- 94 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖYKÜ OLAN UMUTLAR / Töre
Perşembe günü ikindiden sonra yani Cuma akşamı horozun kuyruk telekleriyle süslenen elma, ayna ile mendillerle bezenmiş mübarek Türk Bayrağının bağlı bulunduğu cereğin ucuna takılarak, davul zurna eşliğinde göndere çekildi ve düğün başladı.
Tarih 1964 yılbaşı.
Aynı tarih benim dokuzuncu yaş günüm olduğunu bilmiyordum, çünkü o yıllarda öyle bir adet yoktu, zaten doğum tarihimi de bilmiyordum ortaokulu bitirinceye kadar.
Cuma akşamı başlayan düğünümüz Cumartesi günü gece de devam etti, Pazar günü komşumuz Koçaş köyünden gelin alma hazırlıkları başladı.
Mehmet amcam güveği çıkıyor;
Siyah pantolon Siyah sako Beyaz işlik ve ayağında cızlavat ayakkabı.
Cızlavat ayakkabı su ile silinmiş parıl parıl parlıyor, bir ayağımdaki kırk yamalı kopçalı naylon ayakkabıya, bir amcamın ayağındaki parıldayan cızlavata bakıp bakıp hevesleniyorum.
Köyün iki traktöründen birine gelin arabası olarak kadınlar, diğerine de davul zurna ile birlikte erkekler bindi ve gelin alayı Koçaş köyüne doğru davul zurna eşliğinde yola çıktı.
Bu arada Koçaş köyünde gelin evinde bir kargaşadır gidiyor.
Yengem olacak Atiye gelinin babası Apul dayı, gelmekte olan Reşadiye köylülerine veryansın ediyor, küfrün bini bir para, kızımı götürecekler diye,
Oğulları Apul dayıyı eşeğine bindiriyorlar,
-- Baba sen git Iğdır ’e Nahiye komutanına, Reşadiye’liıleri şikayet et diye
"Tabir caizse" ayak altından çekiyorlar, tatsızlık çıkmasın diye.
Görücü usulü ile dünürcülük yapıldığı için önceden Mehmet amcam ile Atiye yengem birbirlerini görmemişler,
Daha sonra amcam ile Koçaş köyüne iki sefer gittik, beni yol arkadaşı olarak götürürdü yanında
Yengemin ablasına misafir olurduk.
Yengemde ablasına gelirdi, o zaman yengemi görmüştüm;
Atiye yengem, amcamdan hem biraz uzun hemde güçlü kuvvetli biriydi.
Düğün alayı olarak Koçaş’a gelin evine gittiğimizde hoş karşılandık,
Nede olsa Apul dayıyı Nahiyeye göndermişlerdi şikayete,
Apul dayı dönmeden gelini yani yengemi abileri çıkarttılar evden, traktör römorkunun ortasındaki sandalyesine oturdu
Ve
Davul zurna eşliğinde Reşadiye ye doğru yola çıktık.
İki köyün ortak sınırlarına gelmiştik ki;
Komşu köylerden, Kağızman’dan mı Kirampa köyünden mi bilmiyorum anızlarda koyunları otlatan çoban, sürüsü ile düğün alayının yolunu kesmiş,
Ve içlerinde en yiğit Koç’unu da yanına almış, traktörün önüne geçti;
"Töre" gereği;
Gelin Koçu kaldıracak römorka alacak ki, kaldırırsa koç gelinin olacak, gelin koçu kaldıramazsa, düğün sahibi Koç’un bedelini bahşiş olarak çobana ödeyecek.
Dedem ve köyümün büyükleri çobana çeşitli tekliflerde bulunsalarda, çoban ikna olmuyor,
Ya gelin koçu kaldıracak yada bahşişimi isterim diye direnip duruyor.
Çaresiz iş Atiye yengeme kaldı.
Römorkun yan kapağı açıldı, çoban koçunu getirdi;
Yengem gelinliğin kollarını çemleyerek atağa kalktı;
Çoban yengemi heybetli görünce Koçu bıraktıığı gibi kaçtı,
Hem kaçıyor hemde bağırıyor
-- Ben çobanım sürü de koç ta benim değil,
-- Ben çobanım sürü de koç’ta benim değil.
Çoban gitti,
Çobansız kalan koyun sürüsünü köyümüzden birisi kenara alarak yolu açtı
Kapağı kapatarak gelin alayı olarak Reşadiye köyüne doğru yolumuza devam ettik,
Nasıl olsa çobana karşı Gelinimiz zafer kazandı,
Davul zurna daha bir coşkulu çalmaya başladı yol boyunca.
...
Mehmet amcam vefat edeli dört yıl oluyor
Aile büyüğümüz Atiye yengem seksen yaşında olmasına rağmen, yaşlılığa bağlı bazı rahatsızlıkların dışında sapasağlam Zile’de yakınlarında oturan çocukları ile birlikte hayati idamesini devam ettiriyor.
1809/2024 - İ.ANİK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.