- 102 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ZAFERLERİMİZ ARTI(+)
Fedakârlıklar yumağıdır ülkem. Istıraplar yankılanır hâlâ mazimizden. Sınırlarımızın dışından davetler alırız da uzanamaz bir türlü kollarımız. İnsanımız ve hatta tüm insanlık bize imdat çağrısı yaparken biz kendi kendimizle uğraşmaktan bitap düşeriz. Düşünün bir, ne talihsiz başımız var? Kıbrıs’ta Barış Harekatı yaparak barışı sağladıktan sonra Türk’ün devletini kurmak için tam on yıl beklemek zorunda kaldık, beceriksizliklerimiz yüzünden. Halbuki konunun düşünenleri, uzmanları ve yetkilileri devlet kurulmasını tavsiye ediyorlardı. Bilge lider rahmetli Aykut Edibali TÜRKİYENİN KIBRIS POLİTİKASI NE OLMALIDIR isimli kitabında Kıbrıs’ta müstakil bir Türk devleti kurulmalı diye fikrini açıklamıştı. Ancak 1974 yılında olan Barış Harekatı’ndan on yıl sonra 1984 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulabildi. Dünyada pek çok devlet hâlâ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımıyor. Uluslararası spor, sanat ve kültürel etkinliklere kabul edilmiyor. Yavru vatandaki soydaşlarımız ise sonlarının ne olacağını bilemedikleri için bir türlü hedef ve istikamet belirleyemiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti olarak kazandığımız bu şanlı zaferimizi bu belirsizlikler yüzünden buruk kutluyoruz. Eğer zaferi Türk milleti kazandıysa sevincini de şanlı bir Türk devleti olarak Türk milleti yaşamalıydı. Şimdi o zaferin ardından zafer eksi hallerini yaşıyoruz ve yaşatıyoruz.
Yine Ege adalarının düştüğü haller malumunuz. Nice uluslar arası anlaşmalar ve baskılar sonucunda hukuki olarak belirsizliğini koruyan adaların durumu Avrupa’nın büyük devletlerinin haksız müdahaleleri sonunda fiilen Yunan adaları haline dönüştürülmekte ve bu duruma Türk tarafı olarak iyi niyet gösterisi çerçevesinde gerekli tepki gösterilememektedir. Bu durumda balıkçılarımız Yunan sahil güvenlik güçleri tarafından taciz edilmekte hatta tutuklanmaktadır. İşte bu tür olumsuzluklar aslında bize LOZAN ARTI fırsatını doğurmaktadır. Halbuki Ege adaları ve kayalıkları üzerindeki egemenlik haklarımızın devam ettiği Lozan Antlaşması metinlerinde yer almaktadır. Eğer yurt güvenliğimiz ve milletimizin can güvenliği söz konusu olduğunda müdahale hakkımızın olduğu Lozan antlaşması ile kayıt altına alınmışsa hâlâ iyi niyet mesajları ile tepki göstermemizi anlayamıyorum. İşte bu belirsizlik ve fiili kabullenişimizin neticesinde Yunan devleti ada ve adacıklar ile kayalıklara askeri yığınak yapmaktadır. Bu durumda Kurtuluş Savaşı zaferlerimiz ardından Yunanlıları Ege Denizi’ne döktükten sonra Ege adaları bize zafer artı olacağına zafer eksiye razı olduk bir kez daha…
Musul ve Kerkük dertli nağmelerimizin vatanı oldu bunca yıl. Misakı Milli sınırlarımız içinde olan bu şanlı Türkmen şehirlerimiz yine belirsizliklerin zulmüyle inliyor. Irak hükümetlerinin ve Barzani alçaklarının insafına terk edilen Türkmen kardeşlerimiz yirminci asrın Kerbela felaketlerine maruz bırakılmakta. Katliam oyunlarıyla, baskı ve yıldırmalarla bu topraklardaki nüfusumuz azaltılarak önce Kürdistan ardından da İsrail egemenliği altına alma operasyonları uygulanmaktadır. Buna rağmen Türkmen kardeşlerimiz destanlar yaratan direnişlerini sürdürürken Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinden daha fazla alaka beklemektedirler. Türk tarafının bir tezi olmasını istemektedirler. Eğer biz böyle sorun yokmuş gibi davranmaya devam edersek yakında gönlümüzü alıp götüren nağmeleriyle HOYRAT söyleyen Türkmen kardeşlerimizden eser kalmayacak. Musul ve Kerkük ile üzerinde bulunan bütün petrol kuyularının tapusu hala Türkiye Cumhuriyeti’nin elinde iken sadece güvenlik operasyonları yaparak komşumuzun egemenlik haklarına saygı gösterdiğimiz mesajları hem Türkmen kardeşlerimizin hem de bizim kalbimizi kanatmaktadır. Bu zayıf alakalarımız neticesinde bölgeyi Emperyalist Avrupa güçlerine bırakmış olduk. Türkmen kardeşlerimizin geleceğini de bu emperyalistlerin insafına terk ettik. Halbuki bu bölgede verdiğimiz Kurtuluş Savaşı mücadelelerimiz zaferle sonuçlanmış ama akıbet yine ZAFER EKSİ olmuştur. Halbuki bu bölgede ve Kuzey Suriye’de bulunan Türkmen Dernekleri bir araya gelerek bir federasyon oluşturup TÜRKMENELİ CUMHURİYETİ kursalar bütün bu olumsuz müdahalelerden kurtulmuş olacaklar diyor MİLLET PARTİSİ.
Şimdi gelelim şanlı ZAFER ARTI diyebildiğimiz bir başarıya. Atatürk’ün son yıllarında Suriye ile sorunlu oluğumuz bir bölge hususunda gerçekleştirdiğimiz operasyon ile kazandığımız zafer. İngilizlerin bu husustaki hassasiyet, baskı ve müdahalelerine rağmen yaptığımız bir hamleyle HAT - AY’ı vatan toprakları haline getirdik ve bu bölgedeki Türkmen kardeşlerimizi zulüm tehcir ve katliamlardan koruduk. Yaptığımız çalışma ile bölgede HATAY CUMHURİYETİ kurdurduk ve yaptıkları referandumun sonucunda Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlanma kararı kabul edildi. Böylece bir vatan toprağı askeri müdahale olmadan kazanılmış oldu.
Bütün mütefekkirlerimiz gibi Mustafa Kemal Atatürk, Rauf Denktaş ve bilge liderlerimiz Aliya İzzetbegoviç ile Aykut Edibali’nin tespitlerine göre Türk Asrı Türk Dünyasının şahlandığı asır olmalı artık asrımız. Bunun için de Türkiye Cumhuriyeti’nin önderliği hüsnü kabul görmektedir. Ancak yöneticilerimiz Yeşil Hat ve BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) gibi İslam Dünyası’nı ve Türk Dünyası’nı kuşatmak isteyen Avrupa emperyalistlerinin temsilciliğini reddedip yabancı vesayetinden kurtulmaları gerekiyor. Parti kurmak veya hükümet kurmak için yabancı elçilikleri veya devletleri ziyaret etme dönemi bitmelidir. Milletin egemenliğini iktidar edebilmek için gazi meclisimiz olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden ülkemizi yönetebilmemiz gerekiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi için gerekli ıslah ve düzeltmeler yapılarak meclisimizi, problemlerimizi çözebilen, milli menfaatlerimizi koruyabilen ve milli davalarımıza katkı sağlayan kararlar alabilen bir meclis haline getirmeliyiz.
Bundan sonra eksilerimizi artı yapabilmek için yirminci asır nasıl milletimizin askeri destanlarına sahne olduysa yirmi birinci asır da askeri güç kullanılmadan diplomasi destanlarına sahne olacak ve Muhteşem Türkiye kadrolarının görevlendirilmesiyle yirmi birinci asır TÜRK ASRI olacaktır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.