1
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
254
Okunma
Hayat, zaman zaman bizi derin sorgulamalarla karşı karşıya bırakır. İşler ters gittiğinde, belirsizliğin ortasında kaldığımızda ya da içimizde tarifsiz bir huzursuzluk hissettiğimizde, kendimize şu soruyu sormuşuzdur: "Doğru yolda mıyım?" İnsan doğası gereği güvenlik ve konfor arar. Alışkanlıkların sunduğu sıcaklık, tanıdık olanın sağladığı güven duygusu ve belirsizlikten kaçınma isteği, hayatımızda yol gösterici unsurlar olarak karşımıza çıkar.
Ancak büyüme, gelişim ve olgunlaşma çoğu zaman bu güvenli alanların dışına çıktığımızda, bizi zorlayan ve bazen acı veren deneyimlerin içinde gizlidir.
Zorluklar, hayatın kaçınılmaz parçalarıdır. Ne kadar kaçmaya çalışsak da, onlarla karşılaşmamız kaçınılmazdır. Ancak burada önemli olan, bu zorluklara nasıl yaklaştığımız ve onları nasıl yorumladığımızdır. Birçok kişi, zorlukların kendilerini başarısızlıkla damgaladığına inanır. Oysa, zorluklar genellikle daha derin bir bilgelik kazanmak, içsel bir güç keşfetmek ve gerçekten kim olduğumuzu anlamak için önemli fırsatlardır.
Bir danışanım uzun süredir içindeki boşluğu doldurmanın yollarını arıyordu. İş hayatındaki başarıları, kazandığı maddi ve manevi kazanımlar, kısa süreli mutluluklar… Hiçbiri, içinde taşıdığı derin boşluk duygusunu gideremiyordu. Hangi yolu seçerse seçsin, bu huzursuzluk duygusu hep peşindeydi. Başarılarının zirvesine çıktığında bile, içindeki bu boşluk varlığını sürdürüyor ve ona bir şeylerin eksik olduğunu hatırlatıyordu.
Bir gün bu kişi, daha fazla dayanamayacağını ve içsel bir çözüm bulması gerektiğini fark etti. Yaşamın derin sırlarını bildiğini söyleyen bir rehberin kapısını çaldı. Rehber, onu dikkatle dinledikten sonra sakin bir şekilde şu sözleri dile getirdi: "Eğer gerçekten kendini bulmak istiyorsan, uzun ve zorlu bir yolculuğa çıkmalısın. Ama bu yolculuk seni arzuladığın mutluluğa değil, sana gerçekten iyi gelecek olan hakikatlere götürecek."
Bu sözler, kişinin zihninde yankılandı. "Mutlu olmakla iyi olmak aynı şey değil mi?" diye düşündü. Mutluluk ile iyilik arasındaki farkı henüz anlamamıştı. Mutluluk, yüzeydeki bir his olabilirken, iyilik ve hakikat daha derin ve kalıcıydı. Rehberin sözlerindeki derinliği hissetti ve içindeki belirsizlik, onu bu zorlu yolculuğa hazırlamaya başladı. Bu yolculuk, dış dünyada aradığı şeylerin aslında kendi iç dünyasında keşfedileceği bir süreçti.
Yolculuğun ilk günleri oldukça huzurluydu. Yol dümdüzdü, hava aydınlıktı ve karşılaştığı herkes ona destek oluyordu. İnsanlar onu alkışlayarak, “Doğru yoldasın! Devam et!” diye cesaretlendiriyordu. Kendini güçlü, kararlı ve umut dolu hissediyordu. Ancak bir süre sonra işler değişmeye başladı. Güneş, bulutların arkasına saklandı. Yollar engebeli hale geldi ve karşılaştığı engeller onu yavaşlattı. Zaman geçtikçe ayakları ağırlaştı, adımları tereddütle doldu. Her yeni engel, zihninde aynı soruyu yankılattı: "Yanlış yolda mıyım?"
Zorluklar arttıkça geri dönme isteği de güçleniyordu. Tanıdık, güvenli ve rahat olan yerler yeniden çekici hale gelmişti. Yolculuğun başlangıcındaki cesareti, yerini korku ve belirsizliğe bırakmıştı. Tam bu noktada, rehberin sözleri yeniden aklına geldi: “Sana iyi gelecek şeyler, her zaman seni iyi hissettirmez.”
Bu sözler, kişinin bakış açısını değiştirdi. Zorluklar artık sadece aşılması gereken engeller değil, aslında ona kendi gücünü ve potansiyelini gösteren sınavlardı. Yol boyunca karşılaştığı her bir zorluk, ona kim olduğunu, neyi başardığını ve hangi derinliklerde gizlenen gücünü ortaya çıkardığını gösteriyordu. Rahat zamanlarda elde edilen başarılar, zorluklar karşısında öğrenilen derslerin yanında sönük kalıyordu. Zorlukların içindeki acı, aslında içsel büyümenin bir habercisiydi.
Kişi artık “Doğru mu yapıyorum?” sorusunu bir kenara bırakıp “Bu yolda ne öğreniyorum?” sorusunu sormaya başladı. Zorluklar ona sonuçlardan çok farkındalık kazandırıyordu. Her bir engel, yeni bir içsel keşfi beraberinde getiriyor ve daha önce farkına varmadığı yanlarını keşfetmesini sağlıyordu. Yolculuğun sonunda, aradığı şeyin dış dünyada değil, kendi içinde olduğunu fark etti. Başlangıçta dışarıda bulmayı umduğu tatmin, aslında içsel bir dönüşümle mümkün oluyordu. Her acı, her zor an, içindeki boşluğu dolduran birer yapı taşıydı.
Bu süreçte, gerçek yolculuğun dış dünyada değil, insanın kendi içinde gerçekleştiğini anladı. Zorluklar, içsel bir güçlenme ve derinleşme sürecinin başlangıcıydı. Yol ne kadar engebeli, ne kadar yorucu olursa olsun, bu içsel keşifler kişiyi kendisine ve hayata daha güçlü bir bağla bağlardı. En büyük kazanç, dışarıdan gelen başarılar değil, içsel derinleşme ve büyümeydi.
Hayat da bu yolculuğa benzer. Karşılaştığımız her zorluk, içimizdeki gizli hazineleri ortaya çıkaran birer anahtar gibidir. Bu zorlukların içinden geçerken, kazandığımız farkındalıklar ve içsel güçler, bize kim olduğumuzu, neyi başarabileceğimizi gösterir. Zorluklar bizi sarsabilir, zorlayabilir, hatta bazen pes etme noktasına getirebilir. Ancak sonunda, her zorluğun ardında bize öğreteceği bir şey vardır. Bu farkındalıklar, bizi sadece daha güçlü değil, aynı zamanda daha akıllı ve içsel olarak zengin biri yapar.
Gerçek büyüme, acıların içinde saklıdır ve bu büyüme, insana sadece kendini bulmanın ötesinde, hayata daha güçlü bir bağla tutunmayı öğretir.
Zorlukların büyümeye dönüştüğü bu süreç, insanın hem kendisini hem de hayatı daha derin bir anlamla kavramasını sağlar. Her bir engel, aslında yeni bir uyanışa davet eder ve bu uyanış, kişinin hem iç dünyasında hem de dış dünyasında yeni kapılar açar. Hayat, zorluklarla dolu olsa da, bu zorluklar bize kendimizi bulma ve içsel derinliklerimize ulaşma fırsatları sunar.
Aile Danışmanı
Selda İyiekmekci (Erdoğan)