Sabun Köpüğü
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sabun köpüğü misali hayatım (hayatlarımız); ilk başta köpürtünce pek hoş, sonrasında köpük sönünce hayat ne de kısa ve de boş...
Hayatla ölümün kavgasında; "üstü çıplak altı yırtık yaşamak adlı vagona, hoş geldin." dedi bir ses -sonradan fark ettiğim kadarıyla bu sesin sahibi: mücadelemin her bir anına şahitlik eden hemşirelerden birisiymiş, lacivert üniformasıyla- yoğun bakım odasında. Yaşıyor muydum yani, kalbim atıyor muydu? Halbuki kaç defa durmuştu kalbim ve de beni terk etmişti, bedenimin asılı kaldığı hastane koridorlarında.
Yarınlar için planlar yaparken, "şu anın içindeki ben bir monitöre bağlı" -bilirsiniz belki, hastanelerde hasta başında bulunan ve kalp atışlarımızı ekranına yansıtan, yaşamla ölüm arasındaki o uzun; belki de uzunun sırtına yaslanmış kısa çizgi- yaşamadığımdan habersiz derin bir komada!
İsyanlarım, umut bağladığım geleceğim, "neden benlerle" sorguladığım kaç gecem kaç gündüzüm geçmişti ya da geçememişti: çaresizliğin sisinde düğümlendiğim yoğun bakım odasında. Her şey ama her şey önemini yitirmişti benim için; göz göze geldiğim duvarların soğuk nefesiydi beni gözetleyen, zamanın isli pusunda!
Tüm vücudum bir kargaşada; ilaçlar, serum şişeleri, tedaviler derken bedenimdeki can, işte yaşamak adına kıyasıya bir savaşta! Acılarımın hırpaladığı umutlarım, vazgeçişlerimin morgunda nasıl da bilinçsizce bir yarışta!
Ah nice bekleyişlerim, endişelerim, korkularım; ucu yanmış sabun köpüğünün çürümüş kokusunda! Hele ki hastane kokusu: zamanın sırra kadem bastığı yıllanmış günlerimin, baharsız dokusunda! -Bilmeyenleriniz için yoğun bakım odası; ölümle yaşamın bedensiz, bedelsiz, yersiz... en karanlık kuyusu ve de varlığın yokluğa şikayet edildiği, duvarlarına sinmiş haykırışlarımın, en derin kuytusu- İğnelerin vücudumda bağımsızlığını ilan ettiği, en soğukkanlı gösterinin adıydı: hiçbir yere sığdıramadığım acılarımın tortusu.
Bilinmezliklerin parçaladığı bedenim; gözlerimden dökülen yaşların sorgusuz, sualsiz en gerçek avuntusu... Günlerce iyileşmeyi beklerken sıkışıp kaldığım yoğun bakım odası; nasıl da geleceğimin sallandırıldığı çıkmaz sandığım yollarımın avlusu...
Rabbim: şükrüm, inancım, yalvarışlarım, yakarışlarım hep sanaydı doğrusu... Muclze miydi sahiden de ölümün teninden tekrar canlanan doğuşumun; damarlarımdaki hissedilen vurgusu...
Ömür dediğimiz şey; kaç şimdinin kaç yarına dönüşeceğinin belirsizliğinde, karanlık ve de belki de bir o kadar aydınlık "ölümlü hayatın" gizemli kutusu...
"Hiçbir vakit tam karanlık değil gece.
Kendimde denemişim ben,
Kulak ver, dinle.
Her acının sonunda açık bir pencere vardır,
Aydınlık bir pencere..." (Alıntı)
NOT: On yıl önce yaşadıklarımın gölgesine hapsolmuş, içimdeki kız çocuğuna ithaf ediyorum bu yazımı...
BÜŞRA DALGIÇ
YORUMLAR
hayata ve ölüme dair derin bir içsel yolculuğun güçlü bir ifadesi. Sabun köpüğü misali hayatların, ilk başta parlayan ama sonrasında hızla sönüp kaybolan doğası, yoğun bakım odasında yaşadığınız zorlu süreçle birleşiyor. Yaşadığınız bu derin deneyim, hayata dair sorgulamalarınızı, umutlarınızı ve çaresizliklerinizi şiirsel bir dille dile getiriyor.
İsyanlar, umutlar, korkular ve belirsizliklerle dolu bir odada, yaşamla ölüm arasında bir varoluş mücadelesi vermek zorunda kalmışsınız. Bu süreci anlatırken, zamanın nasıl yavaşladığını, acıların nasıl yoğunlaştığını ve umutların nasıl küçüldüğünü hissettirdiniz. Yazınızda, hayata karşı verilen mücadele, sabun köpüğünün kısa ömrü gibi gelip geçen anların değerini hatırlatıyor.
Gülen Düş
Bu kıymetli analiziniz o kadar doğru ki...
Çok sağ olun ve de var olun...
Yaşadıklarımı yansıtabilmişim sizlere kalemimin penceresinden...
Selamlar ve Saygılarımla...
Sağlıcakla kalın.
Gülen Düş
Sağ olun ve de var olun...
Selamlar ve Saygılarımla...
Sağlıcakla kalın
hayat dediğimiz şu kısacık varoluş, aslında bir sis perdesi ardında gizlenmiş, her nefes alışıyla biraz daha incelen ve sonunda yok olan bir buğu gibi değil midir? kâinatta varoluşun izleri, sabah güneşiyle ilk kez aydınlanan çimenlerde parlayan çiğ tanelerine benzer; bir süreliğine var, sonra bir anda kaybolur. ancak biz, o tanelerin varlığını sorgularken, hayatın gerçeğini ıskalarız çoğu zaman.
bütün kargaşaların, acıların ve umutların bir düğüm noktasında; insan denen varlık, kendi faniliğini unutma gayretinde, yaşamla ölüm arasında ince bir çizgi üzerinde yürür. ancak bu yürüyüş, ne kadar uzar, ne kadar kısa kalır, bilemez. bazen bir yoğun bakım odasının karanlık perdesi arkasında, bazen de yaşamın en aydınlık anlarında bir anda belirir bu gerçek: hayat dediğimiz şey, ölümün gölgesinde oynanan bir oyun değil mi zaten?
her insan, kendine özgü bir yolculuğa çıkar, bu dünya sahnesinde. bu yolculukta en büyük çelişki, belki de yaşamın içindeki ölüm, ölümün içindeki yaşamdır. bir nefes alış, belki de son nefesin habercisidir; bir kalp atışı, belki de bir duruşun gölgesinde şekillenir. insan, bu çelişkiler arasında, kendi varlığının anlamını ararken, geçmişten geleceğe bir köprü kurar. fakat bu köprü, aslında kendi hayalinden başka bir şey değildir.
İyi günler..,
Gülen Düş
Ne de güzel dile getirmişsiniz belki de buğulu dünyanın buğulu sakinleriyiz bizler...
Ve her birimizin varlığına yaşam denilen vagonda, yine içimizdeki yaşanmışlık duygusu kendimizi izler ve de usul usul yaşadıklarımızı gizler...
Varlığımız yokluğumuzdan ne kadar kıymetli olabilir ki...
Yoksa yokluğumuz mu varlığımıza kapısını açmış olabilir..
Hayat işte ve de tam karşısında ölüm işte arasında kalan da ömür işte...
Selamlar ve Saygılarımla
Sağlıcakla kalın...
Tuhaf bir dönemeç
Ne isteyeceğini aciz kalıyor insan
Kaybına açıyor yürek
Yaşasa acı çekse canı yansa en çok kendi canın yanacak
Duada bile bocalıyor insan
Gözlerinin önünde ev sevdiğin
İçinde hep bir veda sızıntısı
Ölümde başka bir çaresizliğin veranda sında
Sonsuza kadar özlemle beklemek
Yaşadık hep taze bir yara
Ama asıl gerçek tüm canlılar yaşıcak kimseye özel değil
Bu kadar derinden
Sanki ölümle acı her tene pay edilmiş
Benide aldı götürdü kendini kattı yazı
Sevgiler huzur ve sabırla
Gülen Düş
Aslında yaşadıklarımız yarınlarımız için ne de çok taşıdıklarımız...
Yaşamak için ölümle dahi savaştığımız...
Dualar, umutlar olmasa nasıl savaşılırdı gerçekten bilmiyorum...
İmtihan işte, ama o gün yaşadıklarımın bugünkü beni inşa ettiğini biliyorum:)
Rabbim kimseye acı dolu günler yaşatmasın dilerim ki...
Selamlar ve Sevgilerimle.
Sağlıcakla kalın..
Gülen Düş
Selamlar ve Saygılarımla...
Sağlıcakla ve esen kalın...
Öncelikle yaşadıklarını çok zor,nasıl anlatılabiliki insan.bu hastanelere allahım kimseyi düşürmesin dert veren allahım dermanını versin..ben her zaman derim allahım beni kimsenin eline düşürmeden canımı alsın, gerçekten çok zor..benimde annem gençliğini yaşamadan otuz iki yaşında göğüs kanserine yenik düştü ben dokuz yaşındaydım annesizliğin acısını her zaman yüreğimde hissediyorum..bir sene sırtının üstünde sağa sola dönmeden hastanede değil evde yattı..yokluk bir taraftan ilaçlar pahalı babam annemin ilaçlarını almak için çok hayvan sattığını biliyorum..bu zor süreci yaşarken annem hiç kendini düşünmez yattığı yerden başkalarının dertlerini dinleyici sever bildiklerini onlara aktarırdı..ben seni çok iyi anlıyorum kardeşim bu zorlukları yaşamak çok zor ...benim yaşım küçüktü o kadar çok etkilendim ki seni düşünemiyorum...Tüm vefat eden annelere allah rahmet eylesin,yaşayan annelerimizede allah sağlık ve uzun ömürlet versin..1972 sen beri anne özlemi hep içimde bir yara....
Kusura bakma başını ağrıttım..okuyunca çok etkilendim bende içimi dökmek istedim..
Ömrün uzun ola
sevgilerimle
Gülen Düş
Estağfurullah hocam baş ağrısı söz konusu bile olamaz...
Hepimizin acıları, hayatla verdiği mücadeleler farklı belki fakat hastalık, hastane sürecinde yaşananlar, ah kayıplar (ki en ağırı da bu) ;aslında bakarsınız bir o kadar zorlu ve de yıpratıcı ağır süreçler...
Annenize Allah rahmet eylesin inşallah, mekanı cennet olsun ve de tüm hastalara Rabbim şifalar nasip etsin...
Yaşamayan bilemez hocam ve de Rabbimin de kimseye yaşatmamasını diliyorum her zaman. 🙏
Ah ne desem ki o anne özlemini hiçbir pansuman, hiçbir söz kapatamaz biliyorum...
Allah size sağlık, sıhhat versin inşallah hocam...
Selam, Saygı ve Sevgilerimle...
yoğun bakım
bir de acil çağırdığım ambulansın sirenleri
annem bir aydan fazla yoğun bakımda kaldı geçen sene ve entübe edildi:
öncesi de var hem de kaç kere ve sonrası da var:
en son yoğun bakımda kalbi durdu annemin benimki ise daha hızlı çarptı doktor bana alıştıra alıştıra söylese bile işin ilginci her şeye rağmen içim annem iyileşecek diyordu.
çok çok zor gerçekten de.
ölmekten ben de korkmuyorum ama sevdiklerimin hele ki annemin bu sürece girmesi ölümden beter.
ve ciddi manada tüm tüm sağlık çalışanlarından Allah razı olsun
öylesine özveri ile yapıyorlar ki işlerini.
Allah devletimizi de zeval vermesin
tebrik ederim.
selam sevgimle sevgili Büşra sizin de yaşadıklarınız az buz değil hani
Rabbim tüm tüm hastalara acil şifalar versin ve doktorlarımız tüm sağlık personeli Allah muhtaç etmesin dediğimiz kadar eksik de etmesin
Gülen Düş
''Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şeyler var.'' diyor şair Ataol Behramoğlu... Hayat acısı ve tatlısıyla akıp giderken hep bir mücadele var aslında umut ile umutsuzluk arasında iyi ile kötü arasında sevgi ile nefret arasında... Seçme şansımız tabi ki var yeter ki yüreklerimiz coşku ile sevgi ile atar olsun... Her dert her sıkıntı bir armağandır aslında Rahmandan sabır imtihanı... Yoğun Bakım gerçekten zor ama dayanma gücünü de veriyor bir şekilde Yaradan... O kadar kısa ki hayat bunu da yaş kemale erince anlıyor insan kulluk bilinci ile yaşamaya çalışmak en güzeli... Kutlarım yürekten güzel yazınızı...
Gülen Düş
Yazınızdaki alıntıda geçtiği gibi "Her acının sonunda açık bir pencere vardır" gerçekten de. Eğer yazıda anlattıklarınız kurgu değil gerçekse çok çok geçmişler olsun.
O pencere hep açık kalsın sizin ve hepimiz için... Günün birinde insanlık hâli, ister yoğun bakımda çaresizlik içinde normal yaşantımıza dönmeyi bekleyelim ya da bambaşka bir zorluk yaşayalım, fark etmez... Önemli olan içimizde o açık pencereyi hep var edebilmemiz... Umudumuzu ve yaşama sevincimizi asla kaybetmememiz...
Harika bir anlatımdı. Keyifle okudum. Yüreğinize sağlık :)
Gülen Düş
Yazdıklarım kurgu değil, kendi yaşadıklarımın yüreğimden kalemime yansıyan tarafıydı satırlara dökülenler...
Ayrıca teşekkür ederim geçmiş olsun dilekleriniz için de... Geçiyor bir şekilde her acı, her travma ve de daha nicesi... hayat gibi fakat bir noktada sizinle de birlikte geliyor aslında yaşadıklarınız...
İnşallah dediğiniz gibi hiçbirimiz kaybetmeyelim umudumuzu, yaşama sevincimizi...
Umutlar olmasa nasıl yaşanılır ki, umut her daim bizlerle olsun...
Selamlar ve sevgiler.
Yazıyı en yakından tanıyorum ve biliyorum yıllardır .
Tüm eğitim ,staj, ameliyathanelerle hastalarla ,onların derin dertleriyle hüzün ,hazan ne varsa adeta içlenmiş halde.
Benim açımdan en kritik şey ise , o eğitim dönemlerimde şiirle aralıksız sürmesi. Bir ameliyat sırasında şiirle meşgul olmak aslında cerrahi stresin derin frekansından anlık kopuş olması.
Yoğun bakımlar en zor yaşam alanları. 40'lı yaşlardaki bilinçsiz hastanın , yatağında uzay giysili personelce yıkanma seansına tanıklık olup da elimdeki içi ilaç dolu serum tepsisiyle yerle bir olmam yıllar önce.
Duygusuz olmak bu süreçte empati eğilimi gereği çok zor. Fazla bir şey söylemek , "hemşire " gözüyle yazılmış bir yazıya daha fazla bir şey katkı sağlar mı bilmem çok güç!
Hayatın anlık nefeslik bir kardiak arrestle sona erebileceği o zorlu gecelerin , sağlık sahasıyla meşgul personellerin edebiyat sahasında olması ben dahil ayrı bir şey . Çünkü hayatla -ölüm arasındaki derin çizgideki stresle yaşamak ,empati yeteneğimiz ve insanlık sevgisi en zirve bir alan için edebiyat ,mükemmel bir alan .
Tebrikler...
Gülen Düş
Selamlar ve Saygılarımla...
Sağlıcakla kalın...