- 73 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
HER İNSAN KENDİ İÇİNDE YALNIZDIR.
Modern insanın yaşadığı yalnızlık, teknolojinin ve iletişim araçlarının sürekli gelişmesine rağmen, giderek derinleşen bir gerçeklik haline geldi. Kalabalıklar içinde yaşanılan bu yalnızlık, bireylerin kendilerini anlamak ve hayatın karmaşası içinde kaybolmamak için kendi iç dünyalarına dönmelerini zorunlu kılıyor. Dışarıdan bakıldığında dolu dolu yaşanan anlar, yoğun bir sosyal hayat ya da profesyonel başarılar, bu içsel boşluğu tamamen dolduramayabiliyor.
İnsan, kendi içsel dünyasıyla baş başa kaldığında, maskelerin düştüğü, günlük hayatın telaşının bittiği bir gerçeklikle yüzleşir. Bu yüzleşme, bazen zorlu bir süreç olabilir; çünkü yalnızlık çoğu zaman kaçınılan duyguların, travmaların ve korkuların gün yüzüne çıkmasına neden olur. Ancak, bu yalnızlık aynı zamanda insanın kendini yeniden keşfetmesi, geçmiş yaralarını sarma ve içsel bir güç kazanma fırsatıdır.
Modern dünyanın temposu ve beraberinde getirdiği yüzeysel etkileşimler, derin bağlar kurmayı zorlaştırsa da, bu yalnızlık sürecinde insan kendi içsel gücünü ve gerçek anlamda neye ihtiyaç duyduğunu bulabilir. Yalnızlık, bir yenilgi ya da eksiklik değil, aksine insanın kendisiyle barışıp olgunlaştığı, derin anlamlar bulduğu bir dönem olarak değerlendirilebilir.
Her insanın bir noktada kendi içinde yalnız olduğunu kabul etmek, bu süreçten kaçmak yerine onu bir fırsat olarak görmek, bireyi daha güçlü kılar. Yalnızlık, içsel bir sessizliğe dönüşerek, insanın ruhunu besleyebilir ve hayatına derin bir anlam katmasına yardımcı olabilir. Bu yalnızlık, insanın en mahrem yanıdır, ama aynı zamanda içsel bir olgunlaşmanın ve özgürlüğün de kapısını açar.
Selda iyiekmekci (Erdoğan)
YORUMLAR
bukalemundan….
“ bir anı dondurmuş saniyeler içinde kurgulanmış üzerine belki de birçok filtre eklenmiş bir fotoğraf... bir insanın içindeki yalnızlık bu kadar mı parlak bu kadar mı kusursuz olur? dışarıdan bakınca sanki yalnızlık bir moda bir stil olmuş. gözlüklerin ardında gizlenen o mahrem bakışlar sanki “ben yalnızım ama bu yalnızlık öyle bildiğiniz gibi değil modaya uygun ve kusursuz” diye haykırıyor.
bu kadar zarif ve şık bir yalnızlık olabilir mi? yalnızlık dediğin biraz saçlarının dağılması gözlerinin nemlenmesi bakışların dalıp gitmesi değil miydi? ama hayır bu fotoğrafta yalnızlık tam da günümüzün talep ettiği şekilde: kurgulanmış aydınlatılmış ve cilalanmış. yalnızlık artık bir gözlüğün ardına saklanabilecek kadar estetik bir kavram olmuş. o gözlükler ki sanki dışarıdaki dünyayı tamamen filtreliyor ve yalnızlığını bir pazarlama stratejisine dönüştürüyor. "bakın ne kadar yalnızım ama bir o kadar da stil sahibiyim."
aslında bu fotoğrafın altında gizlenen bir başka mesaj daha var: günümüz insanının yalnızlığı öyle gündelik yaşamın acılarıyla yoğrulmuş bir yalnızlık değil. bu yalnızlık üzerine düşünülmüş planlanmış ve elbette ki sosyal medyada paylaşılmaya hazır bir yalnızlık. yani yalnızlıktan ne kadar muzdarip olursak olalım bunu mutlaka en iyi açıdan göstermemiz gerekiyor. çünkü gerçek yalnızlık yüz binlerce beğeni almıyorsa ne işe yarar ki?
işte tam da burada ironinin doruklarına çıkıyoruz. yalnızlığın gerçek bir duygu olduğunu düşünmek naiflikten başka bir şey değil. artık yalnızlık bile kurgulanabiliyor estetik hale getirilebiliyor. içsel boşluğu göstermek mi? aman ne gereği var! boşluğu bir filtreyle saklar üstüne de şık bir aksesuar ekleyip "yalnızım ama gayet iyiyim" diyebilirsiniz.
yalnızlığın bu kadar güzel görünmesi günümüz insanının kendi iç dünyasıyla yaşadığı en büyük alaydır belki de. yalnızız ama bir o kadar da süslü yalnızız ama en iyi açımızdan. ne diyelim bu kadar estetik bir yalnızlığa sahip olmak da herkesin harcı değil.”
eywallah…
Yalnızlık aslında bir kayıp insan neslinden diye söz edilir kimilerince!
Sosyal dünyadan kopuk , düşünce uyuşmazlığına sığınamaz derece şiddetli eleştirel .
Yalnızlık dünyası dijital dünyanın egemen olduğu özellikle "milenyum " dönemiyle adeta yeni evrim aşamasına ulaştı. İnsanlar kitleler halinde kıyıda kalmanın , fazla insanla iletişime geçmeme yoluyla sadece akıllı cihazlarla baş başa! Bunu nasıl bir rahatsızlıklara ,hastalıklara yol açtığını kendim dahi stajlardan çok şiddetlice gördüm.
Bir yandan da meditasyon ruhuyla insana fazlalıklardan , fazla ,vasıfsız ,negatif eğilimli insanlardan yalnızlaşma yolu da açıldı . Doğu kültürlerinde yaygın olan ve kişinin kendi bilişsel dünyasına dönmesine , ruhunu ,saklı ama bilmediği varlığından habersiz yaralarının bir nevi tamir süreci bu dönemin en spesifik görüntüsü.
İnsan sadece maddeden var olmadığını ,onun batı toplumlarında hala karşılığı ,tercümesinin dahi türetilemediği ama Asya toplumlarının belki de en eski kelimesi olan "gönül " kavramı , insanın insan-ı kamilin kendine olan keşfetme sürecini ancak bu süreçte ulaştığı rasyonel bir gerçek .
Toplumun giderek tüm değerlerini, kültür ,gelenek , sadakat , saygı ,sevginin dahi sahteliğe ,yalan dünyasına döndüğünü gördüğümüz de ise , aslında yalnızlık iyi bir seçenek gibi gözükmekte şimdiki zaman sürecinde. Eskiden sokak insanları ,komşuluk ,arkadaşlık gibi derin kavramlardan insanlar yalnızlaşmaya pek uyumlu değildi. Şimdi ise , giderek toplumsal çürümenin egemenliği ,her gün silahlı birbirine yok edecek insan ötesi güruh toplumu içerisinde insan "Yalnızlaşmak zorundadır ". Kendi bireysel gelişimine odaklanmaktan ,sadece kendi ve zihinsel sonsuz dünyasıyla ilgilenmekten başka seçeneği kalmadı. Çünkü başkasını düşünme ,aile içinde dahi bitmiştir. Şimdi bireysel insan algısı tüm dünyaya teknolojiyle birlikte yalnızlaşmış robot görünümlü insanoğlu nesli adım adım geliştirildi ve başarıyla tüm teknoloji erklerince uygulatıldı.
Bu şartlardan ben eskiye 90'lı yıllara en basit geri dönmenin gerekliliğine düşünüyorum ve haksız da değilim. Bizim dönemimiz o şartlarda şimdikine göre abartısız "cennetti!". Şu toplum insanı yalnız kalsa da mutlu olamaz bir de. Çünkü yarını yok ,yok edildi! Ne zaman aç kalırım , ne zaman olurda başıma bir şey gelir korkusu tüm ruhuyla tüm benliğine ,hücrelerine kadar tüm insanlara sinmiş. Bir bakın çevrenize , akvaryum gözüyle değil de bir okyanus gözüyle aynen böyle.
Bunu küresel boyutu çok açık. İnsanlar adım adım yeni dünya düzenine doğru bir avuç vahşi insanlık düşmanınca itilmekte ve son kötü görünüyor ki dünyanın %4'lük uyutucu eli silahtan teknolojiye kadar geri kalan tüm insanlığı yoğun bakımda anestezi etkisiyle % 1 'lik "Küresel Efendilerin " emriyle uyuta uyuta bu dönem geldi çattı.
Sonrası şu dönem özellikle ilk basamak stratejik açıdan 2050 ve sonrası tam da netleşecek.
O zaman yalnız bu milyarlar boyutundaki robot insanlık başına neler geleceğini birebir kendileri yaşayacak . Ama acı şekilde.
İyi akşamlar...