- 285 Okunma
- 4 Yorum
- 11 Beğeni
Gülümse Anne "Diyet"
"Tanrım sen oğlumun günahını bu dünyada çektir, ötelere bırakma Ya Rab"
Güneş kayboldu. Bir anda gri bulutlar toplandı. Bardaktan boşalırcasına bir yağmur başladı. Ben bu bir anda değişen iklimin anam kadının duasına yanıt olduğunu nerden bilebilirdim..
Bir çocuk belirdi karşımda. Güzelce uyarmak istedim. "Evine git çocuk. Sırılsıklam olacaksın". Çocuk birden ciddileşti. "Asıl sen evine git amca. Ben ıslanırsam en fazla hasta olurum. Annem beni iyi eder. Sen ıslanırsan çamura bulanırsın. Hem senin annen de yok".
Bir annemin olmadığını en son amcamın evinde o çok sevdiğim köfte ve patates kızartması için yengemden ikinci tabağı isteyemediğimde yaşamıştım.
Çocuk oynamaya devam etti. Ben evimin yolunu tuttum.
İnsan ölmek istemez. Oysa ben ölümü bunca arzuladığım halde hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya devam ediyordum. Ölüm korkum yok. Sadece ölmeden önce yaşamam gereken son birşey var. Bunu dillendiremiyorum ama hissediyorum.
Tüm çabalarım sonuçsuzdu. Zaman bir bilye gibi önümde amaçsızca yuvarlanıyordu. Ta ki merdivenin kırkbirinci basamağına adımlayana kadar. Bir çıtırtı sesi duydum. Beklediğim işaret bu olabilirdi.
Annemi altı yaşımdayken kaybettim. Babamı daha önce. Kırkbir yaşımdayım ve o gece babamı ilk kez rüyamda gördüm. Diz çöküp bana kollarını açmıştı. Vargücümle ona koşuyordum. Anladım ki vakit gelmişti.
Babam bir askerdi. Beş yaşımda onu yanlışlıkla kendi silahıyla kalbinden vurup ben öldürmüştüm. Anam kadın beni istememiş ve amcamlarda kalmaya başlamıştım. Orası da bana dar gelecek ve sonrasında mavi gökyüzünü kendime çatı yapacaktım.
Bir müddet sonra bir adam beni kolumdan tutup yurda teslim edecekti. Yurt çocukluğumu alıp götürecek ama bana bir gelecek verecekti. Polis olmuştum. Bir dağ karakolunda olsa da ben artık devletin bir memuruydum.
Karakolda oniki polis arkadaşım daha var. O gece nöbet benimdi. Her zamanki gibi derin düşüncelerdeydim. Bir ses duydum.
"Çınn"
Önce bunun bir baskın olduğunu anlayamadım. Sonra sol yanımdan aşağı süzülen kanı farkettim. Acısı yavaş yavaş yayılıyordu. Karanlığın ortasında iki çift göz gördüm. Yere düşmeden önce aralıksız o tarafa doğru ateş ettiğimi hatırlıyorum. Hepsi bu kadar..
"Dün gece .. Karakolu’na düzenlenen baskında bir polisimiz şehit düşmüş ancak kanının son damlasına kadar mücadeke eden şehidimiz sayesinde oniki polisimiz yara almadan kurtulmuştur. Kahraman şehidimize rahmet.."
Uyandığımda babam diz çökmüş ve kollarını bana açmıştı. Vargücümle ona doğru koşuyordum. Babam beni kucağına alıp öpüp kokladıktan sonra anneme gösterip..
"Bak kim geldi" dedi.
Anam kadın ilk defa yüzüme gülümsüyordu..
YORUMLAR
Abuzer'in bi cümlesini hatırlattınız, "yengem merhametli iyi kadındır çok severim, üzerimizde emeği de çoktur hakkını ödeyemeyiz ama o sofraya da en son biz otururduk, ne kaldıysa onu yerdik, çocukları hep bizden önce gelirdi."
O kadar çok acıklı buruk hikaye var ki, yazınca bile insanın bi tek yüreği değil, elleri de titriyor. Bu da öyle bir yazı...
Bende de ölüm korkusu yok ama bomboş da ölmek istemiyorum, en azından bir iki hayalimin gerçekleştiğini dünya gözüyle de görmek istiyorum.
Dokunaklı, anlamlı bir yazı...
Saygılarımla...
bayduygusal
Ne mutlu tutunacak hayaller kurabilenlere.
Herşey gönlünüzce olsun.
Saygıyla.
bayduygusal
Ne mutlu tutunacak hayaller kurabilenlere.
Herşey gönlünüzce olsun.
Saygıyla.
Çok karamsar olabilecek bir yazıyı anlatımınızın gücüyle; içte bir burukluk yaratsa da, kasvetiyle boğmayan, keyifli bir hâle getirmişsiniz.
Kaleminize sağlık... Saygılar...
bayduygusal
Saygıyla..
bayduygusal
Özetle bence zerre günahımız olsa hesaba çekiliriz. Şahsi fikrim tabi..
bayduygusal
"Yazarken ben ağladım sen okurken ağlama"
Ben kendim bir tuhaf oldum sonunu bilmediğim bu yazıyı yazarken.
Saygılar..