- 119 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
SİYAH BEYAZIMIZ DAHA GÜZELDİ
Siyah beyaz bir dünyada, her şeyin daha saf ve net olduğu zamanları anmak, aslında bir bakıma özlemi dile getirmek gibi. O dönemlerde yaşam, belki de daha basitti; siyah beyazın berraklığı, hayata olan bakışımızı da şekillendiriyordu. Gri tonlamalar yerine, doğru ve yanlış daha belirgindi, her şeyin kendine has, sade bir doğallığı vardı.
Renklendikçe karmaşıklaşan ve maskelerin ardına gizlenen bir dünyada, sahicilik kayboluyor gibi geliyor insana. Soluduğumuz hava bile, tıpkı düşüncelerimiz ve değerlerimiz gibi, bir renk cümbüşüne karışmış, kirlenmiş. Renkler bize özgürlüğü mü getirdi, yoksa bizi o safiyetten uzaklaştırdı mı?
Eskiden ekmeğin tadı buğdaydı, yediğimiz, içtiğimiz her şeyin doğallığı ve bir anlamı vardı. Şimdi ise yüzeysel bir parlaklık, cilalı bir gerçeklik içinde yaşıyoruz. Hayatlarımızı boyalarla, maskelerle süslüyoruz, belki de içimizdeki boşluğu örtmek için. Ve her geçen gün, biraz daha renklendikçe, o saf, ilkesel siyah beyaz günlere olan özlemimiz artıyor.
Dünün siyah beyaz saflığını, bugünün renkli karmaşasından daha anlamlı kılan şey, belki de insanın kendini bulma çabasının daha samimi ve içten oluşuydu. Şimdi ise maskelerle süslü, yapay renklerle dolu bir dünyada, hem kendimizi hem de başkalarını kaybediyoruz. Renklerin ardında, ne kadar insan kalıyoruz, ne kadar gerçek kalıyoruz?
Belki de yarınlar, bir umut barındırmalı; o toz pembe yarınlar, doğallığa geri dönüşün, sahiciliğin yeniden hayat bulacağı günler olmalı. Renklerin altında kaybolmadan, maskeleri atarak, yine siyah beyaz bir içtenlikle yaşamayı öğrenmeli.