- 165 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
Narin gürhan ve ölü kemiren toplum
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
21. Yüzyılın Ölü Kemirici Toplumu: Bir Eleştiri
Ölü insanları kemiriyorlar; kimisi siyasi rant peşinde, kimisi vicdan mastürbasyonu yapıyor, kimisi reklam çıkarıyor, kimisi de hakikati örtbas etme çabasında. 21. yüzyılın ölü kemirici toplumu, bu karmaşık ve çelişkili davranışların bir araya geldiği, insanlık durumunu sorgulamaya iten bir tablo sunuyor. Bu tablo, bireylerin ve toplumların nasıl bir çıkmaza girdiğini, değerlerin nasıl erozyona uğradığını gözler önüne seriyor.
Ölülerin üzerinden siyasi rant elde etme çabası, insanlık onurunun en temel unsurlarını sorgulatıyor. Siyasetçiler, bir zamanlar saygıyla anılması gereken kayıpları, kendi politik çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar. Anma törenleri, yas günleri ve toplumsal trajediler, birer propaganda aracına dönüşüyor. Bu durum, toplumsal hafızayı zayıflatarak, acının gerçek anlamını unuttuyor. Oysa ki, her bir kayıp, bir insan hayatının sona ermesidir; bu hayatların ardında bıraktığı acılar, sadece bireyleri değil, toplumu da derinden etkiler.
Siyasi çıkarlar uğruna ölülerin istismar edilmesi, toplumda bir tür duyarsızlaşma yaratıyor. İnsanlar, bu durumu normalleştirerek, kayıpların ağırlığını hissetmekten uzaklaşıyorlar. Her bir kayıp, bir hikaye, bir yaşamın sona ermesi, ancak bu hikayeler artık sadece birer istatistik haline geliyor. İnsani duyguların zamanla yok olması, toplumsal bağların zayıflamasına neden oluyor.
Vicdan mastürbasyonu, modern bireyin sıkça başvurduğu bir tür duygusal tatmin arayışıdır. Sosyal medya, bu tür davranışları kolaylaştıran bir platform haline gelmiştir. İnsanlar, kayıplar ve acılar üzerine paylaşımlar yaparak, kendilerini rahatlatmaya çalışıyorlar. Ancak bu paylaşımın derinliği sorgulanmalıdır. Gerçek bir empati geliştirmek ve ölülerin hatıralarına saygı göstermek yerine, yüzeysel bir tepki sergilendiği, göz ardı ediliyor.
Toplum, acının gerçek yüzüyle yüzleşmek yerine, hızlı ve yüzeysel bir tatmin arayışına yönelmiş durumda. Bu, bireylerin duygusal derinlikten uzaklaşmasına ve olayları yalnızca birer izlenim olarak görmesine yol açıyor. Acı ve kayıplar, birer sosyal medya fenomeni haline gelirken, gerçek duygular ve derin anlamlar kayboluyor.
Medyanın ve reklamın etkisi de bu çarpık tabloyu besliyor. Ölüm ve acı, izleyicinin dikkatini çekmek için istismar ediliyor. Medya, olayları çarpıtarak veya sansasyonel bir şekilde sunarak, gerçeklerin üzerini örtüyor. Bu durum, bireylerin duyarsızlaşmasına ve toplumsal bilinçten uzaklaşmasına neden oluyor.
Reklamlar, acı ve kayıpları tüketim nesnesi haline getirirken, izleyiciyi daha da derin bir boşluğa itiyor. Ölülerin anıları, birer pazarlama stratejisi olarak kullanılıyor. Bu, insanların acıya yaklaşımını değiştiriyor; acı, artık sadece bir tüketim nesnesi olarak algılanıyor. Sonuç olarak, bu durum toplumsal hafızayı zayıflatıyor ve bireylerin yaşanan trajedilere karşı duyarsızlaşmasına yol açıyor.
21’ci yüzyılın ölü kemirici toplumu, acı ve kayıpları kendi çıkarları doğrultusunda şekillendiriyor.
YORUMLAR
ilk satırda " ölü " deyip,
kader , keder ve geri dünyanın her değerini kutsayarak anlatmaya
yada çarpıtmaya çalışmak tüm " din " denilen kutsallarını üstelik...
bu yazıyı okuyan, seçen ve bundan da utanmayanlar...
ya gerçek ?
var mı bir cevabınız yasaklamayı öncelemeden önce?
ya utanmışlığıınız!
Fırat sevkari
cem3453
gerisi efkarınız muhterem !