Satılık Kalemler
Gösterişliydiler. Boşluğa savrulan cümlenin içindeydiler.
İki parmağın arasında uygulanan baskı sonucu, doluyorlardı. Dolmaları gerektiğine inanmaktan daha fazlasını yaşıyorlardı. Çünkü mecburlardı. Biber dolmalarında var olan lezzetin önüne geçmek istiyorlardı. Hedeflerinde tuzlu, yağlı, börekli ve çörekli dünyada yer almak vardı. Oldu. Dolduruldular. Yazdılar. Satılıktı dolmakalem. Bir parmak kalınlığındaydı yaprak sarması.
Dirsekler sıralarda çürütüldü. Üstüne de kafalar patlatılıp duruldu. Büyük adam olunması gerekiyordu. Olundu. Ömürler tükenip bitiyordu. Farkında olmaksızın geçen zamana, dert yanılıp, veryansın ediliyordu. Tüketicileri bağlamakta olan ne kadar dernek varsa, çok mutsuz ve umutsuz olarak bir köşede duruyordu. Hayat kargaşası içinde arada sırada tıkanan yollara denk gelinse bile dudakların arasında ki mucize sayesinde tıkalı yollar kalmıyordu. Satılıktı tükenmez kalem. Emme basma tulumbada yok oldu.
Siyah, beyaz, yaşam ve ölümdü. Birbirlerine yakışıyorlardı ki çok renklilikten yana olanları sıkıntılar basıp durdu. Basılacak olan o kadar yer vardı. Basılmadı. Baskı makinesinden medet umanların, hayalleri suya düştü. Suda ise yazı olmadı. Rengârenkti hayat. Önce dillere sonra da renkli kalemlerin uçlarına değdi. Yine de beceri parmakların dokunuşundaydı. Görülmek istenilenler görüldü. Görülmek istenmeyenlerde görünmedi. Satılıktı renkli kalem. Filmler de renkli.
Kırılmalarından korkuyorlardı. Ve kırmalarından. Koruma çemberlerinden oyunlar oynamaya başladılar. Çember döndükçe. Yuvarlandılar. Coşkulu ve neşeli yüzlerle dönene eşlik etmeye başladılar. Diğer korkulara da sahiptiler. Silinmekten de korkuyorlardı. Silecek olan elleri de sevmiyorlardı. Akıl oyunlarına merak saldılar. “Silinecek olan o kadar çok şey var ki…” diye başladılar. Cümlelerinin sonlarını bilerek getirmediler. Satılıktı kurşun kalem. Korunmasızdı gökyüzü.
Satılık kalemlerdi. Ortak noktalarıysa elden ele dolaşıyor olmalarıydı.
- Satılık kalemlerim var.
- Kiralık yok mu?
- Eşekte göremiyorum.
- En son Amerika’ya gönderdik.
- Hadi ya!
- Ya…
Yazıyım. Okumasan da olur.
Oğuz Tepe
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.