- 173 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
1 Eylül Meselesi
- Onu çok mu seviyorsun!
- Bir serçenin gözyaşı kadar..
Adam devam etti.
- Biliyor musun, bir serçe gözyaşı döktüğü gün ölürmüş.
- Bunu sana ’O’ mu söyledi?
Adam başını eğdi.
- Bu hikaye sana bir konak lakin artık bana sadece bir durak yeri oldu.
"Özür dilerim"
Kadın sustu.
Adam masadan kalkarken kadın Edirnekapı Mihrimah Sultan Cami önündeki bir kafeden sevdiği adamın gözleri önünde küçülerek kayboluşunu izliyordu.
Oysa adam bir kez bile arkasına dahi bakmayacaktı.
İbrahim evine doğru yol alırken Meryem’i kırmadan ondan ayrılmayı başarabildiği için bir nebze de olsa rahatlamıştı. Artık onu bekleyen gerçek aşkına doğru yol alabilirdi.
Yaklaşık iki yıllık ilişkisini çok kolay bitirebilmişti. Hemde henüz sadece bir aydır sanal ortamda tanıdığı başka bir kadın için. Yine de içinde bir şüphe yoktu.
Doğru olanı yaptığını düşünüyordu.
Yasemin gerçekten de bambaşka bir kadındı. Şiir seviyor, sanatın türlü alanlarıyla ilgileniyordu. Zaten bu sayede tanışmışlardı o sanal ortamda. Bir ayda gerçekten de büyük yol katetmişlerdi.
Yasemin ona heyecan veriyordu.
Yine de büyük bir sorun vardı. Henüz yüzünü dahi görmemişti. Belki ondan yaşlıca, belki de çok çirkin birşey olabilirdi. İbrahim onun ruhunu sevmişti. Bu yüzden bu onun için pek önemli değildi.
Bir ay boyunca hemen her gece saatlerce onunla yazışmıştı. Sevdiği herşeyi, hatta o patlıcan yemeğini dahi öğrenmişti. Korkularını, hayallerini vs.. herşeyini çok iyi biliyordu.
Eve geldiğinde hemen bilgisayarının başına geçti ve onu çevirimiçi görür görmez yazdı.
- O işi hallettim hayatım.
- Gerçekten mi?
- Evet, yarın yeni hayatımızın ilk günü!
- 1 Eylül’ü milat yapıyoruz o zaman..
Ertesi gün eylül ayının ilk günüydü. Bu 1 Eylül Meselesi de onların yüz yüze tanışacakları ilk gün olması sebebiyle önemliydi.
Çünkü İbrahim Yasemin’e daha ilk günden samimi olmuş ve Yasemin de bunu şart koşmuştu. Meryem’den ayrıldıktan sonra onunla görüşecekti.
- Nasıl yapıyoruz İbrahim?
- Sen nasıl istersen..
- Yarın saat 11:00 de Üsküdar Meydanı.
İbrahim o gece heyecandan sabahı zor etti. Yasemin’in sevdiği renkleri bildiği için lacivert bir spor kıyafet giyindi. Takım elbise giyinip çok da resmi görünmek istemiyordu.
Zamanından yarım saat önce buluşma yerine gelmişti. Hemen telefonundan mesaj attı. Az sonra da kendisine cevap gelmişti.
"Caddenin karşısına geç"
İbrahim, Yasemin’in kendisini tanıdığını anlayıp hoşnut bir ifadeyle ve kendinden emin adımlarla o kırk metreyi de bitirdi. O kalabalığın içinde Yasemin’i tanımaya çalışıyordu.
Derken bir mesaj daha geldi.
"Ardındaki kapı Üsküdar Mihrimah Sultan Cami girişi, Mimar Sinan öyle büyük bir usta idi ki burdan baktığında Edirnekapı Mihrimah Sultan Camiyi görürsün. Bu iki eser Mimar Sinan’ın hünkarın kızı olan Mihrimah Sultan’a olan aşkını anlatır"
İbrahim soğuk terler döküyordu. O sırada işte o son mesaj geldi.
"Ben Meryem. Sana göre Yasemin. Aşk ustaların işidir İbrahim. Sen Yaseminlere çırak olmuşsun. Evet bu hikayede başrol sendin ama o’nurlu kalem hep benim elimdeydi ve ben şu anda seni Meryem olarak sonsuzluğa uğurluyorum"