Kaf Suresi 16. Ayetten Ders Almayanlar, Nefislerinin Esiri Olmaktan Kurtulamazlar.
Bu makalemde sizlerin, Kaf suresi 16. Ayet üzerinde düşünmenize vesile olmak istiyorum. Bu ayeti ve devamındaki ayetleri dikkatle okuduğumuzda, Rabbimiz bizleri çok önemli bir konuda uyardığını ve yaptıklarımızın bir filime kaydeder gibi yanımızdaki melekler tarafından kaydedildiğini bizlere bildiriyor. Peki neden? Bizleri kendimize getirmek, uyarmak ve yapacağımız hatalardan vaz geçirmek, sürekli izlendiğimizi unutmamamız için elbette. Ayeti yazalım.
Kaf 16: ANDOLSUN, İNSANI BİZ YARATTIK VE NEFSİNİN ONA VERDİĞİ VESVESEYİ DE BİZ BİLİRİZ. ÇÜNKÜ BİZ, ONA ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKINIZ. (Diyanet meali)
Bakın ayet çok önemli bir konuda bizleri uyarıyor ve bizleri yaratan Rabbimiz bizim hakkımızda, zaafımız olan çok önemli bir konuya değiniyor. Sizi biz yarattık, onun içinde sizin zaaflarınızı biz biliyoruz diyor. Hatta aynı konuda başka ayetlerde de bizlerin zaaflarından bahsederken ne diyordu? TARTIŞMAYA MEYİLLİDİR. ACELECİ TABİATTA YARATILMIŞTIR. ZAYIF NEFİSTE YARATILMIŞTIR. Elbette bu zaaflarımızla yaratılmamızın da, bir nedeni vardır. Belki imtihanımız gereği diyebiliriz, ama gerçek doğrusunu Allah bilir. Bizlere düşen, madem Kur’an’dan sorumluyuz, nefsimizin etkisinde kalabiliriz, Kur’an’ın uyarılarını dikkate alarak yaşamalıyız. Nefsini Kur’an ile terbiye etmeyenden, hayal bile edemeyeceğiniz kötülükleri, davranışları görebilirsiniz.
Ayette, Rabbimizin bizlere yaptığı uyarı çok dikkat çekici. Yarattığımız kulumuzun nefsinin, duygularının ona içten içe neler fısıldadığını, içinden neler yapmayı geçirdiğini biz çok iyi biliriz diyor. Gerçekten de bizler, akla gelmeyecek şeyleri düşünür, içimizden geçiririz. O içimizden geçirdiğimiz şeylerin çok fazla etkisinde kalırsak, o duygularımızı frenleyecek düzeneği kendimizde kuramadıysak, İNANIN HERŞEYİ YAPARIZ. Nefsimizin bizleri sürekli dürtecek ve kışkırtacak vesvesesinin etkisinde kalmak istemiyorsak, Allah’ın bizleri uyardığı, ikaz ettiği konular üzerinde çok fazla durarak, YANİ KUR’AN’I HAYATIMIZA GEÇİRİP, NEFSİMİZİN DİZGİNLERİNİ ELİMİZE ALMALIYIZ. Nefsimizi terbiye edebilmemiz, duygularımızın esiri olmamamız içinde, Allah aklını kullan ey kulum diyor. Bu uyarıyı Kur’an’da çok fazla görebilirsiniz. Çünkü Aklını kullanmayanın pislik ve rezillik içinde kalacağı uyarısını da yapıyor.
Bunu yapamıyorsak, imanımızı kalbimize yerleştirememişiz demektir. Kalbimize yerleştiremediğimiz İman, nefsimizin bizlere vereceği vesveseye asla firen görevi yapamaz. Nefsimizin dizginleri sahipsiz kalmış, hatta fireni patlamış bir araba gibi olur. Böyle bir insan, istediğimiz kadar Allah’ın huzuruna namaza dursun, oruç tutsun, hatta bolca hacca gitsin, hiç birisi işe yaramaz. Çünkü imanımız gösterişte kalmıştır da ondan. Basından televizyonlardan her gün izliyoruz. Kendilerini çok dindar olduğunu kabul eden ya da çevresinde öyle tanınan birçok kişinin, adam öldürdüğünü, akla gelmeyecek kötülükler yaptığını, küçük çocuklara sarkıntılık yaptığını, hatta yaşları 7-8 yaşlarında olmasına rağmen, onlarla evlenmeye çalıştıklarını duyarsınız. İşte tüm bu rezilliklerin nedeni, NEFSİMİZİ ALLAH’IN VAHYİ KUR’AN İLE TERBİYE ETMEMEMİZDEN, AKLIMIZI KULLANMAYIP NEFSİMİZİN ESİRİ OLMAMIZDAN KAYNAKLANIYOR. Yanlış ve batıl bilgiler, asla Allah’ın yarattığı ve bizleri sürekli kışkırtarak vesvese verdiği nefsimizi terbiye edemez, etmiyor da zaten. Ne yazık ki bizler nefsimizi Kur’an ile terbiye etmiyoruz, çünkü onu yaşam kaynağımız olarak yeterli detaylı görmüyor, imanımızı rivayetlerle batıl inançlarla şekillendirip yaşıyoruz. SONUCUNUDA GÖRÜYORUZ. ÖRNEK VERMEYE GEREK VAR MI?
Rabbimizin bizlerin nefsini, neden bu şekilde hareketli ve kaygan yarattığını anlayabilmek için, Kur’an ile mutlaka tanışmalıyız ve batıldan rivayetlerden uzak, onu dikkatle düşünerek okumalıyız. Allah bu dünyada sizleri çok özel yarattım ve özgür iradenizle serbest bıraktım diyor. Ama bir şartla. Eğer aklını ve mantığını dikkate almazda kendine Veliler, gavslar edinip sorgusuzca onlara tabi olursan, NEFSİNİN DÜRTÜLERİNE RAHATLIKLA UYARSIN. Bu hatayı yaparsan seni hem bu dünyada, hem de huzuru mahşerde cezalandırırım diye uyarıyor Allah. Rabbimiz geleceği gördüğünden ve kullarının nefsinin esiri olmaması içinde Resuller ve onlarla birlikte uyarıcı kitaplar gönderiyor.
Kaf suresi 16. Ayetin devamındaki ayetlerde, nefsinin etkisinde kalma ihtimali olan kulları için uyarılara devam ediyor ve Ey kullarım diyor; sizler nasıl olsa kimse görmüyor diye yanlış duygularınızın etkisinde kalmayın. Haberiniz olsun yanı başınızdaki meleklerim, sizin her söylediğinizi yaptığınızı kayda geçiriyor. Hiç ölmeyecek gibi zannetme. Ömrün bir gün sona erecek ve mahşer günü huzuruma geldiğinde, tüm yaptıklarını önüne getirilip, yüzüne okunacağını bildiğin o an gelip çatacak diyor. TÜM BU İKAZ VE UYARILARI ALLAH, BİZLERE ÖZELLİKLE NEFSİMİZİN BİZLERE VERDİĞİ KÖTÜ DÜŞÜNCELERİN ETKİSİNDE KALMADAN SÖYLÜYOR Kİ, O HATALARI YAPMAYALIM.
Rabbimize şükürler olsun ki, bizleri uyarıyor. Allah’ın uyarısını dikkate alıp kalbine yerleştiren, nefsinin etkisinde asla kötü bir şey yapmaz. Onun için Allah yalnız Kur’an’a sarılmamızı istiyor. Peki, neden yalnız Kur’an olabilir? Çünkü geçmişte kulları, yalnız Allah’ın vahyi ile yetinmeyip, kendi nefislerinin onlara verdiği vesveseyi yaşayabilmek için, adeta Allah’ın dinine ilaveler yaparak, onu sulandırarak BATILI HAK yapmaya çalıştılar ve nefislerinin arzularını içleri rahat yaşadılar. Rabbimiz bu konuda bizleri uyarıyor sakın, size indirdiğim Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, yalnız ona sarılın diyor.
Peki bizler bu uyarıları dikkate alarak, yalnız Allah’ın ipi Kur’an’a mı sarıldık, yoksa Kitap Ehlinin yaptığı gibi, nefsimizin dürtülerini yaşayabilecek dine ilaveler yaparak, bunlarda Allah katından diyerek, nefsimizi rahatça tatmin mi ettik? Ne dersiniz? Kitap Ehli Yahudi ya da Hristiyan dışında hiç kimse cennete gidemez demişler. Müslümanlarda aynı yanlışı yapıyor ve yalnız Müslüman olanların cennete gideceğini söylemiyor muyuz? Peki Allah ne diyor, bakara 111. Ayetinde? “BU, ONLARIN KENDİ KURUNTULARIDIR. DE Kİ: ‘EĞER DOĞRU SÖZLÜYSENİZ, KESİN KANITINIZI GETİRİN.” Allah takvaca kimin üstün olduğunu, doğru yolda gittiğini yalnız ben bilirim dedikten sonra, Allah’ın istediği yoldan giden tüm kullarının cennetine gideceğini Kur’an’da bildiriyor ve siz boşuna konuşuyorsunuz diyor.
Nefislerimizin sapkın arzularını yaşayabilmek için, Allah’ın Resulüne bile iftira atıp, kendi arzularımızı nasıl tatmin etmeye çalıştıklarına, bir örnek vermek istiyorum. Allah evlenilecek yaştan bahsederken, EVLİLİĞİ KALDIRABİLECEK OLGUNLUK VE ERGİNLİĞE ERİŞMİŞ OLMASI ŞARTINI GETİRMİŞTİR. Bizler bu ayeti tebliğ aldığımız halde, sanki 1400 yıl önce Resulün evliliğine şahit olmuş gibi, Allah’ın Resulünün Hz. Aişe ile 6 ya da 8 yaşında evlendiği iftirasını, rivayetlerden aktarıyorlar ve kendilerine delil, kanıt yaparak bu yaşta küçücük çocuklarla evlenmeyi meşrulaştırmaya çalışıyorlar. İşte nefis aklını kullanmayan insanları, böyle rezil bir duruma düşürüyor. Hiç düşünmek bile istemiyorlar, Allah Resulüne bir erkeğin ya da kadının evlenebilmesi için, evliliği kaldırabilecek olgunluğa erişmesi gerekir dediği halde, Allah’ın Resulü böyle bir şey yapar mı? Yapmaya kalaksa, Allah buna izin verir mi diye neden düşünmüyoruz? Böyle bir şeyi yapması mümkün değil, çünkü Allah Resulünü örnek göstermiş bizlere. HİÇ DÜŞÜNMÜYORUZ, AKLIMIZI ZERRE KADAR KULLANMIYORUZ. ÇÜNKÜ NEFİSLERİMİZİN DİZGİNLERİNİ, ŞEYTANA TESLİM ETTİKTE ONDAN.
Nefsimizin azgın dürtülerini Kur’an ile frenlemeye çalışmak yerine, bakın nasıl yalanlara sarıldığımıza bir örnek daha vermek istiyorum. Allah Kur’an’da, büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızın üstünü örterim diyor. Bizler uslanmaz azgın nefislerimizin arzularını yaşayabilmek için, Allah’ın uyarılarını bir kenara bırakıyor, hatta ciddiye almıyor ve Allah’ın Resulünün asla söylemesi mümkün olmayan, bakın ne söylediğine inanıyoruz. “KIYAMET GÜNÜNDE ŞEFAATİM, ÜMMETİMDEN BÜYÜK GÜNAH İŞLEYEN KİMSELEREDİR.” Allah büyük günahlardan uzak durun affetmem diyor, Resulü Allah affetmezse, ben affederim der mi? Buna inanan bir insan, nefsinin her istediğini yapmaz mı? Yapar, yapıyor da zaten. Böyle bir inanç sahibinin, siz gönülden Allah’tan korktuğuna inanır mısınız? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Bu hataları bizler İslam’ı yaşarken çok fazla yapıyoruz. Doğruluğundan emin olamayacağımız rivayetlerle inancımızı yaşarsak, hem Allah’a hesap veremeyiz, hem de mahşer günü Resulün şahitliğinde, onun yüzüne bile bakamayız. Hangimiz bu duruma düşmek ister. İstemeyen yalnız Allah’ın ipi Kur’an’ sarılır.
Dilerim bu hatalarımızın Kur’an ile farkında olan, emin olmadığımız ZAN, SANI, RİVAYET bilgilerin ardından gitmeyen, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Bakın Allah bu konuda bizleri nasıl uyarıyor. İsteyen uyarıyı dikkate alır, isteyen azgın nefislerinin esiri olur.
“ONLARIN ÇOĞU, ZANDAN BAŞKA BİR ŞEYE UYMAZ. ŞÜPHESİZ ZAN, HAKTAN HİÇBİR ŞEYİN YERİNİ TUTMAZ. ALLAH, ONLARIN YAPMAKTA OLDUKLARINI ÇOK İYİ BİLENDİR. “(Yunus 36)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
kuranadavet1.wordpress.com/
twitter.com/KURANA_DAVET
www.hakyolkuran.com/
/Kuranadavet1/
hakyolkuran1.blogspot.com/
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.