- 144 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
CİNNET KAPISI
CİNNET KAPISI
Konumuza iki değerli sözle başlamak istiyorum:
Fatih Sultan Mehmet Han diyor ki; “Aklı öldürürsen ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde, millet bölünür. Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet ölür.”
Albert Camus diyor ki; “bir ülkenin nasıl yönetildiğini anlamak isterseniz eğer, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın” Bu sözlerin geçerli akça olduğunu Ortadoğu coğrafyalarına, gelişmiş ülkelere ve ülkemize bakmamız yeterli olacaktır.
Geri kalmış ülkelere genel olarak baktığımızda bazı hususlar göze çarpmaktadır.
a-) Savaşlar-Açlık-yoksulluk,
b-) Eğitimsizliğin getirdiği gerileme,
c-) Despotik yönetimler,
d-) Sağlık hizmetlerinin yetersizliği,
e-) Adalet sisteminin olmaması,
Geri kalmış ülkelerde insanlar yeterli beslenemediği için hastalanmakta; tedavi imkânı kısıtlı olduğu için ölmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı raporlara bakıldığında durumun çok vahim olduğu anlaşılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, zaman zaman açlığın-yoksulluğun kol gezdiği ülkeler ve savaş yaşayan ülkelerdeki mağdur insanlar için tüm dünya ülkelerine yardım çağrıları yapmaktadır; ancak günümüz insanlığının üzerine sanki “ölü” toprağı örtülmüşçesine bu çağrılara kulaklarını tıkamaktadırlar. Bazı zamanlar, Kızıl Haç ve Türk Kızılay’ının aç ve yaralı insanlar için yiyecek-içecek ve tıbbi malzeme gönderdiği görülmektedir. Bu durum “dökme suyla değirmen dön-dürmek” gibi bir şeydir.
Ortadoğu ülkelerinin genel durumu aynıdır. Krallık, şeyhlik ve emirlik rejimiyle yönetilmektedir. Yönetim, babadan oğula geçmektedir ve geniş halk kitlesinin eli-kolu bağlandığından gelen gideni aratsa da kaderine rıza göstermektedir. Bu ülkeler, genellikle dini yasalarla yönetilmektedir. Her muktedir, geçmişin rejimini asla değiştirmeyi düşünmez. Çünkü kendisinin o rejime ihtiyacı vardır. Tek amacı koltukta oturmak, geniş halk yığınlarını şeriat kanunlarıyla terbiye etmektir. Bu kukla asilzadeler, devleti kendi mülkü gibi gördüklerinden; devletin tüm gelirlerini saraylarına aktarmak-ta, kendilerine ayırdıkları “aslan” payını da İsveç bankalarına havale etmektedirler. Yani devletini soyup, soğana çeviren bir yönetim anlayışı. Bu zehirli zihniyet, halkını tatmin etmek için devlet gelirinden “koklamalık” pay vermektedir. Şeriat yasalarıyla yönetilen bu ülkelerde adalet çarkı hiçbir zaman kendilerini sorgulayamaz. Hiçbir kişi yönetim hakkında olumsuz tek bir cümle söyleyemez. Söyleyenin başında şeriat kılıcı sallanır, kelle düşer! Böyle ülkelerde bilim ve insanlık adına herhangi bir gelişme beklenebilir mi? Bu kafalar daima batıya bağlıdır. Petrol ve doğal gaz rezervleri batılı iş adamlarına tahsislidir. Aslan payını onlar, krallar ve şeyler almaktadır. Bu zihniyetten eğitim çıkmaz. Bilim ve bilim insanı çıkmaz, çıkamaz. Kadınlar, kızlar eğitim alamazlar. Kadınlar bilim insan olamaz; zinhar günahtır! Çünkü kadınlar, şeriat yasalarına göre evinde oturmalı, çocuk doğurmalı, erkeğinin kölesi olmalıdır! Kadınlar asla yönetimde yer alamaz, sporcu olamaz! Bu kafalar kendilerini o koltuğa oturtan Batılı abilerinin emirlerini aynen uygularlar. Hatta “Müslümanlar birbirinin din kardeşidir” temel ilkesini bile koltuğu için ayaklar altına alıp, kardeş bildiği ülkeye “cihat” gömleği giydirerek savaş ilan edebilir. Çoklu organ yetmezliği yaşayan bu şeriatçı ülkelerde insanlar, çığlıklarını yutmak, gözyaşlarını yüreklerine akıtmak zorundadır. İnsanlık buralarda can çekişiyor!
Lider ülke konumunda bulunan ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya, Çin gibi liderliğe oynayan ülkeler, bu tür çağrılara “dostlar alışverişte görsün” anlamında yardımlarda bulunmaktadır. Oysa bu ülkeler, nükleer silahlara devasa bütçeler ayırmakta, dünyayı paylaşmanın hesabını yapmaktadır. Bu gelişmiş ülkelerde açlıktan, uyuşturucu bağımlılığından ve mutsuzluk sendromu sebebiyle çok sayıda insan ölmekte ya da intihar etmektedir. Bu ülkelerde de sanıldığı gibi insanlar güllük-gülistanlık içinde yaşamıyorlar fakat genel olarak insanların mutlu olduğu bilinmektedir. İskandinav ülkeleri, Almanya, Fransa ve İngiltere örnek olarak gösterilebilir. Bu sebepten dolayıdır ki, Ortadoğu ülkelerinden ve ülkemizden pek çok gencimizin bu ülkelere gitmek için başvurularda bulunduğu da yadsınamaz bir gerçektir. Bu durum ülkemiz için korkunç bir tablodur; adı beyin göçüdür!
Açlıkla sınanan ülkemizde genel durumu anlamak için istatistiki bilgilere bakmamız yeterli olacaktır:
a-) Türkiye’de anti-depresan hap kullanımı:
Sağlık Bakanlığı’nın 2021 yılında yayımladığı ’Sağlık İstatistikleri Yıllığı’na göre, Türkiye’de anti-depresan kullanımı 2010’da yüzde 33 iken, 2021’de yüzde 53’e ulaştı. Bu sayı 2024 yılına girdiğimiz bu günlerde yüzde 60’lara yaklaşmış durumda. Bu demek oluyor ki her yüz kişiden 60’ı antidepresan kullanıyor.
b-) Türkiye’de kadın cinayetleri:
2023 Yıllık Veri Raporu. 2023 Yılında Erkekler Tarafından 315 Kadın Öldürüldü, 248 Kadın Şüpheli Şekilde Ölü Bulundu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak 2008 yılından itibaren kadın cinayeti verisini kayıt altına alıyoruz.
c-) Türkiye’de intihar vakaları:
TÜİK’in web sitesinde yayınlanan verilerden derlenen 2015-2019 yılları arasında cinsiyete göre toplam intihar vakaları yukarıdaki tablo ve grafikte gösterilmektedir. Türkiye’de 2015-2019 yılları arasında 12.384’ü Erkek, 3971’i Kadın olmak üzere toplamda 16.355 intihar vakası gerçekleşmiştir.
d-) Türkiye’de açlık oranı:
Yetişkin erkek için 2.800, kadın için 2.200, genç için 3.000 ve çocuk için de 1.600 kalori esas alınarak yapılan hesaplamaya göre Mayıs ayında açlık sınırı yetişkin erkek için 5 bin 818 lira, yetişkin kadın için 4 bin 567 lira, çocuk için 3 bin 316 lira ve genç için de 6 bin 225 lira
e-) Enflasyon:
Bu konuda TÜİK’in hesaplama yöntemine alternatif olarak Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) adlı bir çalışma grubu oluşturulmuş olup TÜİK ile eş anlı olarak enflasyon hesaplaması yapmaktadır. Ekim 2022 itibariye son açıklanan verilere göre TÜİK enflasyonu % 83,45 iken ENAG enflasyonu % 186,27’dir.
f-) Üniversiteyi bırakanlar
Üniversiteden ayrılan öğrenci sayısı (mezunlar hariç)2015’te 98 bin öğrenci üniversiteden ayrılırken bu sayı 2017’de 150 bine yükseldi. 2018 yılından bu yana ise 300 binin üzerinde seyrediyor. 2019 yılında ise üniversiteden ayrılanların sayısı 538 bine kadar çıktı. Son olarak 2022’de bu sayı 390 bin oldu.
g-) Sosyal yardım alanlar:
Salgın özelindeki yardımlar hariç tutulduğunda da bu dönemde artış devam etti. 2021 yılında bu sayı 4,33 milyon haneye yükseldi. 2022 yılında 4,42 milyon hane sosyal yardımlardan faydalanırken 2023 yılında bu sayı neredeyse 5 milyona ulaştı (4.99 milyon)
h-) Suç oranları:
Türkiye’de asayiş suçlarının çoğunluğunu (%55) mala karşı suçlar oluşturmaktadır. Mala karşı suçlar içinde hırsızlık suçları %81,1 gibi yüksek bir orandadır. Daha sonra dolandırıcılık ve mala zarar vermek ve benzeri suçlar (%10.7), gasp/yağma (%2.3), yangın (%1.9) suçları gelmektedir.
I-) Türkiye’de işsizlik oranı:
TÜİK’e göre pandemi öncesinde, 2019 Temmuz’da yüzde 13,9 olan dar tanımlı işsizlik Temmuz 2024’te yüzde 8,8 olarak gerçekleşti. Ancak aynı dönemde geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 19,3’ten yüzde 26,5’e yükseldi. Son 1 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 1 milyon 977 bin artarak 8,7 milyondan 10,7 milyona yükseldi
j-) Göç eden sayısı:
Türkiye’den yurt dışına 714 bin 579 kişi göç etti Türkiye’den yurt dışına göç eden kişi sayısı 2023 yılında bir önceki yıla göre %53 artarak 714 bin 579 oldu. Göç eden nüfusun %55,2’sini erkekler, %44,8’ini ise kadınlar oluşturdu.
k-) Türkiye’de kayıp çocuklar:
TÜİK verilerine göre, Türkiye’de son 9 yılda kaybolan çocuk sayısı toplam 104 bin 531’dir. TÜİK, 2014’te 17 bin çocuğun kaybolduğunu bu rakamın ise son 9 yıl içindeki en yüksek rakam olduğunu bildirdi. Yılda ortalama 10 bin, günde ise 32 çocuk kaybolmaktadır” açıklamasında bulunmuştu.
l-) Türkiye’de öldürülen çocuklar:
Rabia Naz Vatan başta olmak üzere benzer çocuk ölümlerini araştırmak için kurulan Meclis Komisyonu’nun raporunda, 2019 yılına ilişkin çarpıcı veriler yer aldı. Rapora göre son beş yılda yaşamını yitiren toplam çocuk sayısı 11 bin 972 oldu. 2019 yılında ölen 2 bin 440 çocuğun bin 462’sinin ölümü ilk belirlemelere göre ‘şüpheli ölüm’ olarak kayıtlara geçti.
Sonuç:
Ülkemizin içinde bulunduğu bu olumsuzluklar sonucunda, insanlarımız sudan sebeplerle birbirine saldırmakta, çıkan kavgalarda insanlar hayatını kaybetmektedir. Günümüz Türkiye’sinin konuşma dili artık “şiddet” olmuştur. Sorunlarımızı adalet önünde değil; mafyalarla, kavgalarla, tehdit ve şantajlarla çözüyoruz artık. Müjdeler olsun Türkiye’m!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.