- 116 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ANADOLU ÂŞIĞI BİR GÖNÜL ADAMI: SABAHATTİN EYÜBOĞLU
M. NİHAT MALKOÇ
Biraz Batı’dan, biraz Doğu’dan Yahut Sabahattin Eyüboğlu’nun eğitim hayatı
Yazarlık, akademisyenlik, çevirmenlik ve yayıncılık mesleklerini kartvizitinde toplayan ender şahsiyetlerden biri olan Sabahattin Eyüboğlu, 1908 senesinde Trabzon’un Akçaabat ilçesinde dünyaya gelmiştir. Beş kardeşin(Bedri Rahmi, Nezahat, Mualla, Mustafa) en büyüğüdür. Ünlü şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun abisidir. Dedesi Hamdi Bey kadıydı. Babası ise I. Meclis’te milletvekili olan Rahmi Bey’dir. Annesi Lütfiye Hanım’dır.
Bir memur çocuğu olan Sabahattin Eyüboğlu, babasının vazifesi nedeniyle Kütahya’daki eğitim hayatından sonra Trabzon Lisesi’ni bitirmiştir. Lise son sınıfta Atatürk tarafından Avrupa’ya gönderilen öğrenci grubuna dahil olmuş, bu kapsamda Fransa’da beş yıl sanat tarihi, estetik, dil ve edebiyat eğitimi almıştır. Bu süreçte iki yıl Dijon Üniversitesinde, bir yıl Lyon üniversitesinde okumuştur. Bir yıl da Paris’te Sorbonne’daki dersleri izlemiştir. Devamında bir yıl da, İngiltere’de İngiliz dili ve edebiyatı üzerine çalışmıştır. Avrupa’dan döndükten sonra İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde ders vermeye başlamıştır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde edebiyat eleştirmeni Prof. Leo Spitzer’in doçenti olmuştur. Onun derslerini dilimize çevirmiştir.
Eğitime büyük hizmetleri olan Sabahattin Eyüboğlu, Ankara’da Millî Eğitim’deki vazifesini 1939’dan 1947’ye kadar sürdürmüştür. Bu süreçte Halkevleri ve Köy Enstitüleri ile ilgili önemli çalışmalar yapmıştır. Talim ve Terbiye Dairesi üyeliğinde bulunmuş, bir süre müfettişlik yapmış, 1947’de tekrar Paris’e gitmiş, burada üç yıl kaldıktan sonra yurda dönmüştür. Bundan sonra da piyanist Magdelena Magdi Rufer’le yaşamaya başlamıştır.
Sabahattin Eyüboğlu, 1950’den sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Mukayeseli Türk-Fransız Edebiyatı ve Teknik Üniversite Tatbikî Güzel Sanatlar Okulu’nda Sanat Tarihi dersleri okutmuştur. 12 Mart Muhtırası’nda tutuklanarak eşi Magdelena Rufer ve pek çok yazar arkadaşıyla birlikte Maltepe Cezaevi’nde dört ay yatmıştır.
On parmağında on marifet olan ender şahsiyetlerden biridir Sabahattin Eyüboğlu
Üretken bir kalem olan Sabahattin Eyüboğlu; Tan, Ülkü, Ağaç, Aksu, İnsan, Köy Enstitüleri, Ataç, İmece, Tercüme, Ulus, Varlık, Yaprak, Yeditepe, Yeni Ufuklar, Yön, Kültür Haftası gibi süreli yayınlarda eğitim, edebiyat, şiir, medeniyet, sanat ve edebiyat üzerine makale, deneme ve eleştiri türlerinde pek çok yazılar kaleme almıştır.
On parmağında on marifet olan ender şahsiyetlerden biri olan Sabahattin Eyüboğlu film ve belgesel sahasında da özgün çalışmalar ortaya koymuştur. Kısa metrajlı filmler ve eski Anadolu uygarlıkları üzerine belgeseller hazırlamıştır. "Hitit Güneşi, Anadolu Ormanları, Siyah Kalem, Karanlıkta Renkler, Göreme, Nemrut Dağı Tanrıları, Surnâme, Anadolu’da Roma Mozaikleri, Anadolu Yolları, Yaşamak İçin, Eski Antalya’nın Suları, Ana Tanrıça, Karagözün Dünyası, Saklı Kilise, Renk Duvarları" bunlardan başlıcalarıdır.
Ömrünü aydınlanmakla ve aydınlatmakla geçiren münevver bir insan olan Eyüboğlu’nun yazı hayatını dört döneme ayırarak incelemek isabetli olur. Bunlar "1933’ten 1939 sonuna dek uzanan İstanbul dönemi yazıları, 1940-1947 Ankara dönemi yazıları, 1947-1952 Paris mektupları, 1957-1973 dönemi yazı ve çevirileri" diye sınıflandırılabilir.
Eyüboğlu’nun iddialı olduğu ve özgün örnekler meydana getirdiği edebî türlerden biri de denemedir. Onun denemeleri bu türün Türk edebiyatındaki en özgün ve güzel örneklerini oluşturur. Başta "Mavi ve Kara" olmak üzere " Sanat Üzerine Denemeler", "Söz Sanatları", "Mavi I-II" bu alandaki iddialı eserlerdir. Bunlarla birlikte onun araştırma-inceleme alanındaki kitapları da yayımlandıkları dönemde ses getirmiştir. Bunlar arasında "Fransız Realizmi, Yunus Emre’ye Selâm, Pir Sultan Abdal, Anadolu Ormanları, Anadolu Yolları, Siyah Kalem, Hitit Güneşi, Avrupa Resminde Gerçeklik Duygusu, Köy Enstitüleri Üzerine, Fatih Albümüne Bakış, Yunus Emre, Saklı Kilise, Çağdaş Türk Edebiyatının Kıyıcığında" adlı eserleri sayabiliriz. Bu kitaplar bugün de ilgi duyanların ufkunu aydınlatmaktadır. Bütün bunlara onun "Türk Halk Bilmeceleri", "Şiirlerle Fransızca", "Gökyüzü Mavi Kaldı" adlı kitaplarını da eklediğimizde onun bıraktığı kültürel mirasın büyüklüğünü idrak edebiliriz.
Kültür hayatımıza birbirinden kıymetli eserler armağan eden Eyüboğlu; düşünceleriyle, isabetli tespit ve teşhisleriyle geniş kitleleri etkilemiş ödüllü bir yazardır. O, "Mavi ile Kara" adlı deneme kitabıyla Ataç Armağanı’nı, M. Ali Cimcoz’la birlikte yaptığı Platon’un Devlet’inin çevirisiyle de 1959’da Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü’nü kazanmıştır.
Ruhunu evrensel sevgiden ve hoşgörüden besleyen bir aydındır Eyüboğlu
Sabahattin Eyüboğlu, sevginin gücüne inanan ve sevgiyi bayraklaştıran Yunus gönüllü aydın bir kalemdi. Ona göre sevgi bütün hastalıklara ilâçtı. Ruhumuzu çepeçevre saran nefretin duvarlarını kıran bir balyozdu sevgi. Ancak ona inananlar ve onun izini iz edinenler saadet menziline ulaşabilirdi. Bu bağlamdaki şu sözleri bunun en büyük delilidir: “Aşk gelicek cümle eksikler biter. Hangi ozanımız söylemişti bunu? Yunus olabilir; ama onun da olsa, ben kendi payıma Yunus’u bir tek kişi değil, Türkiye haklı saydığım için üstelik de cümle ozanları halktan yana bildiğim için, bu sözü Türkiye halkının, halk her yerde bir olduğu için de dünya halkının bir sözü olarak seviyor ve benimsiyorum. Bu sözün gücü ve değeri yanında, Viyana kapılarında şakırdayan kılıçlar bir hışırtı kalır. Bir Türk olarak, daha doğrusu bir Türkiyeli olarak (bunu ekliyorum: çünkü kimi aydınlarımıza göre Karadenizliler Türk değildir, ben Karadenizliyim; üstelik de atalarımızın, Orta Asya’dan gelme olduklarını bilsem de övünmem bununla: Nerden gelmişlerse hoş gelmişler) evet, ne diyordum? Bir Türkiyeli olarak böyle bir sözün benim konuştuğum bir dilde söylenmiş olmasına seviniyorum. Ne yaman bir insan gerçeğiyle yüklü, bu rahat soluk. Tek tek ve topluca yaşanmış ne serüvenler, ne destanlar var içinde. Aşk gelicek, ne aşılmaz dağlar aşılmış, ne kara yazılar ak olmuş, ne çözülmez düğümler çözülmüş, ne bereketsiz topraklar cennete dönmüş dünyada."
Sabahattin Eyüboğlu, Atatürk ilke ve inkılaplarına gönül vermiş, halkçı bir insandı. Duruşu netti, zemini sağlamdı. Zira o, halkın durduğu yerde duruyor, halkın sesini kuşanıyordu. İnsan ve onun evrensel yanını oluşturan kıymet hükümleri onun paydasıydı. Avrupa ve dünya kültürünü (evrensel kültürü) çok iyi bildiği hâlde o kültür içinde asimile olmuyor, onun bize uyan taraflarını alıp Anadolu irfanıyla birleştiriyordu. O; dünyayı dışlayan, yerelde sıkışıp kalan bir milliyetçilik anlayışına karşıydı. Ona göre milliyetçilik şu vasıfları taşımalıydı: "Milliyetçilik halkçılık demektir bizim için. Millet kavramını, halk ve yurt kavramlarından ayırmakta direnenlerimiz yok değil. Ama bu ayırmanın insanlık için de, bizim için de çıkar yol olmadığı, kanlı iflaslarla sonuçlandığı bütün sağduyulu gözlerin önündedir artık. Milliyetini Türkiye’den ayrı düşünen, başka anayurtlar, başka türlü yurttaşlar hayal edenler, milletin de kendilerinin de başını derde sokmadan, Atatürk’ün de, Yeni Türkiye’nin de pişmiş aşına su katmadan akıllarını başlarına devşirmelidir."
Sabahattin Eyüboğlu, söz dağarcığıyla Türkçeye hakim olan bir çeviri ustasıdır.
Sabahattin Eyüboğlu, zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in başlattığı tercüme faaliyetlerinde önemli bir rol üstlenmiştir. 1939’da tercüme çalışmalarına dahil olmuştur. Michel de Montaigne’den Ömer Hayyam’a, Paul Valery’den William Shakespeare’e kadar pek çok yazarın eserini Türkçeye çeviren Eyüboğlu, bu alanda haklı bir şöhrete sahiptir. Bu çerçevede Ankara’da Çeviri Bürosu’nda Nurullah Ataç’ın yardımcılığını yapmıştır. Hatta daha sonra bu büronun başına getirilmiştir. Orhan Veli Kanık, Nurullah Ataç, Melih Cevdet Anday ile birlikte Türkiye’de ilk çeviri dergisi olan Tercüme dergisini çıkarmıştır.
Türkçeye her yönüyle hâkim olan Sabahattin Eyüboğlu’nun çeviri çalışmaları çok önemli bir yekûn teşkil eder. O; Fransız, İngiliz, Rus, Yunan ve Latin edebiyatından birçok klasik yapıtı dilimize başarılı bir şekilde çevirmiştir. Son nefesini verdiği dakikalarda da Vedat Günyol ve Azra Erhat’la Gargantua çevirisini yapıyordu. Büyük bir seferberlik ruhuyla yapılan bu çeviriler arasında şunları sayabiliriz: "Einest Robert Curtis-Fransız Medeniyeti (1938), Jean Baptiste Poquelin Moliere-Kadınlar Mektebi ( B. Tuncel ile birlikte 1940), Michel de Montaigne-Denemeler (1940), J. J. Rousseau’nun-İlim ve Sanatlar Hakkında Nutuk (S. T. Siber ile birlikte 1942), Gonçarov-Oblomov (E. Güney ile birlikte 1945-1949), William Shakespeare-Antonius ve Kleopatra (1949), William Shakespeare-Troilos ve Kressida (1956), Platon-Devlet (M.A. Cimcoz ile 1959), Herman Melville-Moby Dick (M. Urgan ile 1960), Albert Camus-Denemeler (V. Günyol ile 1960), Jean de La Fontaine’den Masallar (1960), Ömer Hayyam-Dörtlükler (1961), Jean Paule Sartre-Çağımızın Gerçekleri (V.Günyol ile 1961), Carlo Levi-İsa Bu Köye Uğramadı (1961), Jean Baptiste Poquelin Moliere-Cimri (Y.N. Nayır ile 1961), Jules Romains-Dirilen Şehir (1961), William Shakespeare-Macbeth (1962), Picon Gaetan-Çağdaş Politika Sorunları (V. Günyol ile 1962), Arthur Miller-Cadı Kazanı (V. Günyol ile 1962), Bertrand Russell-Dünyamızın Sorunları (V. Günyol ile 1963), Gracchus Babeuf-Devrim Yazıları (V. Günyol ile 1963), Albert Einstein-Dünyamıza Bakış (1964), William Shakespeare-Hamlet (1965), Andre Malraux-Turan Yolu (1965), Vercors-İnsan ve İnsanlar (A. Erhat ve V. Günyol ile 1965), Jean Paul Sartre-Kirli Eller (B. Nadi ile 1965), Gaston Bouthoul-Politika Sanatı (V. Günyol ile 1967), Gustave Flaubert-Ermiş Antonius ve Şeytan (1968), Aiskhylos-Zincire Vurulmuş Prometheus (A. Erhat ile 1968), Georges Duhamel-Gece Yarısı İtirafı (S.K. Yetkin ile 1971)...vb. "
Mavi Anadolu’nun Bağrından Çıkan Masmavi Düşünceler ve Eyüboğlu
Hümanist bir insan olan Sabahattin Eyüboğlu deyince derin dostluklar ve muhabbetler gelir akla. Çünkü o, dostluğa, kardeşliğe ve barışa yürekten inanmıştır. Bu yüzden de bütün yatırımını dostlarına ve dostluğa yapmıştır. Arkadaşı Vedat Günyol onun için "Sabahattin Eyüboğlu deyince, dostluk, kardeşlik, iyiliğe adanmış cömert bir yürek, bilgiye, bilince, yurt sevgisine gönül vermiş bir sade, bir içten, bir sıcak insan gelir akla ilkten." diyor.
Geniş bir dost halkasına sahip olan Eyüboğlu’nun; Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu, Ahmet Kutsi Tecer, Ahmet Hamdi Tanpınar, Azra Erhat, Cahit Sıtkı Tarancı, Cahit Külebi, Necati Cumalı, Suut Kemal Yetkin , Âşık Veysel gibi kalem erbabıyla sıkı dostlukları ve ilişkileri olmuştur. En çok da Yahya Kemal Beyatlı, Orhan Veli ve Aşık Veysel’i sevmiştir. Özellikle Yahya Kemal’in kültür ikliminden çok etkilenmiştir.
Aydın bir insan olan Eyüboğlu, köy enstitülerinin eğitimdeki önemine yürekten inanmış ve bu uğurda çabalar sarf etmiştir. Öncelikle bu okullarda gönüllü öğretmenlik yapmıştır. Ankara’da açılan Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ünde 1939-1947 yılları arasında dersler vermiştir. Yine bu okullara bağlı olarak Köy Enstitüleri dergisini çıkarmıştır. Fakat bu okulların kapatılması üzerine söz konusu dergi ancak 8 sayı çıkarılabilmiştir. Anadolu’nun tarihi, halkımızın tarihidir" diyen Eyüboğlu, Anadolu’nun bağrından çıkan ve bu coğrafyayı hakkıyla tanıyarak ona eğitim hizmeti götüren bu kurumları her fırsatta yüceltmiştir.
Sabahattin Eyüboğlu duygusal görünse de, haddizatında akılcı (rasyonel) ve akıllı bir insandı. O; evvelâ aydınlanan, sonra da yüreğinde biriktirdiği aydınlıkla halkı aydınlatan bir kandil misalidir. Onun olduğu ortamlarda geriliğe, gericiliğe ve cehalete asla yer yoktur. Çünkü o; bilgiyi (ilmi) kendisine rehber edinmiş, daima ilmin ışığında yürümüştür. Okuyucularına da bu yolda gitmelerini önermiştir. Bu minvalde okuyucularına dönerek şu sözleri sarf etmiştir: "Bilmek, okuyucum, bütün iş bilmekte. Ama dünyanın ötesinde değil, berisinde, gözlerimizin önünde olup biteni bilmekte. Kimin gerçekten memleket hayrına çabaladığını kestirmek, memleketin gerçek hâlini bilmeye bağlı. İşe, akıl ve bilim yolu ile faldan ve hurafeden yıkanmış bir masanın başında girişmek gerektiğini biliyorum."
Batıyla doğuyu mezceden Sabahattin Eyüboğlu aramızdan ayrılalı 51 yıl oldu. Dile kolay, neredeyse yarım asır... Fakat o, aydınlık fikirleriyle ve insan sevgisiyle hâlâ gönüllerde yaşamaya devam etmektedir. Onun o Yunusça gür sesi gönül kulağımızda yankılanmaktadır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.