- 205 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Nihilist
"Nihilist" Nadide Bir Biçem
Nihilist’te yazılanları, hikâye ile deneme arasında bir yerlerde konumlandırabiliriz. Kısa hikâyelerde az sayıda flu karakterler, gri bir ortam ve zaman hiyerarşisinin yer almaması gibi unsurlar anlatımı daha da gizemli bir hale sokmaktadır. Bu bağlamda yazarın hançeresinin tahkiye üzerinde yol aldığını söylesek yanlış olmaz.
Nihilist, kelime olarak “reddeden, hiçliği savunan, karşı duran” anlamlarına gelmektedir. Kitapta da aynı isimle yer alan hikâyeden mütevellit bu isim verilmiş olsa gerek. Hikâyelerin biçemi; Nietzsche, Albert Camus, Rimbaud gibi yazarların felsefelerinin ve bakış açılarının izlerini taşımaktadır. Bu bağlamda yazarın farklı bakış açılarını, reddiyelerini ve karşı duruşlarını da bulacaksınız.
Hikâye isimlerinde geçen; “tornavida, kâse, kapı, cüzdan, terlik, kül, bıyık, makas, halı, vitrin, küpe, kerpeten” gibi kimi nesne ve isimlerle beraber “nefret, karabasan, dostluk” gibi başka soyut kavramlar ile mecz edilerek hikâyeler işlenmektedir. Mesela “Küpe” isimli hikâyenin ilk cümleleri şu şekildedir; “Hayatımın başında bir küpe taktım ve bir daha da onu çıkarmadım. Çevremdekiler önce garipsediler bunu, sonra küpe sayesinde elde ettiğim hâkimiyeti kabul etmek durumunda kaldılar. Onlar küpeyi stratejik bir şey sanıyordu; oysa o doğrudan var oluşsal bir şeydi; bunu öngöremediler. Kavga da orada başladı…” Şeklinde devam etmekte ve anlatım soyut kavramlar üzerinden ölüm olgusu ile nihayetlenmektedir. Diğer birçok öyküde de nesne – isim - kavram olguları üzerinden bilinç akışı belleğe taşınmaktadır.
Yazar yazdıklarıyla metinlerini hep daha büyütmeye çalışmaktadır. Bu büyütmeyi inşa sanatının buluş becerisiyle birlikte atbaşı koşturmaktadır. Şair Yazar Sinan Ayhan, biraz kapalı üslubuyla da olsa yazılarında üst kurmaca tekniği, kapalı metin, monolog anlatım, anlatım içinde anlatım türündeki bakış açılarını yansıtmaktadır. En önemli bir ayrıntı olarak, yazarın üslubunun ince nüvelerini bu eserinde de çokça görmekteyiz.
Nihilist kitabında, yazarın bütün yazdıklarının paralelinde tekmil hikâyeler okuyacağız. Buluş tekniği, söyleniş derinliği, daha önce hiç kimsenin kurmadığı cümle buluşları, çoklu anlatım ve çoklu metin gibi yazarın poetik ırasına yönelik ipuçlarını barındıran öznel yaklaşımlar bulacağız. Her bir hikâyede, farklı bir cevher bulunacağı, okurun havsalasında farklı pencereler açacağı muhakkak. Bu perspektif doğrultusunda okur; düşünmeye ve mananın derinliklerine misafir olacaktır. İyi okumalar.
İlkay Coşkun
Eylül 2024
YORUMLAR
Hayatı düşününce görünenin ötesine anlamlar yükleyen biziz.Her şey yaratıldığı gibi sadeyken biz insanoğluna yetmedi efsaneler derin anlamlar icad ettik.Aslında bu anlam arayışı insanın hiçliğe karşı duruşu ve baş kaldırısıdır.Yaşam bütün felsefeleri ardına almış akmaya devam ediyor.Anlamamız gereken de yaşamın ve görünenin ta kendisi ...
İlkay Coşkun
yolda ağır ağır ilerleyen bir salyangoz gibi bazen hayatın ağırlığını sırtımızda taşırız. her adımda ilerlesek de, aslında yolun sonuna varma arzumuz hep ertelenir. ne de olsa, hayat bir koşu yarışı değildir; bilakis, sabırla ilerlenen, her adımda yeni anlamlar keşfedilen bir yolculuktur. sırtımızdaki ev, içimizdeki düşüncelerin, duyguların barınağıdır. boşlukta süzülürken bile o evi sırtımızda taşırız; çünkü her düşünce, her hissediş, bizi biraz daha var eder, biraz daha ağırlaştırır belki, ama aynı zamanda kök salar dünyada.
salyangoz gibi yavaş ilerleriz belki ama varacağımız yerin önemi yoktur. asıl mesele, o ağır yükle nasıl yürüdüğümüz, her adımda neyi geride bırakıp neyi sırtlandığımızdır. belki de her adım, hayatın anlamına dair yeni bir keşfin habercisidir. ama nihayetinde, ne kadar yavaş ilerlersek ilerleyelim, varoluşun kendisi bir başkaldırıdır; boşluğa, anlamsızlığa, hiçliğe karşı bir direniştir.
bu direniş, aklımıza sisifos söylencesini getirir. her gün o devasa taşı dağın zirvesine çıkaran, fakat taşın tekrar aşağı yuvarlanışını izlemek zorunda kalan sisifos gibi biz de kendi hayatımızın yükünü taşırız. sisifos’un mücadelesi aslında bir zaferdir; çünkü taş her seferinde geri yuvarlansa da, sisifos her defasında taşı tekrar yukarı taşımayı seçer. bu seçiş, onun yaşamın anlamına karşı verdiği sessiz bir isyandır. tıpkı salyangoz gibi, biz de yavaş yavaş yol alırız; varış noktamızın belirsizliği ya da anlamı, yolculuğun kendisinden daha az önemlidir. çünkü o ağır taşın altında ezilmemek, ası