- 698 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bir hayat yazdım sizlere
Bir Hayat Yazdım Sizlere Anlayabilir misiniz ?
Bir nergisin gülüşünde hatırlamak belki de hatırlatmak ve gördüğün gibi kabullenmek, vakit geldiğinde bütün çukurlarına rağmen bir yıldız renginde seyredebilmek, bazen de bir simyacı kararlılığı ile sarılmak hayata. Tüm mesafeleri bir adıma çevirebilmek en çaresiz anlarda. Sarı bir gül ayyuk da hasretliklere ön ayak olurken, gözler nemli nemli düşürürken kendilerini ve eller semada son dualarına kavuşmayı beklerken, merhabalara kapı açmak.
bir gemici misali hayallere doğru demir almak ve bir deniz atının yorgunluğunda kumsala vurup yeniden ve yeniden o maviye çektiği özlemi duymak, hayat denen şeydir belki. Bir serçenin hafifliği ile acıların üstünden geçebilmektir hayatın anlamı belki de. Kim bilir, belki de geçmişi ve geleceği bir sayfanın hışırtısında yaşayabilmektir ast olan.
İnanıp inanmamak şöyle dursun, gerçektir hayat. Ne ilk “anne” demek için kurduğun hayallere,ne de sonradan hayra yorabileceğin bir rüyaya benzer. Çıka gelir farkında olmadan, bazı zaman meltem gibi okşar ruhunu, bazı zaman gelir fırtına gibi tutar kolundan savurur seni. Bir bakarsın, dört mevsim yaşatmış sana bir günde. Çıkmazlara girersin, inişsiz yokuşlar tırmanırsın, patikalardan geçersin. Bir bakmışsın, anlamsız doğrularla düz yola çıkmışsın. Kocaman bir elmadır hayat, içi ya kurtlu ya tatlı. Seçmeye kalkma,hep yanılırsın.
Gençlik,yaşadığın ömründe papatyaları açtıran mevsimdir. O arkanda, sen önde. Hep kaçarsın hayattan. Ömrünün diğer adımında boynu bükülür papatyalarının,çıkıp gelir sonbahar kapına.başında esişen kavak yelleri hüzne dönüşüverir. Ve o rüzgar üşütür bedenini, kendine sarılırsın. Ya donarsın ya ısınır. Papatyalarının gülüşleri düşer yüzlerinden,korka da bilirsin. Aydınlıklar alacalı bir sis giyerler üstlerine ve siyah çöktüğü an gökyüzüne,düşlere kırılırsın. Ağır ağır atılır üstüne karanlığın tohumları.yıldızlar parlasa da göz bebeklerin yine siyahlığın matem dolu havasında ve o serin o esmer koyuluğunda git geller oynar. Zamanın sesi,gecenin ıssızlığında kocaman bir yalnızlık haykırır sana, sen yastığına boğulup unutmak istedikçe.Her gün gençliğinden koparıp odasına bıraktığın papatyaların sahibi bir gülüş,hasret çektiğin bir çift göz,ufukta gözlerine çalar rengini. Kim bilir kaç kez ? Adımlarının altında ezilirsin anlayacağın.
Neye dayansa da zaman,yaprak dökümünü yaşarken bile, her şafak tanımadığın umutlar vermeli ellerine,kaybolup giden düşlerinin arkasından bomboş kalan avuçlarını da unutmadan. Yüzlerce,binlerce –kez bükse de boynunu papatyaların, onların gülüşlerini yeşertebilmeli ve aynadaki buruşuk alınlı,kır saçlı ve gözleri çapaklı kendine gülmeyi bilmelisin.Kendin olmayı bilmelisin. Ta ki ; hayat papatyalarını koparıp arkasına bile bakmadan gidene dek… ama eminim-ki o gitmeden bizden,biz gitmesini bilmişizdir ondan.
DELİ SAÇMASI