- 28 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurdele
Dönemeyeceği kadar uzun süredir kaçıyordu. Nefesi yetmiyordu, hali de kalmamıştı. Birden durdu, bulmuştu. Karşısında duruyordu işte. Yıllardır arıyormuşçasına yorgunluğu gözlerine vurdu. Yanaklarının ne kadar üşüdüğünü fark etti. Ayakları koştuğu zamana göre daha çok ağrıyor, gölgesi titriyordu. Vücudunun uyuştuğunu hissetti. Kimseden haber almamıştı kaçmaya başladığından beri ama çok fazla şey biliyor ve bildikleri ona yetiyordu. Kaçma sebebi de kısmen buydu ama sonunda bulmuştu. Karşısındaki tabelayı okudukça büyüleniyor, gözlerini kırpmaya korkuyordu. Geldiği bunca yoldan daha zordu birkaç adım atmak. Algılarından kuşku duyuyordu ancak durup izlemeye devam edemezdi. Ardındakiler ona yetişmeden içeriye girmesi gerekiyordu. Tabeladan gözlerini ayırmadan bir adım attı. Sonra bir adım daha. Tabelayla aynı hizaya geldiğinde kapıya bir adım kalmıştı. Kapıya uzandığında gecenin karanlık sessizliğini parçalayan bir silah patlaması duyuldu. Sırtında bedenini ele geçiren bir kurşunla yere yığıldı. Kulağındaki kurşun sesinin yerini kırmızı bir uğultu aldı. Gözleri tekrar tabelaya kaydı. Hâlâ oradaydı. Işıkları yüzüne vuruyordu. Ölümünü romantikleştiriyordu. Birkaç saat sonra gece aydınlandı, tabelanın ışıkları söndü. Etraftakiler abartılı ifadelerle yaşadıkları şoku yarıştırırken, maktulün fotoğrafını çekiyorlardı. Birisi üzerine gazete örttü. Gazeteciler, görevliler işlerini yaptılar. Sonra kalabalık giderek azaldı. Akşam olunca tabelanın ışıkları tekrar yandı. Birkaç saat önce bir çift kapalı gözün olduğu yere ışığı yansıyordu. Oradan geçen bir arabanın içindeki çocuk annesine işaret ederek dedi ki "anne huzur ne demek?"
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.