İmla Hatası 2

• 23 Eylül 2024 Pazartesi 01:31:33

Nereden nasıl bileyim ya hu. Ya bu dünyada bir aksaklık var ya da üzerindekilerde veya içindekilerde veya dışındakilerde. Yani çemberin içi de dışı da kendisi de sorunlu mu acaba? Bir sanatçı sanatını kusurlu olarak sunar mı? Bizlere şöyle öğretmediler mi? Veya size nasıl öğrettiler siz söyletin bakem.

Çok ince bir dizayn, akılalır gibi olmayan bir mükemmellik, şahane bir döngü her şeyde kendini gösteriyor. Kör müsün sen, göremiyor musun? Sağır mısın duyamıyor musun? Dilsiz misin dile getiremiyorsun? Yazmayı mı bilmiyorsun yazamıyorsun... gibi vb vs serzenişler, ithamlar, küçük görmeler hatta hakaretler...

Mana nedir? Tarihtir, tarih nedir yaşanmışlıktır, yaşanmışlık nedir, yaşanmışlıktan kalan miras mıdır mana?

Kutsal Toprak safsataları. Himalayaların eteklerinde dini bir tören alanı kutsal alan ilan edilmiş mesela... Binlerce yıldır kutsal sayılıyor, ayinler, törenler, yıldönümleri kutlamalar, bir mana yüksek bir mana atfetmeler o mekana..

Sahiden kutsal mıdır?

Hristiyanlar için kutsal mekanlar veya mekanlar nereler olabilir?

"Hristiyanların kutsal yeri neresi?
Hıristiyanlar için en önemli 10 kutsal merkezden Kudüs ve Vatikan dışında, 8’i ülkemiz sınırları içindedir. Bunlar; Antakya, Urfa, Kapadokya, Tarsus, Demre, İznik, İstanbul ve Efes (Selçuk) tir."

Yahudilerin Kutsal toprakları veya mekanları?

"Yahudilerin kutsal mekanı nedir?
Yahudiler için Mescid-i Aksa’nın hemen altında yer alan ve Süleyman döneminde yapılan tapınağa ait olduğuna inanılan Ağlama Duvarı yer alıyor. Burası Yahudilik inancının en kutsal mekânı."

Müslümanların Kutsal yerleri veya mekanları

"İslam’daki en kutsal üç site Mescid-i Haram veya Hürmetli Mescid (Mekke); Mescid-i Nebevi veya Peygamber Mescidi (Medine) ve Mescid-i Aksa (Kudüs). Her yıl milyonlarca Müslüman, Hac yapmak için Mescid-i Haram’ı ve Mescid-i Nebevi’yi ziyaret etmektedir."

Japonların, Çinlilerin, Eskimoların, Mısırlıların gibi gibi vb vs dünya içinde yaşayan insan türüne ait kutsal mekanlar gerçekten kutsal mı?

Soru şu olabilir mi?

İnsan öldürmeye odaklanmış kültür ve inançların kutsalları ne kadar kutsal olabilir?

Hristiyanlar kaç insanı öldürdü?
Müslümanlar kaç insanı öldürdü? Yahudiler, Çinliler, Japonlar, İskandinavlar, Fransızlar, Türkler, İtalyanlar, Ruslar... gibi gibi vb vs

Dünyanın en ölümcül savaşları?
Kaynak
onedio.com/haber/tuylerinizi-urpertecek-insanlik-tarihinin-asla-unutmamamiz-gereken-en-olumcul-15-savasi-1138434

"15. Napolyon savaşları (Ölüm sayısı: 3,5 - 6 milyon)
14. 30 yıl savaşları (Ölüm sayısı: 3 – 11,5 milyon)
13. Çin iç savaşı (Ölüm sayısı: 8 milyon)
12. Rus iç savaşı (Ölüm sayısı: 7 - 12 milyon)
11. Timurlu Fetihleri (Ölüm sayısı: 8 - 20 milyon)
10. Dungan Ayaklanması (Ölüm sayısı: 8 - 20,8 milyon)
9. Amerika’nın Fethi (Ölüm sayısı: 8,4 - 138 milyon)
8. An luşan isyanı (Ölüm sayısı: 13 - 36 milyon)
7. Birinci dünya savaşı (Ölüm sayısı: 18 milyon)
6. Taiping Ayaklanması (Ölüm sayısı: 20 – 30 milyon)
5. Ming-Çing geçişi (Ölüm sayısı: 25 milyon)
4. İkinci Çin-Japon Savaşı (Ölüm sayısı: 25 – 30 milyon)
3. Üç Krallık Savaşları (Ölüm sayısı: 36 - 40 milyon)
2. Avrupa’nın Moğollar Tarafından İstilası (Ölüm sayısı: 40 – 70 milyon)
1. İkinci Dünya Savaşı (Ölüm sayısı: 60 - 85 milyon)"

Peki 3. dünya savaşı yaşanırsa toplam ölü sayısı yukarıdaki savaşlarda, çatışmalarda, siydik yarıştırmalarda vb vs gerçekleşen ölü sayısının toplamını geçebilir mi?

Özür dilerim, yazımı bu şekilde yürütmeyecektim ama ne yaparsın konu konuyu açıyor.

Madem ölümü, öldürmeyi ve savaşı o kadar seviyor insan türü, yani bu savaşları aslanlar sırtlara karşı vermedi veya tavşanlar kertenkelelere karşı vermedi veya bülbüller kargalara karşı savaşmadı.. İnsan insan ile kanlı bıçaklı asırlardır değil mi? Bu sonuç yanlışlanabilir mi?

Güney Amerika veya Afrika’nın kanlı tarihi çok dünyaya yansımadığı için o bölgelerde ölüm veya savaş veya çatışma yok sanılmasın, oralarda berbat durumda.

İletişim ve görüntü çağına gireli şunun şurasında yarım asır oldu olmadı belki? Yeni bir çağın içindeyiz, tarihimiz, geçmişimiz, manamızın kısa bir listesini yukarıda yazıverdim. Yani internette var imişdi buraya taşıyıverdim.

Ve belki de internet efsanesidir, insan nüfusunun çok fazlalaştığı ve bunun azaltılması gerektiği? Şu covid salgını gibi hastalıklar için de bu tür söylevler epey epey yazıldı çizildi?

Karagözüm, karagözüm kalk uyan, ne var hacıcavcav, git başımdan ya hu, uyan karagözüm, Dünyevi mektup göndermiş 7 galaksi ötedeki canlılara... Lan bana ne mektup gönderdiyse, git başımdan.. Karagözüm kalk uyan saklanalım, füze, meteor falan sallayın dünyaya bir kaç tane demiş, dünya parçalanacak yakında, dünya bununla çalkalanıyor, kalk saklanalım... Be aptal, dünya parçalanacaksa nereye saklanacağız, yat uyu zıbar...

Bu çağ bizi aşıyor arkadaş?

Peki ölüme tebessüm edebilir misiniz veya ölüm şekline göre insanlara tebessüm eder veya üzülür müsünüz?

En güzel ölüm saçlar sakallar ağarmış, derisi pörsümüş, gözlerinin feri gitmiş bir insanın yatakta, çocukları ve torunları başındayken son nefesini vermesi midir?

Ya da herhangi iki veya üç kültür, inanç veya ulusun birbirleriyle cephede savaşması sonucu kılıç, kurşun, gülle, bomba ile ölmesi veya parçalanması sonucu kendi düşüncelerine göre kutsal bir dava için ölümleri mi en güzel ölüm şeklidir?

Ya da günlük faaliyet içinde yaşı cinsi milleti ve inancı farketmeksizin yıldırım çarpması, sel, yanardağ patlaması, deprem vb vs doğal felaketler sonucu ölmek midir en güzel ölüm şekli?

Görüntü ve iletişim çağında özetle gazete ve tv ve son dönemlerde internet haber siteleri sayesinde dünyanın aşağı yukarı her yerinden haberler düşüyor ekranlarımıza ki, bu haberlerin yüzde doksan dokuz nokta doksan dokuzu olumsuz, iç karartıcı, yürek parçalayıcı ve bir şekilde ölümle sonuçlanmış haberler.

Bu yazı nasıl buraya geldi anlamadım ama.

Sorun Tanrıda mı, evrimde mi yoksa uzaylı üstün bir uygarlıkta mı cevabı bulunamadı daha?

Sanki dünyadaki yaşantımızı elekten geçirirsek an be an veya gün be gün yüzde bir nokta birinde gerçekten mutlu ve huzurlu olabiliyoruz, geri kalanı öfke, hınç, düşmanlık, kin, nefret, kıskançlık gibi hep kötü şeyler ile çevrilmiş.

Çemberin kendisi ölüm çemberi, çemberin içi ölüm, çemberin dışı ölüm veya öldürme.

Bu yazıyı mutlu bir son ile nasıl bitirebilirim? Düşünüyorum.

Aklıma tek gelen cennet. Sonsuz huzur, yediğin önünde yemediğin ardında, her türlü zevk ü sefa, hiç bir ölümcül hastalık yok, savaş yok, kan yok, çatışma yok, birbirine tuzak kurmak yok, dalaşmak, atışmak bile yok... Ruh gibi bir yaşam sonsuza değin...

Peki Cennet kavramı ilk nerede dillendirildi dünyada?

Derler ya, aklımız ermez, ötesini bilmek mümkün değil, anlayamayacağımız zevkler, duygular, hayaller ötesidir Tanrının bizim için düşündükleri veya evrimin geleceği veya uzaylı üstün türün hakkımızdaki planları.

Dünyada ve ötesinde ne olup bittiğini öğrenebilmek mi ki çare, öğrendikten sonra çare arayalım yarınlarımıza, geleceğimize veya sonsuzluk maceramıza?

Günümüz zihinleri veya gözlerinin gördükleri veya hayalleri bu dünyayı çekebilir mi? Bu dünyaya katlanabilir veya bu dünyada mutluluğa kavuşabilir mi? Madem gerçek yaşam ve mutluluk ötelerde; mitler veya dinler veya tarih sadece bir söylence, gerçeğe koşmayacaklar mı zihinlerin ayakları?

Dünyanın yaşam kültürü, inançları, kutsalları değişmek üzere... Zaten günden güne değişiyor da insanın kurmuş olduğu her türlü birliktelik bundan habersiz siydik yarıştırmaya devam ediyor sanki?

Zihin vardur zihinden içerü, hadi be ordan, daha zihnin ne olduğunu çözemedik, kalkmışız, ona buna şuna atar gider yapıyoruz?

Ne acayip bir yer burası, bu dünya, bu yaşam...

Acayip selam ve saygılarımla..
En sevenlerinize emanet olunuz.
Y.