2
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
248
Okunma
ÖĞRETMEN OLMAK
’’Bir kitap oku hayatın değişsin.’’
Öğretmen okulunda sosyal kollar çok önemliydi. İlk yıl kitaplık koluna seçildim. Kütüphane Hasan Ali Yücel’in kazandırdığı klasiklerle doluydu. Onları düzenlemek için arkadaşlarım yattıktan sonra gelir yumulurdum kitaplara.
Bir gece Eğitim şefi Sadettin Çetin gördü beni.
-Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabını okudun mu?
-Hayır öğretmenim, okumadım.
-Onu bul sabaha kadar oku. Yarın gel bana anlat.
Deli mi ne? Bir gecede kitap okunur mu?
Buldum. Yüz kırk sayfa. İyi, iki saatte okurum.
Orta okuldan sonra hayalim Denizli ’’Koca Mektep’’ lisesinde okumaktı. Anamın ’’Güzel oğlum, elde yok avuçta yok. Bunun bir de üniversitesi var. Hakkından gelemeyiz, öğretmen okulu meccani,(bedava) bize yük olmazsın, çabuk maaşa da kavuşursun.’’ yalvarmalarına dayanamayıp öğretmen okulu sınavlarına girdim. Bazı arabaların arkasında yazar ya, ’’İhtiyaçtan satılık’’ benim öğretmenliğe adım atışım ihtiyaçtan yani.
Fukaralığa yokluğa yoksulluğa en yakası açılmadık küfürleri ede ede öğretmen okulu sınavlarına isteksiz girdim. Okuldaki ilk günlerim nasıldı derseniz, gönülsüz gelin gibiydim. Hani istemediği birine verirler ya kızı, benimki öyle.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde-Grigoriy Petrov
Kitabı Atatürk özel olarak getirtip okumuş, 1930 da basımını sağlamış. MEB öğretmenlere bedava dağıtmış.
Okumaya başladım. Ne zaman okudum ne zaman bitti bilmiyorum. Bir daha okudum.
Kitap Finlandiya’nın kalkınmasını anlatıyordu.
Bir toplum tutsaklıktan, geri kalmışlıktan nasıl kurtulur ?
Bir ülke nasıl elbirliği edip çağdaşlığı yakalar?
Bir ülkenin kalkınmasında eğitimin önemi nedir?
Çok kısa zaman içinde nasıl çağdaş bir ülke haline gelinir?
Dünyaya nasıl örnek olunur?
Bu ’’mucize’’nin gizemi nedir?
Yıl 1811 Finlandiya da bir ’’adam’’ çıkar ortaya.
Bir aydın.
Wilhelm Snellman
O güne kadar ülkesinin İsveç’in boyunduruğunda olmasının halkının geri kalmışlığının nedeni olarak;
Finlandiya halkının kendi öz kültürlerinden kopması, Fin kültürünün yozlaşması olduğunu anlar.
Bir toplumun kendi kültüründen kopup başka kültürlere özendiğinde özendiği kültürlerden(bile) geri kalacağını, zamanla yok olacağını anlar.
Yurtsever din adamlarını bulabileceğini düşünür. Bulur da. Kiliselerinden çıkmalarını halkı aydınlatmada ’’motive etmede’’ yardımcı olmalarını ister.
Aydınlara gider. Fin halkını küçük görmemelerini halka tepeden bakmamalarını, toplumdan uzak olmamalarını ister. Destek ister.
Öğretmenlere gider, halkın bilinçlenmesi konusunda yardımlarını ister.
Orduya gider, askere gelenlerin eğitim ve bilinçlenmeleri konusunda yardım ister.
bu çabalarını,
’’Karanlık köşelerde canlı kandiller yaktım, daha iyi aydınlatmaları için’’ diye adlandırır.
Finlandiya’nın adalet duygusu içinde eğitimle, bilim ve kültürle geri kalmışlıktan kurtulacağına inanmıştır,
Bunun öğretmen, aydın, din adamı, ordu, ve de halkın tümünün inanması, çalışması ile başarılabileceğini, birlik olunduğunda her zorluğun üstesinden gelinebileceğine Finlilere inandırır. Ülke sorunlarının bir kişi ya da bir kurum-parti, örgüt, devletin sorunu değil tüm yurttaşların sorunu olduğunu, kadın erkek genç yaşlı herkesin sorunu olduğunu, herkesin ama herkesin kas gücüyle, beyin gücüyle ülkenin kurtuluşu için bir şeyler yapabileceğini, yapması gerektiğini anlar.
İlkeleri;
Fin Kültürü,
Adalet,
Eğitim,
Tarım
Sağlık,
Ordu.
Fin öz kültürüne, kendi halkına uygun kurallarla bir sistem oluşturulur.
Aslında kurulan sistem yeni değildir.
Antik Yunanda Sokrates, Platon, Aristoteles gibi düşünürlerin temelini attığı Fransız devriminde J.J. Rousseau’nun Voltaire’in geliştirdiği bir sistemin o günün Finlandiya’sına uyarlanmasıdır.
Çok kötü durumdaki Finlandiya da , aklın ön plana alınıp düzenli bir örgütlenme ve iyi bir eğitimle düze çıkmanın mucizesi gerçekleşir.
Kitabı bitirince,
Atatürk’ün ’’Beyaz Zambaklar Ülkesinde’’ ye neden bu kadar önem verdiğini,
Neden savaş biter bitmez cumhuriyeti kurmadan bir yıl önce öğretmenlerle Bursa’da toplantı yaptığını,
Neden harf devrimini yaptığını,
Millet Mektepleri, Halk dershaneleri, Halk Okuma odaları, Köy enstitülerini neden peş peşe açtığını,
Tarıma neden önem verdiğini,
Neden Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu açtığını,
Neden ’’Beyaz Zambaklar Ülkesinde’’ kitabının milli eğitimde müfredata koyulup ders kitabı olarak okutulmasını istediğini anlamıştım.
Atatürk’te ülkesinde beyaz zambaklar açsın istiyordu.
Ülkesinin geri kalmışlıktan kurtulmasının ’’muasır medeniyete’’ ulaşmasının kendi öz kültürü ile eğitim başta olmak üzere her alanda kalkınmayla mümkün olabileceğini biliyordu.
Sabah, Sadettin Çetin’in odasına gittim.
-Okudum öğretmenim.
-Anladım, yüzündeki ifadeden gözlerinden okuduğunu anladım. Anladığını da anladım. Bu ülkenin Snellman’lara ihtiyacı var. İstersen sen de Snellman olabilirsin. Olmalısın.
(Sadettin Çetin psikoloji öğretmeniydi. Belli bana ’’gaz veriyordu!’’ ama o kadarı da fazlaydı hani.)
-O kadar da değil öğretmenim, Snellman kim ben kim? O koca bir ülkeyi ayağa kaldırmış, ben ise yarın bir köy öğretmeni olacağım.
-Kafamın tasını attırma Sadri, kendini küçümsüyor musun sen? Öğretmenliğin büyüklüğünü fark edememişsin oğlum. Sen de ilk görev yapacağın köyden başla. O köyün Snellman’ı ol. Her köyde bir Snellman düşünebiliyor musun ?
O gün öğretmenliği sevdim. Hem de çok sevdim.
Ülkemizde de beyaz zambakların açması için hepimizin yapacak bir şeyleri vardır.
Finliler bataklıklar ülkesini nasıl beyaz zambaklar ülkesi haline getirdiyse biz de başarabiliriz.