti! İntiharları ve beyin göç lerini! Ve dahi sığınmacı göçlerini “hicret” diyerek. Ve “ensar-muhacir” diyerek! Din hiç bu kadar siyasete alet edildi mi? Evet bir dönem edildi. Din hiç bu kadar ticarete alet edildi mi? Önceden de ediliyordu, biliyorum ama bu kadar değildi. Din, hiç bu kadar yobazların eline terk edilmiş miydi? İşte buna hayır diyeceğim. Hatırlamıyorum! Din saygı ister. Samimiyet ister ve içtenlik ister. Din, dilde değil, özde benimsenmeli. Din diye diye fakirlik kutsandı! Fukaraya cennet bahçesi gösterilirken, cehennem yaşatılıyor! Peki, bu din bezirgânları nerede yaşıyor acaba? Onlar, dini ti-carileştirdiği için bu dünyada cenneti yaşıyorlar. Hem de şatafatlı hayatlarını ekranlara taşıya taşıya ve dahi göbek-lerini kaşıya kaşıya! Yanılıyor muyum acaba?
Düşünmek, sormak, akletmek insanların vicdanından ve dahi akıllarından silindi. Yerine; “biat et, rahat et” anlayışı yerleştirildi. Şükürler olsun ki; biat ediyor, şükrediyor ve cehennemi yaşıyoruz! Ne de olsa Yüce Allah fakirleri çok seviyor ve fakirleri cennetinde ağırlayacak! Ya bu dünyada cenneti yaşayanlar? Onlar da mı cennette ağırlanacak acaba! Bu pek adil olur mu sizce? İki dünyada da cenneti yaşamak! Hem de harama besmeleyle kaşık sallayanlar! Vallahi bu iş biraz komediye dönüyor! İnsan aklıyla da ciddi şekilde alay ediliyor! Fakirler için toplanan onca paralar bir bakıyorsunuz birilerinin cebine girmiş! Yaşantılarına bakıyoruz, şatolarda yaşıyorlar. Birden fazla eşleri var ve çok mutlular. O da yetmedi devasa holdingleri var! Bu kadar kazancı nasıl kazandılar acaba? Onca paraları, din uykusuna yatırdıkları insanların cebinden alıyorlar. “Camiye yardım. Endonezya’daki camiye yardım. Şu vakıflara yardım, bu vakıflara yardım filan…
Cuma namazları sonrasında toplanan onca paralar, acaba kimlerin cebine giriyor da haberimiz olmuyor? Bilen biliyor tabi! Hiçbir Cuma namazı sonrası bir gariban için para toplandığına şahit oldunuz mu? Fakir bir gencin evlenmesi için katkı olsun diye para toplandığına şahit oldunuz mu? Vatan görevi yapmak üzere yola çıkan bir garip gencin cebine para koymak için para toplandığına şahit olanınız var mı? Ramazan aylarında kaç fukara ailenin evine erzak gönderildi? Evet, bir takım yardımlar gönderiliyor, inkâr etmemek gerek ancak bizzat şahit oldum ki, kolilerden çıkan gıda maddeleri kurtlanmış, çürümüş! Yani atılmalık olmuş gıdalar! Şimdi sorma zamanı geldi: Nerede kaldı Müslümanların sosyal adaleti ve dayanışmayı sağlamak amaçlı o kutlu söz! “Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir” sözü. Gece-gündüz namaz kılanları, bir çuval sakalıyla yalan söyleyerek ticaret yapanları görüyoruz! Camide toplanan paraların tövbekâr ve hacı olma şerefine erişen bir kumarbaz dernek başkanının cebine nasıl girdiğini. Bu tövbekâr hacı dernek başkanı; yeniden dernek başkanlığına aday oluyor ve yeniden başkan seçiliyor! Akıl alır gibi değil! Allah aklımızı korusun! Allah, tüm dümenleri gördüğü halde işi ehline değil de kumarbazlara veren cahil-yobaz camii cemaatine akıl-fikir versin! Ezberci din anlayışının hazin sonucu!
“Her insan ektiğini biçer” derler ki, doğrudur. Kandırılmış, aklı düğümlenmiş bir kesim halk kitlesi, fakirliğin-yoksulluğun ve dahi çaresizliğin zirvesine çıkmış durumda. Çıldırmalar, intiharlar, yalanlar, talanlar, iftiralar, hırsızlıklar, rüşvetler, cinayetler! Çoluk-çocuk demeden Kuran kurslarında çocuklara sıralı halde cinsel taciz ve tecavüzler inanılmaz boyutlara ulaşmış! Elhamdülillah Müslümanız!...
Derken, bir de bakıyoruz ki, askıda ekmek! O da yetmedi, askıda ilaç! O da yetmedi, askıda patates-domates-patlıcan vs! Tüm temel gıda maddeleri ve ilaçlar askıya çıkmış, gelin kız gibi “beyaz atlı prensi” bekliyor! İnanılır gibi değil! Bu rezaletler üzerinde biraz düşünürsek eğer; tüm bu gayri insanı hayat şartları ve tarzı, insanlığın askıya çıkarıldığının vesikasıdır. Böyle hayata “gel gel” yapanlara hayırlı olsun vesselam…
YORUMLAR
dün bir yerde rast geldim en baba gazetenin 20. 000 sattığına
ve iktidar yanlılarının on binlerce bastırdıklarını benzin istasyonlarına bedava bıraktıklarına.
" Din" kırmızı noktam, aman usta:)))
güne gelenlerden ikisi tarafından yasaklıyım da zira:)
ve sonunda seni de yazdım benim tarafa
ve çünkü insandan korkmayanlar tanrı dediklerinden hiç korkmuyor
ve hala orta çağın o steplerinde bize ok atıyorlar usta.
ama bir Ata dediğimiz var ki ne mutlu bize
girdiği tüm savaşları kazanıyor hala....
eyvallah.
hayat bir seraptır belki de; kumların üzerinde titreyen bir su damlası kadar geçici, rüzgârın savurduğu toz kadar belirsiz. fakat bu serap, insana neyi vaat eder? belki de, her şeyin bir ilüzyon olduğuna dair bir farkındalık kazandırır. ve insan, bu farkındalıkla yaşamını inşa eder; her adımı bir tuğla, her düşüncesi bir harç olur. ne var ki, çoğu zaman bu tuğlaların arasında boşluklar bırakılır. işte o boşluklar, insanın kendine itiraf edemediği korkularıyla doludur. insan, her şeyi anlamlandırmaya çalışırken, aslında en çok kendini kandırır.
askıda sallanan şeyler, yalnızca ekmek ya da ilaç değildir; askıda sallanan, insanın kendi varoluşudur. o ince ip, insanı bir yere bağlamaz; aksine, o bağı çözer. ve çözüldükçe insan, kendini yeniden bulmak zorunda kalır. her ip, bir sınavdır; her adım, bir cevap. ama bu cevaplar, insanın ruhunda yankılanmazsa, varoluşun ne anlamı kalır?
hakikat peşinde koşmak, belki de bu dünyadaki en zor yoldur. çünkü hakikat, her adımda biraz daha uzaklaşır insandan. ne zaman yaklaştığınızı sansanız, o yine bir adım ötededir. ama işte, insanın asıl büyüklüğü, bu kaçışın farkında olup yine de koşmaya devam etmesindedir. ipince bir çizgide yürümek, insanın iradesinin göstergesidir. çünkü insan, ipi bıraktığı anda, sadece dengeden değil, kendisinden de vazgeçer.
Selamlar….