- 170 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
BİR MAYIS EMEĞE SAYGI
·
BİR MAYIS
Doksanlı yıllar.
Kızım Pamukbank’ın para değişimi (kambiyo) bölümünde çalışıyor.
Bankanın en yoğun olduğu bölüm. Yabancı para işlemlerinin % 80 i Almanca bölümünde yapılıyor ama Almanca bölümünde çalışanlar İngilizce bölümünde çalışanlardan daha az dil tazminatı alıyor.
İşe gidiş saati belli ama geliş saati belli değil. Ne zaman iş biterse. Bazen gece yarılarına kadar çalışıyor gece eve anlaşmalı taksi ile geliyor. Genel müdürlük Mecidiyeköy’de O yıllar Pendik’te oturuyoruz. Bir dünya yol. O gelene kadar bize uyku haram.
Neden bu durumu yetkililerinizle görüşmüyorsunuz? Dedim.
Baba ben arkadaşlara, ’’Gelin hep beraber durumu yetkililere anlatalım.’’ Dediğimde hiç kimse yanaşmadı. Herkes hakkını aramaktan korkuyor. İşten atılırız diye ödleri kopuyor. Kimse hakkını bilmiyor, bilse bile aramıyor. Hatta ben ’’Gelin hakkımızı arayalım’’ dediğimden bu yana bazı arkadaşlar benimle konuşmaya bile korkuyorlar. Konuyu açar açmaz yanımdan kaçıyorlar.
Ben de kendim ilgili bölüm müdürüne gittim.
Müdür bana; Bu bölümün en akıllısı sen misin? Herkes güzel güzel çalışırken sana ne oluyor? Beğenmiyorsan çeker gidersin. Dedi.
Sendika işyeri temsilcisi ile görüştüm. O da; Banka yönetimi ile sendikamız yeni sözleşme yaptı, yapacak bir şey yok. Hem sana mı kaldı? Hayırdır? Eski köye yeni adet mi getirmek istiyorsun? Sana abi tavsiyesi, burada çalışmak istiyorsan arkadaşların gibi ol. Dedi,
Sen eski sendikacısın bir de sen konuşsan.
Gittim, sendika işyeri temsilcisinin ayrı bir odası vardı. Belli ki çalışmadan para kazananlardan. Hem tesbihi ile oynayıp hem kahvesini yudumlarken beni dinlemiş gibi yaptı. Yorum bile yapmadı. Sendika genel başkanı ile görüşmem gerektiğini söyledi. Kızımı da yanıma aldım.
Sendika genel merkezi İstiklal caddesinde.
Başkana ulaşmak hayli zor oldu. Bir ön görüşme sekreteri bir de başkanın özel sekreteri var.
Odasına girince gözlerim kamaştı. Yeminle.
Ben ki Almanya da (sadece yabancı ) dört yüz bin işçinin üye olduğu IG Metall sendikasının genel başkanının odasını gördüm, bir masa iki misafir sandalyesi vardı. Bildiğin sandalye.
Ben ki Baden-Wurttemberg eyalet Milli Eğitim Bakanının odasını, Baden-Wurttemberg Eyalet Başbakanının odasını gördüm.
Ben ki Türkiye de bakanların başbakanın odasını gördüm,
Çankaya köşkünü gördüm,
Dolmabahçe sarayını,
Topkapı sarayını gördüm.
Ne o mobilya takımını gördüm ne o mefruşatı. O ne gösterişti! Yuh!
Daha yeni Kozlu’da iki yüz altmış üç madenci yaşamının baharında grizu patlamasından yerin altında cayır cayır yanarak ölmüştü.
O madencilerin bir genel başkanı vardı. Şemsi Denizer.
O günlerde herkes mercedese binemezdi ama onun özel yapım 600 sel mercedes makam aracı günlerce konuşulmuştu. Şemsi Denizer sarı sendika Türk-İş’in solcu Maden İş genel başkanıydı. Kendini ’’haso devrimci’’ diye nitelerdi. Sonradan uçkur peşkir işleri de mi çıkmıştı ne?
Top gibi adamın biri koltuğun içinde kaybolmuş gibiydi.
Eliyle işaret etti. Oturduk.
Ben durumu anlattım. Aramızda şöyle bir konuşma geçti.
-Hocam sen kiminle dans ediyorsun biliyor musun?
-Hayır, bilmiyorum.
-Parayla dans ediyorsun hocam. Karşındaki Mehmet Emin Karamehmet. Koskoca holding.
Para seni yener hocamm, Para çok güçlü hocamm! Para ne derse o olur hocamm! Paraya karşı çıkılmaz hocamm!
-Ben kızımın çalıştığı iş yerindeki haksızlığı anlatmak için buradayım. Sendika genel başkanı olarak söyleyeceğiniz bu mu?
Ve kızıma döndüm,
Kızım, İş yerine gidiyorsun hemen sendika üyeliğinden ayrılıyorsun, heriflerin yaşantısına bak. Şu şatafata bak. Hiç olmazsa bu heriflerin bu lüks yaşantılarına katkı sağlama. Senin yanındaymış gibi görünüp patronun parasının bekçiliğini yapıyor. Bunlara sarı sendika denir. Patronuna sizi ezme gücünü sağlayan bunlar.
Odaya izbandut iki kişi girdi. Anladım ki özel korumaları. Bizi dışarı davet ettiler! Belli ki hazırlıklı. Tüm İstiklal caddesi boyu küfür ettim.
Ben TÖS genel başkanı Fakir Baykurt’u tanıdım.
Ondaki alçak gönüllülük bundaki kibir!
TÖB-DER genel başkanı Gültekin Gazioğlu ile yurtdışında kader birliği yaptık. Hiç mi genel başkan görmedik? Bu ne? Hiç olmazsa kulluk ettiğini belli etme bari. Bu nasıl bir uşak?
On beş- on altı haziran olayları geldi gözümün önüne. O işçilerin önündeki sendika başkanlarını düşündüm.
Hemşerisi olmaktan onur duyduğum yakın köylüm Kemal Türkler’i düşündüm.
O katledildi, bu ise İtalyan koltukta.
Kanlı bir mayısta ölen on yedi yaşındaki liseli Jale geldi gözümün önüne, yirmi üç yaşındaki üniversiteli İpek, on sekiz yaşındaki Sibel, üç aylık hamile Kadriye geldi gözümün önüne.
İşten atılmış fabrika önlerine çadır kurup soğukta sıcakta hak arayan işçiler geldi gözümün önüne
Mahzun bakışlı maden işçilerini düşündüm. Çoğu emekli olamadan göçük altında göçüp gitmiş adı bile bilinmeyen maden işçilerini.
Bir de kızım ’’hakkımızı arayalım ’’dediği kızımla konuşmaktan bile korkan arkadaşlarını düşündüm. Korkak arkadaşlarını.
Onların korkuları bunların rahat yaşamalarını sağlıyor.
Korkak işçinin ağa sendika başkanı olur.
Gelelim bu güne.
Bu gün ülkede on beş milyon işçi olduğu (varsayılıyor.)
Bunların sadece % 14.5 i sendikalı.
(kabaca)
2 300 000
Bunlardan 1 270 000 sarı sendika TÜRK-İŞ
780 000 i yandaş HAK-İŞ
250 000 i DİSK (Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları) üyesi.
Memurlar öğretmenler derseniz çok büyük bir çoğunluk yandaş sendika üyesi.
İşçiler memurlar öğretmenler kendilerini yoksulluğa sefalete açlığa layık gören yönetenin yanında olduğunu açık açık ilan eden yandaş sendika üyesi. Sendika başkanlarını dalgasını geçe geçe televizyon önünde toplu sözleşme imzalarken görüyorlar ama gene de yandaş sendikaya üye oluyorlar.
Çünkü bizim insanımız mücadele etmekten korkar. Tarih boyu egemene karşı durmaktansa yanında köle olmayı seçmiştir. Karşı çıkanları da sevmez. Rahatının bozulacağını düşünür. Ona göre rahat yaşamak ölmemektir. Onursuz yaşamak hoşuna bile gider. Zalımdan korkar, Güçlüden korkar. Bilir neyin ne olduğunu ama gene de güçlünün yanındadır.
Biat kültür bu olsa gerek.
Sürü kültürü bu olsa gerek.
Güdülme duygusu bu olsa gerek.
(TÖB-DER yöneticiliğimden bilirim. MC iktidara gelir bizim üye sayımız üç yüz. Ecevit iktidar olur üye sayımız bin üç yüz)
Ezenden güçlüden yana olmak onun genlerinde vardır.
’’Onlar ki toprakta karınca,
Suda balık, havada kuş kadar çokturlar.
KORKAK cesur hakim ve çocukturlar...’’
Cumartesi İstanbul’un en lüks AVM sindeydim. Ataşehir Metropol alış veriş merkezi. Müşteri profili ortanın üstünde. Vitrindeki bir kadın çantasının yüz elli bin lira bir erkek takımının yetmiş bin lira olduğu bir yer. İçinde sayamayacağınız kadar çok hazır yemek dükkanları. Yiyecekler abartılı pahalı. Ya da gerçekten öyle de ben bilmiyordum.
AVM nin giriş kapısında İŞÇİ Partisinin el ilanlarını dağıtmaya çalışan işçi kardeşlerimiz! Geçen yüz kişiden biri ancak alıyor o da en yakın çöpe bırakıyor.
İçim acıdı.
Lüks AVM de bir tostu iki yüz liraya yiyen ülke ekonomisi umurunda olmayan kişilere el ilanı dağıtmaya çalışan İŞÇİ Partisi görevlileri bir yanda, diğer yanda Ataşehir’in varoşlarında oturan ülkedeki ekonomik sıkıntıyı iliklerine kadar hisseden ve yandaş sendikalara üye işçi memur öğretmen.
Yurdum insanı.
Hak edenlerin 1 MAYIS İŞÇİ VE EMEKÇİ BAYRAMI kutlu olsun.
(Kızım o tarihten sonra bankadan ayrılıp yurtdışına gitti. Şimdi İngiltere de evi İtalya Toscana vadisinde yazlığı var.)
Memleketin halini ahvalini göre göre , ülke bu haldeyken egemenin yanında yer alan, yandaş sendikaya üye olan işçi memur öğretmenin hiç mi suçu yok?
YORUMLAR
tam da bu günlerin hikayesi yazar,
Türk İş, Kamu Sen,
eğitimde hacıların sendikası, kurtçuların sendikası ve soruyorum bazen öğretmen arkadaşlara niye diye de örneğin,
hak aramak vs. değil dertleri anladığım, o koltuk diyorsun ya, aha o koltuk tüm dertleri, ülkeymiş, eğitimmiş valla kimsenin ..... de değil.
eyvallah.
Huseyin Kara Eğitimci Şai
Çok teşekkür ederim güzel insan.Bu ülke parlamenter sistemden koparılıp Başkanlık sistemine geçmesi 1980 sonrasında muhalefetin olmadığının kanıtı değil mi?Reisin önünü kim açtı?Deniz Baykal Deniz Baykal kim Bülent Arınç 'ın teyze oğlu Racky faller bursuyla okumuş iki akraba.Derviş Mehmet'in torunları.TC yi ve Atatürk'ü silmeye çalışan zihniyet .Cemaatçiler yanı...