Sirius Mücadelem Adlı Kitabım çıktı
Kılıçtan kaleme dönüşen yolda, çok tanrıcılıktan tek tanrılığa geçişle Anadolu’yu insanlık ateşi sardı. Çok tanrıcılıkta insanlar, karmaşık bir düzenle birlikte, zalimin çoğaldığı, savaşlarla ateşin her an bacayı sardığı, yer altı şehirlerin çoğaldığı yıkımları kaya sembollerine yansıtıyordu. Kim vahşi ve güçlüyse ateşi sönene kadar vardığı yerleri yakıp yıktığı, hasmının malını mülkünü talan ettiği, namusunu ve ırzını yerle bir ettiği sonlarda; hayatta kalanların asla iki yakasının bir araya gelmediği kin ve nefretlerde, başka bir vahşi fikrin ve askeri donanımın doğmasına neden oluyordu.
Anadolu, tek tanrılı Selçuklu ve Osmanlı imparatorlukları ile İslam’ı yaşattıkları bu topraklarda özgürce yaşamanın ne demek olduğunu yaşayan tüm tebaaya göstermiştir. Büyük şehirlerin doğması ile başlayan yerleşik hayatın, gelenek, müzik ve eğitim ile yaşantısına kazandırdığı zenginlik, modern kültür ölçütünde günümüze yansıttığı medeniyetinin ilk temel taşlarını dünyaya sergiliyordu…
Ancak, bu zenginlik ve hoşgörü mesajları ve sembolize edilişi, vahşi dünyanın işine gelmiyordu. İnsanları savaşlarla dize getirip sömürmek belki de çalışmaktan daha kolaydı. Kurulan imparatorlukların içine yayılan fitne tohumları, onlara kötülüğü, makam ve maddi çıkarların göz alıcı yansıması ile verilmeye çalışılarak, imparatorluğun içinde gizliden gizliye hainler yetiştiriyor, onların marifetiyle oluşturulan tuzaklarla, önemli kişiliklerin şehit edilmesi ve belli yerlerde bombalı tuzaklarla insanlara korku salıyordu. Hoşgörünün yerini, kin ve intikam hevesi alınca, yerleşik olmayan geleneksel eski vahşi yaşamın fitnesi yaygınlaşıyor ve insanlar ilimle uğraşmak yerine, öldürmeye, çalmaya, ortaya çıkardığı suni güçlerle kargaşa ortamı oluşturuyordu. Böylece, imparatorluğun kuruluş amacı yerini, şer odaklarının ağzı su akan iştahlı emelleriyle doluyor ve nihai son hızlı bir şekilde çöküşle yerini alıyordu. İlmin yerini askeri yaşama bırakması, tıpkı yeniçerilerin ayaklanması ve halkı haraca bağlaması gibi tebaayı canından bezdiriyordu. Her yerde, dağlarda yaşayan çeteler, her kurduğu tuzaklarda, candan ve maldan ediyor, devletin içindeki talandan dolayı bu kişilere kimse dur diyemiyordu. Bu şer odaklarının arkasındaki sömüren devletler, itlerine attığı kemiklerle, istediğini elde ediyor ve savaşlarda elde edipte yıkmadığı Anadolu’yu yerle bir ediyordu, ortalığı istediği gibi karıştırıyordu.
Bu sömürü güçlerinin cesaretle girmek istediği ve zayıf ve savunmasız sandığı Anadolu’ya, Osmanlı’nın bittiği sanılan bir döneminde, Çanakkale’de öyle bir ders verildi ki, iman ve şehitlik aşkıyla, ölümü göze alan sivil direnişi geçemediler. Şaşkına döndüler. Ellerinde ne kadar gemi varsa, kalan askeriyle memleketlerine geri döndüler. Onların torunları Çanakkale filmini çekip bu yaşadıkları hüsrana uğratılan atalarının hallerini cümle âleme de nasıl olduysa gösterdiler. Bir asır sonra da olsa gizlenmedik bir sır kalmadı o savaştan.
Günümüzde, 15 Temmuz darbesinde de sömüren güçlerin kendi yandaşları ile gerçekleştirdikleri aynı senaryo da, Çanakkale savaşının bir gölgesi gibi gelişti. O sömüren güçler yine öylesi yanıldı ki, “Çanakkale ruhu asla ölmemiş!” dediler. Anadolu’yu, Suriye’de yaptıkları gibi vahşetin ve istikrarsızlığın bir merkezi haline getirme teşebbüsü, Çanakkale’de olduğu gibi geri püskürtüldü. Artık Anadolu’da ilim seviyesi çok yüksek bir halk var, siyaset yapmayı bilen lider ve kadroları var. Dünyayı gören ve yaşananların farkında olan bir nesil var. Artık Anadolu insanı kimin düşman olduğunu kimin olmadığının farkındadır. Gizli diye bir şeyde kalmamıştır. Bu toprakların hoşgörüsüz olamayacağını bir kere daha, yüce milletim tüm dünya âleme gösterdi, çok şükür. Allah’ımda bizim yanımızda yar ve yardımcımızdı. Tıpkı Bedir savaşında olduğu gibi…
Anadolu Müslümandır, hoşgörülüdür, merttir, zalime karşı asla boyun bükmez. Bu saldırı ne ilktir ne sondur. Biz, Allah yolunda samimi oldukça, bu topraklar asla zulüm görmeyecektir. Allah yar ve yardımcımız da olacaktır inşallah!
Bu gelinen noktanın bir ucundan tutunan kahramanımız Saffet, Anadolu’yu kasıp kavuran yokluk ve yoksulluğun içinde, varlığını keşfedebilmek için, yalnız adam olarak dimdik ayakta kalmaya çalışarak, bunu zorluk ve imkânsızlıklar içinde başarabilmiştir. Her yerde sunulan adaletsizliğe, sunulan faydaların eşitsizliğine rağmen yılmamış moralini bozmamış ve mücadele etmeye davam etmiş ve hala devam ediyor da…
Sirius Mücadelem adlı kitabım, her zorluğu aşarak başarıyı elde elde etmek üzerine... Okumanıza sunuyorum.
Saffet Kuramaz,16.09.2024, Ankara
YORUMLAR
Hayirlara vesile olsun Saffet kardes, Tebrik ederim.Allah sapkin tanrilarin belasini verdigi gibi nefsini ilahlastirmis cok tanrili kalpazanlarinda belasini verecektir.Anadolumuz yine Mekkeden dogon Nurlan dünyaya ilim irfan sacacaktir
selam ve dua ile
saf şiir
anadolu, tanrılarla dolu bir dünyanın içinde, doğanın ve insanın döngüsünü anlamaya çalışan bir coğrafyaydı. her tanrı, bir unsurun, bir duygunun, bir gücün temsilcisiydi. fırtına tanrısı tarhunt, sadece bir doğa olayı değil, aynı zamanda insanlara bir uyarıydı; her şeyin bir dengesi olduğunu hatırlatan bir ses. bu sesler sustuğunda, anadolu’nun renkli dünyası da sessizliğe gömüldü. tek tanrılı dinler, bu coğrafyanın çok sesli dünyasını söndürdü; tanrılar öldü, semboller kayboldu, yerini tek bir buyruğun sessiz ve soğuk otoritesi aldı.
tek tanrıcılığın getirdiği şey neydi? savaşlar ve kan. sadece tek bir iradenin hüküm sürdüğü bu dünya, zenginliği değil, zorbalığı yüceltti. her hükümdar kendini tanrı ilan etti, her savaş bir kutsallık kisvesiyle dökülen kanlara tanık oldu. anadolu, ilim ve irfan yurdunu kaybetti; yerine sadece boyun eğmenin olduğu, sorgusuz itaatin hüküm sürdüğü bir düzen kuruldu. tarhunt’un gök gürültüsü yerini, tek bir tanrının sessiz zorbalığına bıraktı.
ve sonra 15 temmuz… ilginçtir, kim ne kazandıysa o'nun temmuzu oldu. kimin işine geldiyse o kazandı. anadolu’nun tarihi boyunca yaşanan savaşlardan ne farkı vardı? bir yıkım, bir fitne, bir kaos… hep aynı senaryo, sadece figüranlar farklı. bu da bir tarihin, bu da bir düzenin parçasıydı, ama yok hükmünde… çünkü sadece geçmişin ve geleceğin aynı döngüsünün bir başka safhasıydı.
kimi zaman tanrılarla, kimi zaman tek bir tanrıyla savaşıldı bu topraklarda. ancak her savaştan geriye sadece kanla yıkanmış topraklar kaldı.
saf şiir
İnşaAllah Sirius yıldızı gibi parıldar bu kitabınız
Şimdiden tebrik ederim can-ı gönülden
En kısa zaman diliminde alıp okıuyacağım büyük hazla
Nice değerli eserler vermeniz umudumla dualarımla
Sevgi ve selamlarımla
İnternette gördüm kitap okutan yayıncılıktan dörtlü setinizi alacağım inşaalah
Pek kıymetli Kardeşim
Kitabıbınızın adı kutlu olsun inşallah.
Büyük dava büyük isim.
Tevhide çalışmak ne güzel vazife.
Allâh makbul eylesin.
İnsan değerini pert ederek Şeytani rantlarını çoğaltan birileri Allah'ın iziyle yenilip gideceklerdir.
Rabbim yardımcımız olsun.
Çok saygımla Üstadım
Çok saygımla