ADIM ATMADAN YÜRÜMEK, KANAT ÇIRPMADAN UÇMAK OLMAZ…
‘İstemek ve ilk adımı atmak, hedeflenen amacı yüzde elli başarmak demektir.’
Tam olarak hatırlayamasam da buna benzer bir söz vardı. Öncelikle hayal etmek, sonra bir amaç belirlemek, sonra da amacı gerçekleştirmek üzere ilk adımı atmak, yani işe koyulmak lâzım.
Herkes ilk adımı, karşısından beklerse belki de hiç atılmayacak bir adımı boşuna beklemiş olur.
Gariptir ki, hep bahanelerle, sebeplerle kendimizi daha çok haklı görüp, karşı tarafı haksızlıkla itham eder veya en azından “O da şöyle demeseydi, şunu yapmasaydı…” mantığı veya savunma içgüdüsüyle hareket ederek kendimizi haklı çıkarmaya çalışır, teselli buluruz. Hatta daha da ileri gider, hemen akla gelen atasözlerimizden birini şak diye yapıştırırız, kenedimizi haklı gördüğümüz penceremizin camına.
“Kendi düşen ağlamaz…”
Güzel bir söz vardı. Tam hatırlayabilir miyim bilmiyorum, ama hatırladığım kadarıyla yazayım.
“Hep aynı noktadan bakarsak, manzaramız hiç değişmez.”
Kalbi kırılanın, kalp kırmış olma ihtimali yok mu?
Uzaklaşırken, uzaklaştığı kadar da uzak kalınacağını neden düşünmeyiz?
Tek taraflı muhasebe yapmak, çıkan sonuçların doğruluğunun ispatı sayılır mı?
“Kim bana taş atar ise
Güller nisar olsun ona”
Günümüz insanı, gönül alacak “gül” olmak yerine, taştan da sert en kalın dikeni oluveriyor.
Genel anlamda gönül adamı olmayı başaramıyoruz.
“Biz” olmayı bir kenara bırakıp daha çok “ben” demeye, bencilleşen duygularla kendine yönelmeye, kendi iç âleminde kendi olarak yaşamaya başlıyoruz.
Sevilecek şey varsa “sevgi” de var olur.
Göz görür, gönül hissederse birlikte “gönül gözü” olup sevgiye kanat çırparlar. Gönül ülkesinin tek bedende vücut bulan iki kanatlı ‘Simurg’u olurlar.
Bir efsaneye göre, simurg öleceği zaman kendi ateşinde yanar ve yeniden doğar.
Yanmadan pişmek olmadığı gibi ölmeden doğmak de olmuyor.
Sevgi ve saygıyla…
Hikmet çiftçi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.