- 304 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
ŞAİRİN VAROLUŞSAL YETENEĞİNİN KAYNAKSAL KÖKENİNE DOĞRU BİR SERBEST YAZIM...
Öykünün içinde öyküdür olmak derdim hep çocukluk yazgısıyla ,bağlanmış soğukluğumuzu ısıtmaya çalışırken. Kim derdi elinden alınmış çocukluğun sana geri verilecek , kalbinden sökülmez o asılsız gerçek...
İnsan , yüreğine sığdığı ölçüde yaşar aslında. Kalbi onun yoldaşı ,gönül emridir. Aslında zihin dediğimiz de öyledir. Karanlık bir yoldan geçerken her canlanan o tedirgin çocuksu his aslında bundan gelir.
Yaşadıklarımız öyle kaybolmuşlar ki zihnimize daha annemizin elini tutmaya çalışırken iki adım sonrası düşmemiz ve onun hala acımsı hissi.
Ben bu yüzden yaşamadım diyemem çocukluğumu. Öyle karanlık "KARA LEKE SOKAĞI " da geçmiş bir zamandı bu . İnsanın aslında şimdikiyle nasıl insan olduğunu gösterir zamanlardı. Sayısız kalabalık ,çocuk yığınıyla hareketli geçen yıllar ,yorulmadan ,yılmadan ,tutkuyla.
En çok da sevdiğin kızın cama çıktığında topa olabildiğince sert vurmam , onun gözünde olduğumun hissi , açıklanamaz heyecan.
Sayısız hayata tanık olduk öylece. Benim gibi dahası başkaları gibi. Özlemek öyle de zor değil şeydi. İnsan zamanın vahşi ruhuna yenildiğini kabullenmesi güç oluşu ,onu sönmüş yanardağ gibi her an ama zamanını kestiremediği bir patlamanın eşiğinde oluşun her an hissi ve onun yarattığı içsel korkunun tanımı!
İnsanın yüreğine saplanmış böylesi vurgun halleriyle , yaşadığı gezegende nasıl bir ruhani varlığa soyutlaşma eğilimi olduğunun en yalın kanıtı şiire duyduğu bağlamsız istek.
Çocuk şiirleri aslında başından beri açıklamakla geçirdiğim bir geçişin aslında çarpışı vuruşudur ! Şiire öyle bir vurguyla kelimelere hükmetmek ancak çocukluğuyla , o dönem ki zihindeki kayıtlanmış ve kodlar halinde zaman zaman açığa çıkan anlık mısra fırtınalarıyla .
Çocukluğu çok öznel bir zaman oluşu kendi yaşadığım sayısız maceranın aslında klasik edebi devlerden somutsal açıdan fark yok oluşu! Bir ATTİLA İLHAN dahi geçmişine inmek onun nasıl tanımlı şair ,düşünür olduğunu açığa vuracak belirtilerden ele geçecek bir kaynak olabilir.
"Yaşadım mı büyük yaşayacaksın " dediğin an işte o andır. Aslında tüm yaratımsal eserlerde şairin ,yazarın ilk önce beynini ,zihnini etüt etmekle başlamalı .Bir şiirini ,yazısını okumadan özgeçmişine ,çocukluğuna dair en varsa bilgidir toplamalı. O sayede şimdiki okuduğunuz eserle o yazarın nasıl bir vurguya uğraştığını empati ederek anlayabilirsiniz. Siz sadece kendi diyalektik mantığınıza göre şiire odaklandığınızda zihninizin sizden kaçıracağı çok şey vardır. Bunu benim eserlerimde dahi çevreden görebiliyorum. Şiiri sadece yüzeysel bakışla ama derinlemesine kaçış halinde suyun yüzeyine odaklı bir okuyucunun yazımın esas amacına ulaşması imkansızdır. Hiç şaşmadığım bir gözlemim.
Şiir ,yazım sanatı insanın tüm doğasının ,tabiatıyla yaşadığı ahengiyle daha yeryüzüne ilk adımına hatta anne karnındayken ilk gelişim embriyosunda çevreyi gözlemlediği ,duyabildiğinden itibaren adeta yaratılış yeteneğidir.
O yüzden nasıl eser yazılırsa yazılsın sanattır .
Çocuksu büyülüğünden tüm sanatına değer katmış edebi büyüklere saygıyla...YILMAZ SÜSLÜ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.