- 720 Okunma
- 6 Yorum
- 11 Beğeni
"Çocukların Sesini Duymak: Geleceğin Yaratıcıları"
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çocuklar yalnızca geleceğin yetişkin bireyleri değil, aynı zamanda bugünün en saf ve anlamlı yansımalarıdır. Henüz kirlenmemiş zihinleri, sınırsız hayal güçleriyle dünyayı bambaşka bir perspektiften görürler. Onların gözünde dünya, sürekli keşfedilecek şiirlerle, anlatılacak hikâyelerle ve boyanacak resimlerle doludur. Çocuklar, dünyayı adeta bir sanat eseri gibi yaşar; ancak sesleri duyulmadığında ya da bastırıldığında bu şiir eksik, edebiyat ise yarım kalır. Çocukların hayal gücüyle zenginleşen dünya, onların içsel seslerinin sessizliğe mahkûm edilmesiyle sönükleşir.
Bir zamanlar, küçük bir ilçede sessiz bir çocuk yaşardı. Diğer çocuklar gibi sokakta koşup oynayamaz, neşeli çığlıklar atamazdı. O, daha çok gökyüzündeki bulutları izler, rüzgârın esintisinde bir hikâye, kuşların şarkısında bir şiir arardı. Onun için dünya, herkesin gördüğünden çok daha derin bir anlam taşırdı. Fakat çevresindeki insanlar bu derinliği anlayamıyordu. Çocuk, içinde devasa bir evren taşırken, bu evreni dışa vurmak için yeterli desteği bulamıyordu. Çizdiği resimler, mırıldandığı şarkılar ya da yazdığı kısa hikâyeler kimse tarafından ciddiye alınmadıkça, içindeki ses giderek daha da sessizleşti.
Zamanla bu sessizlik çocuğun hayatında bir rutine dönüştü. Ailesi ve öğretmenleri onun bu halini utangaçlıkla açıklıyor, “Zamanla açılır,” diyordu. Fakat kimse onun iç dünyasındaki zenginliği keşfetmeye çalışmıyordu. Onun resimleri, hikâyeleri ve şiirleri yalnızca kendi iç dünyasında yankılanıyordu.
Psikolojik açıdan bakıldığında, çocukların duygularını ve düşüncelerini ifade edebilme ihtiyacı, gelişim süreçlerinin en önemli unsurlarından biridir. Her çocuk, iç dünyasında bir hikâye anlatıcısıdır. Bu hikâyeler, duygusal ve zihinsel gelişimlerini desteklerken, onların kendileriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini de şekillendirir. Ancak çocuklar, seslerini duyuramadıklarında ya da duygularını bastırmak zorunda kaldıklarında, bu doğal gelişim kesintiye uğrar.
Bir çocuğun içinde biriktirdiği ifade edilememiş duygular, zamanla psikolojik zorluklara yol açabilir. Çocuk kendisini dünyadan soyutlayabilir, özgüveni zayıflayabilir ya da çevresiyle kurduğu ilişkilerde sorunlar yaşayabilir. İçinde büyük bir dünya taşıyan bu çocuk gibi, pek çok çocuk da dış dünyanın anlayışsızlığı karşısında sessizleşir, içine kapanır. Ne yazık ki, bu sessizlik genellikle yanlış anlaşılır; çocuğun hayal dünyası çevresindeki insanlar tarafından fark edilmediği sürece giderek küçülür.
Bir gün, çocuğun ilçesine yeni bir öğretmen atandı. Bu öğretmen, çocukları anlamanın sadece akademik bilgiyle değil, onların iç dünyalarını keşfetmekle mümkün olduğunu düşünüyordu. Her sabah sınıfa girerken, “Bugün içinde ne tür hikâyeler taşıyorsun?” diye sorardı. Bu soru, çocuklar için kendilerini ifade etmenin bir kapısıydı. Diğer çocuklar bu soruya hemen cevaplar verirken, sessiz çocuk için bu soru, derinlerde gömülü olan hayal dünyasına bir anahtar niteliğindeydi.
Bir gün öğretmen, çocuğun sessizliğini fark etti ve ona yaklaşarak, “Bugün bana çizdiğin bir resmini gösterebilir misin?” diye sordu. Çocuk önce çekinse de, öğretmenin içten ilgisi onu cesaretlendirdi. Çantasından deniz kenarında oturan bir çocuğun resmini çıkardı. Resimdeki çocuk, ufka doğru bakıyor ve sanki bir şeyler düşünüyordu. Öğretmen resme baktı ve yavaşça, “Bu çocuk ne düşünüyor acaba?” diye sordu. Çocuk, “Denizin ona ne fısıldadığını merak ediyor,” diye yanıtladı. Bu basit cevap, çocuğun hayal dünyasına açılan bir kapının ilk aralanışıydı.
Öğretmen ona, “O zaman denizin ne dediğini yazmak ister misin?” dedi. Çocuk, denizin fısıldadığı hikâyeyi yazmaya o akşam başladı. Uzun zamandır ilk kez, içindeki sessizliğe bir ses vermişti. Ertesi gün, yazdığı hikâyeyi sınıfta okuduğunda, diğer çocuklar büyük bir hayranlıkla dinlediler. Çocuk, içindeki dünyanın dışarıda da yankı bulabileceğini anladı. O günden sonra şiirler yazmaya, resimler çizmeye ve hayallerini paylaşmaya başladı.
Bu hikâye, çocukların iç dünyasını anlamanın ne kadar önemli olduğunu gösterir. Her çocuk, dünyayı farklı bir bakış açısıyla görür ve bu bakış açısını paylaşmaya ihtiyaç duyar. Ancak bu ifade biçimleri bazen sözlerle değil, resimlerle, oyunlarla ya da hikâyelerle dışa vurulur. Çocukların bu ifadelerini anlamak ve onlara değer vermek, duygusal ve zihinsel gelişimlerini destekler. Bir çocuk, içindeki hikâyeyi paylaşabildiğinde, kendine güveni artar ve dünyaya bakışı derinleşir.
Çocuklar, geleceğin şairleri, yazarları ve düşünürleridir. Eğer onların bugünkü seslerini duymaz, duygularını bastırırsak, yarının edebiyatı ve sanatı eksik kalacaktır. Çocuklar sadece bugünün küçük bireyleri değil, aynı zamanda geleceğin yaratıcı güçleridir. Onların iç dünyası, topluma yeni bakış açıları kazandıracak, dünyaya renk katacak potansiyele sahiptir.
Sonuç olarak, çocukların sesini duymak, sadece bir bireyin değil, tüm insanlığın sesini duymaktır. Onların sesi sustuğunda, dünya da sessizleşir. Ancak çocuklar konuştuğunda, dünya bir kez daha şiirsel bir güzellikle dolar. Çünkü çocuklar, yaşamın en saf, en umut dolu yansımasıdır. Onların sesine kulak vermek, aslında hepimizi özgürleştiren bir eylemdir.
Aile danışmanı
Selda İyiekmekci (Erdoğan)
YORUMLAR
Çocukların sesi, insanlığın ortak dili, geleceğin melodisidir.
Onların saf Dünyasında umut ve masumiyet var.
Eğer o sesler susarsa, insanlık ruhunu kaybeder.
Her kahkaha, her soru, her hayal bizi hatırlatır;
Dünya, çocukların sesiyle yeniden canlanır.
O sesi dinlemek, yalnızca onların değil, hepimizin özgürlüğünü kutlamaktır.
Çocukların sesi, geleceğe atılan en güçlü adımdır.
O sesler, Dünyaya ne kadar umut olduğunu hatırlatır.
Eğer onları dinlersek, yalnızca geleceği değil, bugünümüzü de güzelleştiririz.
Sessiz kaldıklarında Dünya griye döner, ama konuştuklarında her şey yeniden renklenir.
Çocukların sesi, insanlığın en saf aynasıdır; ona kulak vermek, hayatın özünü anlamaktır.
Çocukların sesi, hayatın taptaze nefesidir.
Onları duyduğumuzda, insanlığın özündeki saflık ve umutla yeniden buluşuruz.
Sessizliklerinde bir eksiklik, konuşmalarında ise bir diriliş vardır. Çocuklar, hayallerinin peşinden koşarken Dünyaya anlam katarlar. Onların sesine kulak vermek, sadece onları dinlemek değil, insanlığın geleceğine ışık tutmaktır.
Düşündürücü ve öğretici bir yazıydı. Çocukların sesinin, sadece bireylerin değil, tüm insanlığın sesini yansıttığını fark etmek derin bir anlam taşır. Onların suskunluğu, Dünyanın sessizliğine dönüşür; ancak konuşmaya başladıklarında, Dünya yeniden şiirsel bir güzellikle dolar. Çünkü çocuklar, yaşamın en saf ve en umut dolu yansımasıdır.
Onların sesine kulak vermek, aslında hepimizi özgürleştiren, geleceğe dair umutlarımızı tazeleyen bir eylemdir. Bu farkındalık, insanlığın en değerli öğretisidir.
Teṣekkürler
Sevgiyle..
İYİEKMEKÇİ
Sevgiyle...
İYİEKMEKÇİ
Birlikte böylesine anlamlı şeyleri paylaşmak gerçekten büyük bir mutluluk. Sevgiyle, teşekkürler!
Ne zaman bir okulun önünden geçsem aklım onlarla büyüyor hayaller evrenine. Bizden çok farklı ,ruhları ,bakışları dahi.
Ben yazıyı kendi açımla tanımlamak biraz sağlıkçı eliyle bistüri ile deşmek istiyorum izninizle.
O zaman affınıza sığınarak başlıyorum yazıma...
Ama bildiğim bir şey var ki, onlara verilen eğitim aslında onları zehirlemek içindir. Zamanında daha 1.sınıf öğrenciye zorla el yazıyı dışardan gelen danışmanlarca yürütülen bir eğitim , böylesi ışıltılı zihinleri cahil ,hiçbir işe yaramaz ,beyinlerini bağnaz ,sorgulanamaz adı bilgi dahi olmayan şeylerle doldurduğunu bilmenin çektirdiklerini her öğrencinin ,onları yetiştirmek için savaşan öğretmenlerin , onların derdi de geçim. Bu topraklara kasıtlı bir sömürgeleşme politikası uygulanıyor 70 yıldan fazladır. Bunu Türk Einstein'ı Kuramsal Kimyacı ve Moleküler Biyolog Prof. Dr. .Oktay Sinanoğlu hocamız 60 sene ölene dek tek başına savaştı. Ve bu savaşla tek Oktay hocanın dışında kimseler de yokken ,elimiz kolumuz ataletle bağlanmış ve her okul önünden geçerken ,o okul bahçesinin içinden koşturan saf ,güneş yüzlü çocukların geleceklerinin ne olacağını da bilmekten ruhumun daralması manasız. Çünkü bizlerde başkalarını düşünme hissi, yurttaşlık ,vatan bağı kopmuş ve bencil ,bana ne diyen ,duygusuz, haysiyet ruhu bitmiş ,vatansız , vatan toprağının insanına saygısız bir insan yığını yetiştirdi dışardan ayarlı danışmanlar eliyle. Koca birkaç nesil ve ben dahil hepimiz silindik gittik bir köşelere. Sesimizi duymayan kasık kaşlı ,duygusuz müdür adlı eğitimi meçhul insanlar ekseniyle ruhumuz robotlaştı. Bunu bir sağlıkçı gözüyle ciğer muayenesinden geçirmem zor da değil. Umarım uyanış başlar çocuklar ,gelecekleri ve bizler için. Önümüzde dağ gibi cehalet ,bağnazlık ikilemi duruyor .
Tebrikler...
İYİEKMEKÇİ
Umarım ki sizin de dile getirdiğiniz gibi, bir uyanış başlar ve daha bilinçli nesiller yetiştirilir. Bu yazı, aynı zamanda toplumsal bir farkındalık çağrısı gibi; sadece eğitimi değil, insanların birbirine karşı olan sorumluluklarını da hatırlatıyor.
Teşekkürler, paylaştığınız içsel derinlik ve eleştirisel yaklaşım için.