- 723 Okunma
- 8 Yorum
- 13 Beğeni
Şiir / ben / ve
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
şiir, tanrı’nın ateşinde közlenmiş bir sırdır; ben, o sırrın içinde eriyen bir iz.
şiir, en derin hüznün sessizliğinde yankılanan ilahi bir fısıltıdır. kelimenin kılıcı öyle keskindir ki, her darbede ruhun katmanlarını soyar, insanı varlığının çekirdeğine kadar indirir. tıpkı leyla’nın mecnun’un kalbinde yaktığı o kavuran ateş gibi, şiir de kelimelerin arasında, aşkın ateşinde yanar. lakin bu ateş, bir mum gibi değildir, zira şiirin ateşi, bir gül bahçesinin ortasında parlayan zülfikar’dır; tek bir darbesiyle hem sevgiyi hem de hiçliği doğurur. çünkü şiir, yalnızca varlıkla değil, hiçlikle dans eder.
her hece, sanki leyla’nın saçlarından bir tel gibi ince ince süzülürken, harflerin arasında ferhat’ın dağı deldiği gibi derin yarıklar açar. aşk, burada bir derya olur, lakin bu deryanın suyu tuzlu değildir; gül yaprağının üzerine düşen bir damla ya da semayı yırtan yıldırım kadar saf ve parlaktır. her harf, hüsn-ü mutlak’ın cilvesiyle aşkın en kuytu köşelerine sürükler seni; aşkın dilsiz kaldığı o an, işte tam orada, şiir sessizliğin en büyük yankısına dönüşür.
Şiirlilik bu kelime, her ne kadar basit görünse de, her harfi, insanın kalbindeki boşluğu büyütür. sessizlik, tam manasıyla bir suskunluktan öte, ariflerin dillerinde dolaşan en büyük hakikatin sembolüdür. mevlana’nın mesnevisi’nde olduğu gibi, her suskunluk, bir alemin kapılarını açar; çünkü sessizlikte gizli olan sır, sözle açıklanamaz. burada her kelime bir mirzâ-i âşık, her suskunluk bir şeyh-i kebir’dir; bu ikisi, varlığın sonsuz döngüsünde birbirine yaslanır, zira sessizlik aşkın en nihai noktasıdır.
yine de, insan aşkı yaşadığında ve onun ağırlığına dayandığında, bu kelimeleri feda eder. kelimelerin ağırlığı, aşkın sonsuz hafifliği karşısında küçülür, incelir ve erir. zira aşkın dili yoktur; o, sükûtun en derin manasında titreşir. işte o titreşim, ariflerin dilinde, bülbülün güle olan şikayetidir; lakin şikayet değil, aşkın ta kendisidir. çünkü bülbül şikayet ettikçe, aslında aşkını daha da derinleştirir. şiir de böyledir; kelimelerle başladığında anlam arar, ama en sonunda, anlamı bulduğunda, kelimelerden vazgeçer.
nihayetinde, geriye sadece bir nokta kalır. bu nokta, hayyam’ın rubailerinde beliren sonsuzluk çemberidir; bir yandan son, diğer yandan başlangıçtır. aşkın gölgesinde süzülen bir zerre kadar küçük ve bir kainat kadar büyüktür. çünkü noktada, varlık ve yokluk bir araya gelir. tanrı’nın suskunluğunda titreşen o ilk kelime, bu noktadan doğmuştur. bu nokta, kelamın en eski kökenidir. nereye bakarsan bak, her şey bu noktaya varır. işte bu noktada, âşık, kendi varlığından vazgeçer; çünkü o nokta, varlık âleminden sürgün yemiş bir hiçtir. hiçlik ise, aşkın ta kendisidir.
ve şimdi, beynimde sürgünden dönmüş bir şiir oturur. bu şiir, firdevsî’nin şiirlerindeki kahramanlar gibi yorgun, rûmî’nin dervişleri gibi sessiz ve sa’di’nin bahçesinde açan bir gül gibi naiftir. çünkü bu şiir, hem aşkın hem de sessizliğin tam ortasında, varlıkla yokluğun arasındaki o ince çizgide titreşir.
YORUMLAR
Yüreğinizin sesi hiç susmasın, kaleminizin mürekkebi hiiiç kurumasın, engin gönlünüz hep var olsun Üstadım, kutlarım.
Evet, şiir için gözyaşı da derlermiş ama, o ŞİİRLİLİK esas damarda kan gibi bir ihtiyaç hissedilmişse mesele yoluna girmiş demektir; şairleri susmuş/susturulmuş olmak da her şeyden öksüzlük alametiymiş..
Bir amaç için, bir anlamı olan ve bir işe yarayan manzum mısralarımız; şiirlerimiz, az da olsa olsun olduğu kadar.
Ne güzel.
Saygılarımla.
CaNMaYBuL
şiir gerçekten de insan ruhunun en içten titreşimlerinden biridir. tıpkı bir damar boyunca akan kan gibi, bizi besleryaşatır ve hayatımıza anlam katar. şairlerin susmuş yada susturulmuş olması, insanlığın bir yanının eksikliğini hissetmesidir aslında; çünkü her bir şiir, yalnızca bir dize değil insanlığın ortak duygularının bir yansımasıdır.
her mısra, her kelime bir anlam taşıyorsa, o zaman şiir amacına ulaşmış demektir. şiirin büyüsü, bazen birkaç kelimede, bazen de bir bakışta saklıdır. önemli olan kalemimizin durmaksızın bu derinlikleri aramaya devam etmesi. azda olsa bir anlamı ve amacı olan her şiir hayatın içinde bir yolculuktur.
saygılarımla.
şiirin tarifi yok şiir bir insan duygusunun ifadesidir deseler de doğru değil bazen şair başkalarının duygularını da yazar kutlarım çalışmanızı
CaNMaYBuL
şiirin tarifi yok, doğru. onu bir kalıba sığdırmak ne mümkün. bazen "şiir, insan duygusunun ifadesidir" derler; ama bu da pek gerçeği anlatmaz. zira şair, sadece kendi kalbini değil, başkalarının sesinide kağıda döker. bazen hiç yaşamadığı acıları, hiç hissetmediği sevinçleri, başkalarının ruhuna dokunarak anlatır. şair, insan duygusunu ilmek ilmek işler; ama bu duygu, sadece onun değil, evrensel bir sesin çığlığıdır. teşekkür ederim, takdiriniz değerli.
HEM VAR, HEM YOK...
Şiir; ses mi, söz mü?
Şiir; ateş mi, köz mü?
Şiir; seda mı, susku mu?
Şiir; şevk mi, şekva mı?
Şiir; sevda mı, aşk mı?
Şiir; varlıkla yokluk arasında titreşim mi?
Aklımda kalanlardan bazılarını sıraladım, şiirle ilgili tezatları, tenasüpleri ve kısmen tasvirleri.
İstifhamlar, tezatlar ve telmihler...
Âşıkla maşuk 'Sırat Köprüsü'nden geçerlerse 'hüsn-ü mutlak'a, yani 'şeyh-i kebir'e ermek için mi âşık-maşuk olurlar?
Kısaca var sayılan köprüden mutlak gerçeğe ermek sanki.
. . .
Edebi bir nesir olmuş.
Akıcı ve etkili bir üslupla yazılmış.
Adeta ruhun derinliklerinden koparılıp gönül fırınında pişirilmiş hâsıla-i muhassıla sanki...
. . .
Sağlam cümleler. Mükemmel bir anlatım.
Hatta tasavvufun tam ortasından geçilmiş.
Bütün bunlara amenna diyoruz da...
Madem noktalama işaretlerine dikkat edilmiş, Büyük harflere neden yer verilmemiş?
Aşkınız daim, yolunuz kaim olsun.
Saygı ve selamlarımla...
CaNMaYBuL
insan, daima ses ile suskunluk, ateş ile köz, ışık ile karanlık arasında gidip gelir. bu denge, yaşamın kendisinde gizlidir; bir varlık mücadelesi, bir anlam arayışı...
yolculuklar, sırat köprüleri gibidir; ince, uzun ve bazen de görünmez. bu köprüden geçerken adımların hafifliği ile ağırlığı arasındaki dengeyi bulmak zorundasındır. aşkla yüklü bir adım, seni karanlıkların ortasından alır ve mutlak gerçeğe doğru taşır. ancak aşk, sadece bir sevda değildir; o, varlığın özüne inen bir ateştir. yakan ama aynı zamanda aydınlatan bir ateş… içinde hem var, hem de yok olmayı öğrenirsin.
büyük harflerin eksikliği ya da fazlalığı... kim bilir, belki de hayatın o mütevazı çığlığıdır bende. bir şair ya da yazar, harflerle değil, ruhuyla yazmayı tercih ettiğinde, belki de en büyük olanda en küçüğe sığınır. tıpkı evrendeki sonsuz yıldızların, tek bir insanın kalbinde yansıyabilmesi gibi.
sonsuz yolculuklar, insana daima tek bir gerçeği anlatır: kendi varoluşunun farkına var. ve bu varoluş, sadece mutlak olanın peşinde değil, aynı zamanda yokluğun kıyısında da yürüyen bir varlık gibi. her adımda hem var, hem yok olmayı öğrenirsin. tıpkı bir şiirin mısralarında olduğu gibi, bazen ses olur bazen de suskunluk olup kaybolursun.
selamlar, saygılar
Şiir için , şiir aşkına yola revan olmak ve o yolda
yanmak...Yandıkça nefeste demlenen şiir olmak...
Tebrikler.
Saygılar.
CaNMaYBuL
Saygılar benden de size.
CaNMaYBuL
Sevgili Dost,
Ne incelikli ve zarif sözlerle taçlandırmışsın bu satırları, gönülden teşekkür ederim! Şiirin, kalpte çarpıp ruhta yankı bulan bir çınlama olduğunu böylesine derin bir şekilde ifade edebilmek, ruhunun derinliklerine dokunan bir bilgelikten gelir. Sözlerin, şiirin kutsala uzanan o yüce kapısını aralıyor ve her mısrada Tanrı ile buluşmanın, hiçlikle dans etmenin, varlıkla aşkı aynı anda kucaklamanın ne büyük bir lütuf olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Bu maneviyat dolu yansıma, seninle buluştuğunda bambaşka bir ahenge dönüşüyor.
Son şiirine gelince, her kelimenin senin kaleminde hayat bulmuş olması beni derinden onurlandırıyor. Bir dostun yüreğinde yankı bulmuş bir şiir, gerçek amacına ulaşmış demektir. Senin gibi derin ve hassas bir ruhla bu yankıyı paylaşmak, onu daha da anlamlı kılıyor.
Sevinç ve muhabbetle, saygı ve sevgiyle.
"...tek bir darbesiyle hem sevgiyi hem de hiçliği doğurur. çünkü şiir, yalnızca varlıkla değil, hiçlikle dans eder." Ben de bir şey ekleyeyim " Şiir, kutsala açılan yüce bir kapıdır " Saygı ve selamlarımla
CaNMaYBuL
Teşekkür ederim, ne güzel bir ekleme! Şiir, gerçekten de kutsal olanın yankısına dokunan bir kapıdır. Her mısrada bir sır açılır, her kelime ruhun en derinlerine uzanır. O kapıdan geçtiğimizde, hem varlıkla hem de hiçlikle buluşuruz, çünkü şiir, var olanı ve olmayanı aynı anda kucaklar. Kutsalın izdüşümünde dolaşırken, her adımda yeni bir evren keşfederiz."
Saygı ve selamlarımla.
Şiirin efsunlu yönünü harika bir şekilde yazıya dökmüşsünüz. Şiirsel anlatımınızı beğeniyle okudum. Saygılar, selamlar
CaNMaYBuL
Nazik sözleriniz ve beğeniniz için içten teşekkürlerimi sunarım. Sözlerinizin içtenliği ve zarafeti, her kelimenin ardında yatan samimiyeti daha da anlamlı kılıyor.
En derin saygı ve selamlarımla.