- 260 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
DÜNYA ALLAH VE HİÇLİK...
‘’Dünya, sonra Allah, sonra hiçlik. Yani her şey.’’(Alıntı)
Hangi renklerdi haizi olduğum düşlerden arda kalan…
Israrla resmettiğim ısrarla şevki destur edindiğim aslında rehavet ile üstü örtülü gölgelerin tanıdıkları imtiyaz hakkı.
Örtülü ödenek misali kapışan nem ve bulut.
Umudun sarkacında saklı iken dirayet ve ufuk.
Ve kapkaça uğrayan hayaller adeta bir beşik kertmesi iken hüznün sarmalındaki o hâkimiyet o mahcupluk o karmaşa ve asılı kaldığımız göğün zirvesindeki temaşa sanatı adeta önce bir rütbe sonra bir nükte ve dermanı ararken kendimizi bulduğumuz kimyamızda eksik olan neyse aslına rücu eden ve gölgelerden ve karanlıktan uzak…
Düş kesiklerinden ördüm ben ömrü.
Bir kesit bile değil belki de bir keşif: kim bilebilir?
Terliydi hava ve nemliydi yürek bense sevgiyi taşıdım önce avuç avuç sonra kova kova kovalandığım minvalde kolaçan dahi etmeden önümü arkamı sobelenmiş iken sırtıma geçirdim annemin diktiği mintanı ve şimdi rollerimiz değişti:
Ben idim annemin annesi ve o idi, yarım asırlık ömrümün hem hâkimiyeti hem meyvesi…
Nesiller aştım yetmedi.
Nesirler yazdım kalemin coşkusu sönmedi.
Şiirlere konu ettim duyguları ve duygularıma konuk ettim hem şiirleri hem konuları konum attım bir bir duygulara şiarım iken sevmek ve tanıştım şair yanımla.
Ben göktüm.
Ben yıldız.
Ben yeldim.
Ben yerdim:
Yerkürede saklı ve yerdiğim değil yardığım hiç değil belki de ansızın yenildiğim sonra ezildiğim sonra fidana dönüştüğüm ve serpildiğim, sarmalında duyguların filizlenen coşkum ve aşkın sınadığı dirayetim.
Acı koçanı idi ruhumdaki ıslaklık.
Açıların dem vurduğu üçgen ilişkiler ve durağanlık ve açamadığım bir paket hayli ağır ve küf kokulu varsa yoksa mazide saklı keramet bir düğüm bir düğün bir de ölüm ve s/üzgün yüreğimin çağıltısı ve sözcüklerin çoğaltışı zımba misali direndiğim diklendiğim evrenin uzun maratonunda yaya kaldığım tramvay yolunda vatmanın sesi çenginin düğünü çalgının ertesi ve Çingene kadının açtığı falda kendime rastladığım yokuş başında yuvarlandığım yetmedi yuvarladığım ondalık sayıların hem na’şı hem dokusu hem de birer virgül noksanlığında üç noktalı duyguların uzantısı ve kalemin rövanşı ile kendimi tek geçtiğim yalnızlığı bir meşrep bildiğim uyuya kalan prenses ve prensin öpücüğü misali kalem işledikçe derine kalem battıkça yüreğime demlendiğim bir resim bir hatıra bir de rüzgârın dinmediği nice kesit nice kesif aşka yakın kendime uzak bir resmigeçit varsa yoksa ilham perimin büyüsü ve büyüttüğüm gözümde aşkın küpeştesinde saklı imgeler ve şiirin baş koyduğu ölümü dahi es geçtiği sevginin İlahi Gücü ve İlahi Ateşin kıvılcımlarına eşlik eden umudun şevki ve şavkı ile kendimi bulduğum önce yolun sonu sonra ömrün başı kasvetli bir günü şiirle özdeşleştirip yeniden vuku bulan umudun ve mutluluğun gölgesi dahi yeterken insana…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.