- 313 Okunma
- 4 Yorum
- 8 Beğeni
CUMARTESİ...
‘’Bugün günlerden ne?’’ diye sordu ‘’Pazar’’ dedim.’’
Keşke Cumartesi olsaydı, Cumartesi en sevdiğim gündür. Ben Cumartesi doğmuşum biliyor musun? Cumartesi 13.30 ‘ da.‘’(Alıntı)
S/özlendiğim bir gülücüktüm.
Ruhumun gümbürtüsü hayra alamet olmasa da…
Tek lüksümse Cumartesi:
Ah, be şair:
Sen neylerdin söyle bende bu aşk olmasa?
Hüzünle sırdaş kırık tokam gamlı notam:
Aşkla hemhal göğün refüze ettiği
Delişmen bir rüzgâra mazhar
Varsa yoksa aşkın lades, dediği
Ruhumdaki arazi sözcükler özdeş ruhuma yalnızlık ise sıra dışı bir Tanrı, unutulmuşluğum ufkunda saklı hem insan hem ön yargı…
Ben en çok ruhumda sönmek bilmeyen yangını sevdim bir de cumartesiyi ta ki: eğitim hayatım bitene dek.
Sonramsa karışık bir o kadar meçhul yoksa meşhur bir imge mi olmalıydım şiir öncesi resmettiğim hayatsa sayılarda ve formüllerde gizli…
İzini sürüyorum içimdeki hayalin ve ben artık en çok da Pazartesiyi seviyorum çalışmadığımdan mıdır ne ve işte insanların yaşadığı Pazartesi sendromu benimki ise Cumartesi sendromu.
Kayıt yaptığım her duygu pek bir cafcaflı çıkmasa da cumartesi için af yasası, saflığımın kudretinden dökülen her hece için bir de hiçliğime taktığım nazar boncuğu.
İşveli bir nida bellemişken hayatı ve şimdilerde sessizce ölüyorum.
Gidişat baştan belli ve bazı şeylerin sonunu getiremesem de dert etmiyorum artık ve nice başlangıca göz kırpıp bir seremoni sızıyor kalbimden.
Hem artık sorgulamıyorum da ve işte ansızın uzaklardan bir ses fısıldıyor kulağıma:
‘’Çünkü sorgulamıyorum. Sorgulayınca daha mı gerçekçi oluyorsun, gerçekçi olunca mı tam olarak böyle hissediyorsun? Ne var biraz da Polyanna’yı sevsek? Ne var dünyanın bizim de etrafımıza döndüğüne inansak ara sıra? Ne var kalbimizin hızla attığı zamanları anıp minnet duysak. Kollarımızı iki yana açıp gökyüzünü doldursak ciğerlerimize. ‘’Devam edemiyorum’’ artık demişti. Ne var devam etmek için zorlasak biraz daha. ‘’(Alıntı)
Mademki o uzaktan fısıldayan ses böyle hükmetmiş.
Hicabın eşiğinde kabulleniyorum ben de ve redifler tasarlıyorum alt belleğimde mutluluk için çalacak çanlar gecikiyor evet, farkındayım ve devam ediyor baskın çıkan o dış ses:
Gel biz de mutsuz olalım. Zaten ne var bunda? Hem Mutluluk denen şey bir kere bağımlılık yapar. Esaret hissedersin bu kez de.
Yağmura yürüyorum yetmiyor.
Hasretle eriyorum bitmiyor ruhumun mumu.
Kayıtsız kasıtsız duygular şöleninde önce hicvettiğim duygular nasıl ki toka takmıyor ve ben pervasız bir taka gibi ilerliyorum ruhumun denizinde.
Her yer ölüm kokuyor.
Ant içiyorum.
Bazen sığındığım vesvese ile kalıplardan taşıyorum.
Ruhuma misafir bir çekince ve işte o mütereddit kimliğimle yeni bir dava dosyası açıyorum.
Bilinmezin titrinde saymaya başlıyorum günleri ve cumartesileri atlıyorum.
Ruhumun cıngılı isyanda.
Zemheri kapıda.
Ve Eylül beklemede…
Ve yazın son günlerini yaşarken yâd ediyorum içimdeki çocuğu ve unutulmuşluğumu ve sadece zalime isyan ediyorum nasıl ki çaldı benden çocukluğumu…
Eğer ki halen bir çocuksam bunu cumartesiye borçluyum.
Hali hazırda az da olsa mutluyum demek oluyor ki günler ya devrildi ya da bir bir eksildi.
Oysaki günlerden Cuma bu gün ve yarın ve diğer gün.
Delicesine atan kalbim zemheride solarken ben şükrediyorum.
Sözcüklerimin izinde saklı mademki gizim varsın yeniden solayım varsın yeniden doğup çocuk olayım en çok da eksilen dakikaları iken hayatın varsın hüzünle çoğalayım…
Lamı cimi yok işte: artık günlerden her ne ise…
YORUMLAR
O güzel ruhunuzun mumu hiç sönmesin. Şiir tadında, sıcacık bir yazıydı; keyifle okudum.
Yüreğinize, kaleminize sağlık :)
Gülüm Çamlısoy
Çok mutlu kıldınız.
Çok teşekkür ederim asil yüreğinize.
İçten selam sevgilerimle dost yazarım
Gülüm Çamlısoy
Mutlu hafta-sonları
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim.
Selam saygılarımla