SORGU 2
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
~2~
Sabahın ilk ışıkları ile Oktay gözlerini açtı. Odasına giren solgun gün ışığı duvarda asılı deniz temalı tabloyu ve kitaplığını aydınlatıyordu. Komidinin üzerindeki saate baktı. Saat henüz 7 bile olmamıştı. Yataktan hafif doğrulduğunda karşısındaki deniz temalı tabloya odaklandı. Tablo onu gerçek bir denizmiş gibi girdabına aldı. Derin düşüncelere daldı. İş hayatı ona yıllar boyunca tanımlayamadığı bir boşluk armağan etmişti. Her sabah aynı saatte uyanıp aynı metroya binip aynı rutin işleri yapmak artık onu tüketiyordu. Bu sabah bu sıkıcı döngüyü kırmaya karar verdi ancak henüz hazır değildi. Yataktan kalkıp hızlıca üzerini giydi ve evden ayrılıp hızlı adımlarla metroya bindi.
Ofise girip ağır adımlarla odasına yöneldi. Odaya gitmesi zaman olarak kısa sürse de Oktay için çok uzun sürmüştü. Masasına oturdu. İki elini masanın iki farklı köşesine koydu. Masa onu hapsetti. Gözleri ellerini bulduğunda ellerini kelepçeli gördü kısa bir an. Bilgisayarı açtı ve loş ışığın girdabında e-postasını kontrol etti. Posta kutusu dolup taşmış , onu bitmeyen proje ve toplantılar takip eder olmuştu. Bu yoğunluk içerisinde bir his ekstikti. Tatmin, heyecan, anlam, değer… Eksiği bilmiyordu. Kendisini ve yaptığı işi düşündü. Yıllardır emek verdiği bu işin bir anlamı var mıydı? Sabahın erken saatlerinde uyanıp bir işte çalışmak neden bu kadar önemliydi? Hayatın yegane gayesi sadece para kazanmak mıydı? Bir noktadan sonra artık iş hayatının eskisi kadar ilgisini çekmediğini fark etti. Yılların yorgunluğu muydu bu ilgisizlik? Üniversiteden ilk mezun olduğundaki o çalışma heyecanını anımsadı. Nasıl da bitmişti o çalışma heyecanı?Oktay’ın zihni sessiz sabahta kaos dolu bir trafikten farksızdı.
Zihnini dinlendirmek için çayına uzandı eli. Bir yudum aldı ancak düşünceleri o kadar derindeydi ki çayın tadını bile alamadı. Bir an her şeyi bırakıp terk edesi geldi ofisi ancak hayatın zor şartları bu düşünceyi anında yok etti . Kira , fatura ve diğer masraflarını işi olmadan nasıl karşılardı? Gerçekçi olmak gerekiyordu. Üstelik çevresindeki insanlar için böyle bir işte çalışıyor oluşu büyük bir başarıydı. Peki ya kendisi için? Oktay arkadaşlarıyla bir araya geldiğinde onların da kendisiyle aynı dert çevresinde dolaştığını fark etti. Tek fark onların şikayetçi olduğu durumu çoktan kabul etmiş olmalarıydı. Sanki hayat, çalışmak , yorulmak, şikayet etmek ve tüm bunlara rağmen devam etmek döngüsünden oluşuyordu. Belki de doğru olan buydu. Ancak Oktay bunu kabullenmek istemiyordu.
YORUMLAR
Anlatım dili ve içerik bana biraz Atılgan'ın 'aylak adam'ını, biraz Perec'in 'uyuyan adam'ını, biraz Camus'ün 'yabancı'sını, biraz da Kafka'nın 'dönüşüm'ünü anımsatıyor. Onların kahramanları da aynı döngüde, aynı devinimde voroluş sancısı çekiyorlardı.
Tebrikler.
Riposa
Efendim her istediğimiz olmuyor hayat bize altın tepside bir şeyler sunmuyor her şeyi tırnaklarımızla alın teriyle kazanıyoruz tabii her insanın ulaşamadığı hayalleri amelleri emelleri var Oktay okunu yarın da atsın yarın fakirin umududur yarın bize ne getirecek kimse bilmez girdaplara girmeden günümüz güzel olsun Tebrikler