- 157 Okunma
- 0 Yorum
- 4 Beğeni
DEFNE 1
DEFNE 1
Defne 23 mart 1998 yılını milat kabul eder yeni bir takvim yep yeni anlam yüklü günleri gönlünün bu takvimine kabul eder ve her günün her saatini an be an anlamlandırır zaman durmuştur artık yıl 52 hafta ve pazartesiler ayrı bir anlamı önemi ve ehemmiyeti vardır bu can bu bedende oldukca küçük te olsa bir kutlama bir seramoni olmalıydı herkez esatı bilmeli sevmeliydi esat artık bir yıldız hemde kutup yıldızı olmalıydı ay olmalı günes olmalıydı gönlümün tek gülü olmalı diye kendi kendine iç geçirdi içinden ve bütün bu gerçekleri ölümsüzleştirmek için hemen günlülügüne kaydedip altına defne yapragı Çizer defne yapragı artık aşkının mührü idi imzası idi defnenin kendi kendine defne su perisi defne der esatı hatırlamıştı yine gülüm benim der her şey her eşya hep esatı hatırlatır olmuştur hiç bir anısı olmasada esatım der ne yapmıştı kı sanki damarlarımdasın benden ötede ben oldun gülümder
o kısacık anda her şey esatı hatırlatıyordu daha kaç gün degil kaç saat olmuştu ki tanışalı elini tutalı ama öyle bir yer etmiştiki kalp otagında sılamı gurbetmi kendisi bile bir anlam veremiyordu öyle bir özlemiştiki hasretinden yüregi yanıyordu nasıl görmeli nasıl görüşmeliydi
Günler esatsız geçiyor haftalar esatsız geçiyor her geçen gün hasreti özlemi kat be kat artıyor du ancak esat ev telefonundan araya bilirse pazartesi günleri arar dı pazartesileri bayram olur özlemle beklenirdi ama bu böyle nasıl olacak nereye ne zamana kadar gidebilirdi ki
Sivasta hasreti az gibi birde köye gitmişti küpeli diye bir köy işte küpeli köyü ancak gelebilirse o da ayda bir ama hep pazartesi günleri gelir parkta oturur hasretim bi nebze diner di işte ne kadarsa o kadar işte bitmek bilmeyen köy işleri ile çalışmak zorunda oldugunu anlatarak geçerdi günleri ve beklenen o gün geliyor işte akşam otururken bi telefon çalar baba açar telefon kapanır telefon çalar baba açar anlamıştı defne telefon üçüncü kez çalınca günlerden pazar ve esat ben yarın geliyorum demişti anlar defne yarın burada der gönüldostum der bir heyecan kaplar içini içi içine sıgmaz sanki kalp atışlarını babası duyacak anlayacak diye korkar ama bu duygularıda ölümsüzleştirmek ister tek dostu arkadaşı sır ortagı günlügüne dertlerini anlatmalıdır aşkını hasretini özlemini anlatmalıdır esat yarın geliyor der yarının tarihini atar defne yapragını çizer günlügün bu günü bitmiş güneş yarın çok erken doğacaktır
Aylardan ekim ayı 44 . Hafta 26 gün pazartesi 1998 düşünür dğşündükce heyecanlanır yarın geliyor gönlümün sultanı efendim der yenişehirden eski garajlara gidecek küpeli köyünün arabası gelecek arabadan inince beni görmeli der gitmeliyim der zamanı saati hesaplar çünki gelmeyecegini bildigi halde defalarca gidip küpeli arabası kaçta gelir nereye durur nerde olur gitmiş görmüş ve gelmeyecegini bildigi halde çok beklemişti orada ama yarın gelicekti hiç bir emek boşa gitmemişti orada olmalıyım der ne okul ne okumak gözünde ne de doktor olma hayali var artık gece düşünde esat gündüz hayalinde esat okadar çok özlemiştirki kendi özlemini kendisi dahi tartamaz olmuştur sabah babası işe gider defne köy garajına gider araba karşıda görünür dizleri titrer bakamaz esat arabanın önünde ayakta duruyordur görmüştür onu kalbi hızlı hızlı atar duracakmış gibi patlayacakmış gibi atmakta dır arabadan inen esat karşısında defneyi görür kelimenin tam anlamıyla dona kalı verir durur ne yapacak bilemez göz göze gelir dakikalarca baka kalıverirler iki damla yaş düşer tozlu kaldırım taşına defne sakince döner arkasına bakarak yürür esat gelmiş arkamdan geliyormu diye baka baka mahsun mahsun yürür uzaklaşırlar kimse bilmez neler oldugunu ama fırtınalar kopar o an orada defne bakar arkaya sokak o anda bom boş açar kollarını ne çok özledim seni der ve artık dayanamaz sarılır esata esat aglamklı aglıyor esatın iki elini ellerinin arasına alır gülüüüm der öper yüzüne götürür öper yüzüne götürür NE ÇOK ÖZLEDİM SENİ BİR BİLSEN DER gülüm kurban olduğum ne çok özledim der beni sensiz bırakma emi gözümün nuru beni sensiz bırakma der hep el ele hep birlikte olalım beni sensiz bırakma ben dayanamıyorum der esat suskun esat ağlıyor ama esat kendi olmasada esat hep sivasta el ele tutar giderler yürür yeni şehire gelir ler bir apartmana gelirler esat zili çalar kapı açılır kapıyı esatın yengesi açar buyur eder kendisi çıkar duşarı defne şaşar kalır olup bitenler e anlamaz hayret hayret seyreder olup bitenleri mahsun mahsun bakar etrafına bura nere bu kim neden gitti bu yenge der ama bilmez bilemez nereden bilecek ki burası kendi evi aşkının mabedi oldugunu nereden bilsinki esat bu süpriz bitermi hiç gel gülüm der mutfakta kahvaltı masası hazır defnenin sandalyesini çeker çayını koyar birlikte muhabbetle kahvaltılarını yapar defneyi salona alır bilir defne kahvaltıdan sonra sade türk kahvesi sever defne ama % 80 bitter çukulatayla ikram eder hasretler diner sohbetler bitmek bilmez saat ler saatleri kovalar akşam olmuştur gitmelidir defne baba eve gelecek el mahkumgiderler bu gün böyle biter istemeselerde zorunlu bitecek bitecek ki daha mesut daha güzel günler gesin artık her yeni gün en güzel daha güzel güne mahkumdur gönüller huzur bulmuştur görüşmeler sınırlı konuşmalar pırangalı özleme mahkum olmuş yarınlar mutluluk saçar gülücükler atar esat an be an uzaklara dalsada mutludur dostlar ı sevinçlidir zamansızca sevinçlerini mutluluklarını gizleyemez anlatamaz ama herkez bilir esat aşık tır sevmiş ve belkide hak etmediği kadar da sevilmiştir defne özlemiştir esatı kaç gün olur veya da özlem denizinde kaç asır geçmiştir esatsız düşünür aglar hüzünlenir içlenir defne kalkıp duygularını satırlarına döker dertleşir ne olur ya ne olur şu telefonu çaldır kapat bari özledigini anlayım der ağlar içli içli duyanı olmaz anlayanı olmaz yapa yalnız boş duvarlara bakıp esatı düşünüp esatı hayal etmekle geçmişti esatsız günler kahırlanır incinir hayat denen bu karmaşık düzende geçer günleri
yarın yine görmeliydi esata gitmeliydi o yıllarda ev telefonu vardı ulaşa bildigi ama kim açardı telefonu ne derdi ne bahane uydurabilirdi telefonu kaldıranın esat olması lazımdı o zamanlarda elin kızı elin oğluna ne diye telefon ederdi nasıl telefona isteyebilirdi bi an bütün hevesi kırıldı bi an içine hüzün çöktü düşünürken dayı oğlu serkan aramıştı ders notunu sorarken defnenin kafasında şimşekler çakar o an aniden düşünüp karar vermeli ve cesur olmalıydı serkana ders notunun esat ta oldugunu söyler esatın telefonunu verir ve esatı ara notlar onda söyle yarın okula getirsin der sende esattan alırsın der ve serkan esatı arayıp söyler esat anlamıştır ama sedat kim bilmez ama yarın sabah okulun önünde olması gerektigini defnenin onu görmek istedigini anlamıştır ne serkan bişey anlar ne yanında televizyon izleyen anne ve babası yanında sevgilisine ilk buluşma istegini iletmişti hani abdurrahim karakoç un mihriban şiirinden esinlenmiştir herkez şiir okudugunu zannederken mihriban ona yazılmış bir mektup oldugunu bilir di derdi defnede tam da böyle olmuştu herkez ders notu sanarken defne sevgiliye ilk randevusunu ulaştırır heyecanla içi içine sığmaz bu anı günlüge yazmalıyım der koşar günlügün yanına gider
Defne aşk sana yakıştı yüzün güldü gönlün huzuru buldu esatın da dedigi gibi periler gibi oldun sen su perisi defne der defne sevinçten uçuyor çok zor bir buluşmayı ayarlamış tı hemde babasının yanında babası hiç te anlamamıştı sevgilisi ile buluşma ayarlamış ne kadar zor şeyleri bi anda başarmış aşkın insana neler yaptırdıgına kendi gözleri ile şahit olmuştu artık defne yarının pilanlarını yapmaya başlar kendi kafasından ince ince nakış nakış işler bütün duygularını düşüncelerini bütün hislerini hayallerini ince ince pilanlar yazar hayal eder yazar vakit geçmiştir artık nedendir bilmez ama ben beyaz gelinligi ile bir elinde gonca bir gül diger eli sevgilisinin elinde parmakları parmaklarının arasına geçirir sıkı sıkı sarar parmaklarını ve başını esatım der omzuna usulca bırakır mutlu dur huzurlu dur kalp artık mut main olmuştur sevgiliyi hisseder kokusunu içine çeker atesinde ısınır huzuru bulmuştur defne el ele yürür beyaz gelinlikle karlar üzerinde kugu gibi süzülerek yürüdügünü hayal eder gözleri istemsizce kapanmıştır inş hislerimi unutmam günlüge yazana kadar derken dalıp gider
Sabah olur hazırlanır ve bir hışımla okulun yolunu tutmak için çıkar evden esat orada dır yine apartmanın merdiven boşlugundan görür defneyi kapıyı açar esatı görünce çok şaşırır irkilir çok hoşuna gider sarılır sıkı sıkı sarılır esat üşümüş donmuş sogukta elleri buz kesmiş tutuyor esatın elini elinin içine alıyor ısıtıyor öpüyor soguktan üşümüş elini öpüyor kurban oldugum sen nezamandan beri bekliyorsun burda diye soruyor aglıyor neden diyor ben sıcacık evde otururken sen neden burda bu ayazda bekledin ki diye sorguluyor ağlıyor gururlanıyor çok hoşuna gidiyor ama yapma kurban oldugum diye daha böyle yapma dayanamam yapma emi diyor el ele tutup çıkıyorlar defne sevgilisi yanında nere gittiginin nerede oldugunun hiç önemi yoktuki sevdigi özlediği yanında idi ne isteye bilirdiki.
Göreceklerinden çok habersiz di defne tahmin bile edemezdi yaşayacagı bu gün hayatının dönüm noktası olacaktı esat bütün hazırlıklarını yapmış düşüne bildigi en ince ayrıntıyı dahi düşünüp pilanlamıştı esat ama bir gerçek vardı ki ikisinin de yaşları dugularına ve aşklarına göre çooook küçüktü defnenin annesi kızının saglıklı huzurlu ve mutlu olmasını istiyordu bu yaşta evliligi onaylamasa da kabullenmek zorunda oldugunu biliyor bu günler i düşünüyordu defne doktor olmasada olurdu defne fen lisesine gitmesede olurdu kızının saglığı herşeyden çok önemliydi onun için bundan dolayı kabullenmek zorundaydı bu günki olacakları biliyordu ki kızının yanında olmalıydı daha önceden gelinliğin siparişi verilmiş provalara gidilmiş ti gelinlik hazırdı gelinliği annesi getirecek ti günlerdir gelinlik annesinin gardurabında defnenin yanında ama defne farkında bile degil görmemişti bile görebildigi tek tek şey esatın hüzünlü yüzü idi nere baksa esatı seraplar içinde görüyordu eli esatın elinde başı omzunda yine aynı eve köyden dönüşte geldigi apartmanın önüne gelirler defne hayretle bakar konuşamaz konuşmaz soramaz sorgulayamazl daire kapısına gelince zile basmaz esat cebinden anahtarını çıkarır kapıyı açar anahtarı defneye uzatır içer girer kırmızı ucu açık uzun ince topulu terliklerini defnenin önüne kor vestiyerden gonca gülü alır hafiften başını egerek buyur gönüldostum der gülüne gülünü taktim eder mutfaya buyur eder kahvaltı sofrası itina ile hazırlanmış vazoda papatya demetleri içerisinde bir adet gonca gülü ile süslenmiş masa kıristal kesme çay bardaklarına porselen demlikten çayını koyar ve taktim eder defneye defne daha yaşadıklarının ve gördüklerinin yanında göreceklerini hayal dahi edemez beyin fırtınası arasında kapı çalınır hışımla kapıya koşar esat kapıdan bir bayan sesi gelir esat buyrun gül hanım buyrun diye Masaya davet eder gül kendini tanıtır defne şok içinde şok ne alaka der ne alaka ya diye ilişkilendirmeye çalışır olayları kendi kafasında kahvaltı bitmiş gül hanımın kuaför oldugunu bilir ama ne kuaforu diye sorgular gül hanım defne hanım kahvaltınız bittiyse salona geçelim esat bey bize kahveleri salonda ikram etsin diyince defne daha düşünmez bile çünki ne alaka şaşkın gözleri ile esata bakar esat tamam der gibi hafiften kafasını eger iteat eden defne gül hanımı takip ederek salon kapısına gelir kapı açılır yerler halının üzeri koltuklar kurumuş gül yapragı ile ince ince işlenmiş içeride mumlar yanıyor coşkun sabah haberin varmı diyor defne etrafa bakıyor herşey beni bizi anlatıyor diyor kendi kendine güller mumlar gül kuruları buhurdanlıklarda tütsüler yanıyor esat mutfaktaki vazoyu orta sahbaya koyarken defne arkasına bakıyor duvarda bir pano güller papatyalarla süslenmiş şamdanlarla mumlar yanıyor etrafında yazıya bakıyor SU PERİSİ DEFNEM GÖNÜLDOSTUM BENİMLE EVLENİRMİSİN yazıyor defne esata bakıyor yazıyıyı unutuyor esatı görünce esat diz çökmüş vazodaki gülü çıkarmış defneye uzatıyor yazının devamı sözlü olarak devam ediyor hasretinle aşkına susamış gönlümü varlıgınla şereflendirirmisin su perisi defne bu hayatı benimle paylaşırmısın bir ömrü yaralı gönlümün duvarları arasında aşkımın mahkumu esiri gönlümün sultanı yaşama sebebim olumusun derken defne artık konuşamaz ayakta duramaz olur yıgılır dizlerinin üzerine bu aşkı bu duygu selini taşıyamaz olur düşer defne düşer ya esatın yanına sarılır boynuna ve dakikalarca öylece aylaya aglaya kala kalırlar esat esat gülün üzeriden tek taşını çıkarır defnenin parmagına takar hoş geldin gülüm hoş geldin gönlüme sen geldin gönlüme aşkı getirdin bana mutluluktan müjde getirdin der kapı çalar çalan kapıyı defnenin bakmasını söyler gözleri ile gelen anne ve selindir kızım der kızım yavruuum kuzum der sarılır kızına arkadan selin görülür elinde gelinlikle bir an ortalık sessizleşir herkez bir birine bakarken gül defne hanım istersen biz hazırlanalım der oturma odasına geçerler burada ayrı tonlarda apayrı bir incelik ve zarafetle süslenmiştir defne bir boşlukta defne bir duygu selinin üzerinde sürüklenen bir sögüt yapragı gibidir gül manikür pedikür yapar gelinlik giyilir saçlar yapılır hazırlıklar tamam olur ben beyaz gelinligin içinde defne gelinliğine güzellik katar güzelliginden gelinliği ile salondaki annesinin yanına gider ellerini öper sarılır annesine sıkı sıkı sım sıkı sarılır kurban oldugum annem der sarılır duygular sel olmuştur bentleri yıka yıka boşalır aglar hüzünlenir mutluluk gözyaşları sel olup akar makyaj bozulacak diye gül sakinleştirmeye çalışır defneyi ama nafile defne nerelerde neler yaşamakta kimse bilmez defne dünya evine aşk yuvasına aşkına özlemine kavuşmuştur artık hasret bitti sanar ama yaşayacagı acılardan bi haberdir defne gönül dostu ile gönül nikahını kıyacaktır işte bu gün o gün bu gündür günlerden pazartesi aylardan kasım 16 dır 1998 yılı dır duvardaki saat ise 18:47 göstermekte dir selin kalkar bi sandalye alır ve duvardaki saatin pilini çıkarıp saati duvara tekrar asar artık zaman durmuştur ve o saat hala biryerlerde yine duvarda asılıdır saat o saat zaman ise o zaman da kala kaldı . Defne arkadaşlarıda gelir gelin çiçegi arkadaşlarının hediyesi iki kişide esat davet etmiştir esatın arkadaşları da defne yapraklarından yapılan gelin tacı taç ta defne yapragıdır onlarda gelir imam gelir nikah kıyılır tam zamanında düğün pastası gelmiştir kesilir yenilir içilir eglenilir küçücükte olsa anlamlı sade bir dügün olmuştur herkez mutlu kalpler mutmain oluverir akşam olmuş vakit bayagı ilerlemiştir annesi egilir kulagına kızım baban seni selinle biliyor der hayata biraz erken 15 yaşında başlasa da bütün hayalleri emelleri hedeflerini aşkı için feda etsede defne aşkına kavuşmuş veya da kavuştuğunu sanmıştır
Gelinlik dünyaca ünlü ispanyol marka pronovias marka
Dantel detaylar, eski moda tarzı ve vintage kesimleri dantel ile retro bir görünüm sunmuş (vıvıanite) Mikado kumaş v yaka saray modeli gelinimizin güzelligi ile bütünleşince rüyalarda dahi görünemeyecek bir güzellik ortaya çıkacak peri kızı periler gibi olacak tır esatında dedigi gibi defne su perisi ne dönüşür ben beyaz gelinliği ile defne ne büyük senin aşkın ya defne
özdemir asaf ne diyor
Keşke sen ben olsan
Seni sevmemin nekadar zor olduğunu anlasan
Keşke ben sen olsam
Bukadar sevilmenin tadını çıkarsam
Özdemir asaf
DEFNE SENİN AŞKIN NE BÜYÜK BİR AŞK DEFNE umarım leyla umarım şirin aşkı gibi birgün esat defne aşkıda dillerden dillere dolaşıp asırlar boyu anlatılır ilham olur örnek olur aşkın hep var olsun aşkın la var ol defne esat
Not gelinliğimizin dantel detayları annemiz tarafından kendi elleri ile işlenerek gelinlik üzerine dahil edilmiştir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.