- 147 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Yörük Sözlerini Sevdik 2
"Gelenek, küle tapınmak değil, ateşin aktarılmasıdır."
Gustav Mahler
...
“Babaannemden Yörük Sözleri” kitabı, yörüklerin mutfağını, unutulmuş veya unutulmaya
yüz tutmuş kelimeleri, deyimleri ve atasözleri konu alıyor. Yazar, kitabını bizi biz eden geleneğe adanmış bir mersiye mi methiye mi olduğunu okuyucuya bırakmıştır.
Kitap, masa başında uydurulmuş ve dünyaya dayatılmakta olan kültürel komplo teorilerin iz düşümü
değil. Kitabın amacı bizi nostaljik melenkolilerin kıyısına taşımakta değil. Yazar arkaik
geleneklere dair vaazlarda da bulunmuyor. Atiye, maziye bir vefa; aynı zamanda yitirilmekte
olan söz medeniyetine bir ağıttır. Bir sözle tüm meramımızı anlatabileceğimiz sözlerimiz, sözün gücü vardı bu topraklarda. Bir yazarımız haklı olarak “Sözün gücü mü? Gücün sözü mü?” diyor.
Büyük aydınlar sözün gücüne inanırlar, gücün sözüne kulak asmazlar. Sözün namusunu
beklemek evvela aydınların işidir. İlim insanı Mustafa Sarı’da babaannesinden bize tevarüs eden yörük sözlerinin
gücüne inanıyor. Kitap yörüklerin yaşam felsefesini; şimdi ve geçmişteteki hayat şartlarını, olanakları karşılaştırma hatırlatma imkanı sunuyor.
Kitap dikkatle okunduğunda yazarın muzdarip olduğu göze çarpıyor. Acısını, sızısını bu başarılı eserinde gözümüze sokarak veya sözlerini kılıç gibi ensemizin köküne indirerek
değil, oldukça kibar, bazen de ufak ironik dokunuşla yörük sözlerini kendi anlamları
bağlamında ağırbaşlı aydın sorumluluğu ile okuyucusuna sunuyor. Yazarın kendiside zaten yüzü güleç biri.
Güleryüzlü insanların, insanın yüreğini kavuran acıları var aslında. Hele hem yetim hem de öksüzlerse. Gözlerinin derinliklerinde anasızlığın verdiği, anlatması imkansız masumiyet, hüzün var. Anasızlık onları kavurucu bir çöl sıcaklığı gibi bir ömür yakıp kavurmuştur hep. Hep analarına ötelerde kavuşma tesellisi ile yaşarlar. Elinde yiyecek poşetleri,oyuncaklar, eve gelen babaları olmayan yetimlerin ahiret yurdunda babaya kavuşma müjdesi olamazsa babasız bir hayat çekilemez herhalde. Mustafa Bey çocuk yaşta hem yetim hem öksüz kalmış.Yetimlerin gülen yüzünün arkasındaki keder, hüzün afkarı umumiyeye göre, yaşlanmış olsalar bile bariz şekilde belli eder.
Bizce, Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın "Babaannemden Yörük Sözleri"kitabı kendisine hem ana hem de babalık yapan Esmehan nenesine bir vefa. Modern çağın akışkanlığına
kaptırdığımız gelenek ve göreneklerimize yakılmış ağıttır.
&&&&&
18.yüzyılın başlarında dünyayı dize getirmek adına kültürel planlar yapıldı: Küresel
şirketler, küresel çocuk oyunları, küresel içecekler, giyecekler üretildi. Bu yeni üretim
araçlarının altında derin projeler vardı. En büyük projede tek elden yönetilen yeni kültür/dünya yaratmak. Yapılan her üretim tüketim hamlesi aynı zamanda yeni kültür demekti. Örneğin küçük bir köye, süper marketin veya herhangi
bir kasabaya McDonalds’ın açılması büyük bir kültürel yenilik olarak karşılanır. İşte yeni
tüketim ve kültürün ihya edilmesi köye/kasabaya giren hamburger, pizza Mustafa hocanın
babaannesinin elleri ile yaptığı küncülü ekmek, post çökeleğinin değerini düşürdü. Disney dünyası çocukluğumuzdaki seksek oyunlarını rafa kaldırdı.
Peki yeni dil, kimlik, sözde medeniyet tasavvuru
eskisinden daha mı insani idi, hayır.
Hayır, çünkü 1950’li yıllarda batılı bir çok aydın bu tektipçiliğe, hegemonyaya karşı çıkmıştır.
George Orwell’in iktidarlar ve totaliter rejimleri eleştirdiği 1984 (1948 yazılmış) romanı bir yönüyle kültürel bir dil eleştirisi.1984 romanında görünmez olan “büyük birader” tarafından
“yeni söylem” diye bir dil geliştirilir. Belli kelimeler, kalıplar dışında başka kelime kullanmak
yasak bir kuruma ait olan kelime başka bir kurum için kullanılması yasaklanır. Kelimeler
yasaklanınca insanın sıkıntısını dile getirmesi, kendisini ifade etmesi zorlaşır. Özgür düşünme
yetisi zayıflar. Böylece kendilerini ifade edemeyen kişiler, toplumlar, kelimeleri yitirilen milletler
daima zayıf kalmış ve suçlu duruma düşmüşlerdir.
Bugün geldiğimiz nokta tam da Orwell’in işaret ettiği yer. Dünya gizli sırlı bir azınlık
tarafından yönetiliyor. Sınırsız bilgi erişim olanağı var ama bazı toplumlara ait deyimler,
atasözleri, kelimeler kayıt altına alınmıyor. Dünyayı kendi zevk ve emellerine göre dizayn
etmek isteyenler öncelikle operasyona kelimelerden başladılar.
Bu yozluğu en şiddetli şekilde eleştirenlerin ekserisi batılı aydınların çıkması ilginç ve
düşündürücü:Alman Marks Weber “demirden kafes” metaforuyla, Polonyalı Z. Bauman
“Kadifeden Kafes/Akışkan Hayat” eserleri ile Fransız Guy Debort “Gösteri Toplumu”
düşüncesiyle, Koreli Byung Chul Han “Güzellik Kurtarmak” anti tezi ile, Amerikalı toplum
kuramcısı George Ritzer “Toplumun McDonalslaştırılması” kitabıyla karşı çıkmış.
Çukurova’nın Bahşiş köyünde Esmehan nene bu adamların böylesine kendi yozlaşmalari ilgili yazdıkları
eserlerini bilseydi, çok sevinirdi. Ulu hocalarımızı oklava veya süpürgenin
sapı ile Çerçi Durmuş’un evine kadar kovalardı.
&&&&
Evet, insanlık tarih boyunca kelimeler/ sözler ile sınandı. “Allah Adem’e kelimeleri öğretti”(Bakara Suresi 31) Hz. Adem kendisine öğretilen kelimeler ile çağının medeniyetini inşa etti.
“Bir zamanlar İbrahim’i bazı kelimeler ile sınadık” (Bakara 24)”O kelimelerin hakkını verdi.” Tefsir kitaplarına bakıldığında Hz. İbrahim’in sınandığı kelimeler şunlardır: Çocukları,
hanımları ile babası, putlar ile ateş atılmak ile sınandığı öne çıkıyor. Biz hangi kelimelerle sınanıyoruz?
Elbette bizlerinde bireysel ve toplumsal olarak sınandığımız kelimeler var: Modernizm, sekulerizm, kültürel
yozlaşma. Bizler kültürel değerler kimliğimize, zenginliklerimize birbirimizi kırmadan
sahiplenmeliyiz. Bu sahiplenme ilahi bir buyruktur. “Renklerinizin ve dillerinizin farklılığı
Allah’ın varlığının delilleri/ ayetlerindendir” Öyleyse herhangi bir dili, sözü, geleneği yok
etmek, yok olmasına göz yummak Allah’ın ayetlerine fiilen bir saldırıdır diyebiliriz.İbrahim
misali sınandığımız kelimelerin hakkını veren Prof. Dr. Mustafa Sarı’ ya selam. Ceddine rahmet diliyoruz..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.