- 108 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
KURTULUŞUN SONKALESİ HAYMANA
Milli mücadele’ de Haymana’nın önemi?
Haymana; Milli mücadele’ de vatanın işgal altından kurtulması ve top yekün bir mücadelenin başlamasında çok büyük bir rol oynamıştır. Mustafa Kemal Atatürk ve bu davaya gönülden bağlanmış arkadaşlarının ve Kuva-i Milliyecilerin en önemli karargahı Haymana’dır. Sakarya meydan muharebesi Haymana topraklarında gerçekleşmiştir. Tam bağımsız Türkiye’nin temelleri Haymana’da atılmıştır. Yurt savunmasında sonkale Haymana’dır ve burası geçilseydi Ankara düşe bilirdi.
“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır o satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz.’’ Tarihe altın harflerle geçmiş olan bu sözünü Haymana’da söylemiştir. Sakarya savaşı yakın tarihimizin büyük bir dönüm noktasıdır. Haymana’nın merkezine ve Ankara’nın hemen önlerine kadar gelen Yunan ordusu, Şerefligökgözü, Katrancı ve Ataköy civarında başlatılan Kuva-i Milliye kahramanlıklarıyla bu bölgeden Polatlı, Afyon ve Eskişehir hattına sürülmüştür. 22 gün ve 22 gece devam eden şiddetli çarpışmalar sonunda Yunan ordu zayıflatılmış ve geri çekilmek durumunda bırakılmıştır. Yunan ordusunun bertaraf ve yok edilmesinde Haymana ve Haymana halkının rolü çok önemlidir.
Çok eski bir tarihe sahip olan Haymana Hititlere, Frigyalılara, Galatlara, Romalılara, Bizanslılara dayanmaktadır. Bu dönemlere ait birçok yapıt ve eser bu medeniyetlerin nişanesini göstermektedir. Selçukluların en önemli yerlerinden olmuştur. Osmanlının Ertuğrul gazinin annesi, Hayme Sultanın otağının kurulduğu bir beldedir. Şifalı kaplıcalarıyla tarihten günümüze şifa kapısı olmuştur. O dönemde bu şifalı sular Yunan askerlerinin kirli bedeniyle, kirletilmiş olsa da Yüzbaşı Hüseyin Avni Alparslan ve silah arkadaşlarınca günlerce süren savaş sonunda geldikleri yere doğru sürülmüşlerdir.
SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ VE İKİNCİ İNÖNÜ ZAFERİ
Türk milleti için Sakarya Meydan muharebesi artık bir ölüm kalım savaşı olmuştur. İkinci İnönü zaferinin sonucu olarak Sakarya Meydan muharebesi başlamıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında kazanılmış olan II. İnönü Savaşı, İngilizlerin Yunanlıları kışkırtması sonucunda meydana gelmiş bir savaştır. Yunanlılar katıldıkları Londra Konferansında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin İtilaf Devletlerinin isteklerini kabul etmemesi üzerine II. İnönü Savaşı, İngiliz desteği ile Yunanlılar tarafından başlatılmıştır. II. İnönü Savaşı da tıpkı I. İnönü Savaşı gibi Yunanistan ve Türk Cumhuriyeti arasında 23 Mart - 1 Nisan tarihleri arasında gerçekleşmiş savaştır. Savaşı kazanan yine Türk Cumhuriyeti olmuştur. Yunanlıların gözü Ankara’daydı. Sevr Antlaşmasını Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne kabul ettirmek istiyorlardı, bunu yapabilmek için her fırsatta haince saldırılarına devam ettiler.
Mustafa Kemal Paşa 5 Ağustos 1921’de TBMM hükümeti tarafından kabul edilen 144 sayfalı kanunla ve geniş yetkilerle üç ay süre ile Türk ordusunun sorumluluğunu üstüne alarak Başkomutanlık görevine getirildi. Mustafa Kemal Paşa bu yetkilerine dayanarak 7-8 ağustos 1921’de ‘’Tekâlif-i Milliye’’ emirlerini yayınladı.
1. Her ilçede bir tane Tekâlif-i Milliye Komisyonu kurulacak.
2. Halk, elindeki silah ve cephaneyi 3 gün içinde orduya teslim edecek.
3. Her aile bir askeri giydirecek.
4. Yiyecek ve giyecek maddelerinin %40’ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek.
5. Ticaret adamlarının elindeki her türlü giyim eşyasının %40’ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek.
6. Her türlü makineli aracın %40’ına el konacak.
7. Halkın elindeki binek hayvanlarının ve taşıt araçlarının %20’sine el konacak.
8. Sahipsiz bütün mallara el konacak.
9. Tüm demirci, dökümcü, nalbant, terzi ve marangoz gibi iş sahipleri ordunun emrinde çalışacak.
10. Halkın elindeki araçlar bir defa olmak üzere 100 km’lik mesafeye ücretsiz askeri ulaşım sağlayacak.
(GÖRSEL KAYNAK: VİKİPEDİ-TOLGA GERGER)
Tekâlif-i Milliye Emirleri, 7 ve 8 Ağustos 1921 günleri yayımlanmıştır ve on emirden oluşmaktadır. "Tekâlif-i Milliye Emirleri" çok kapsamlı olup bir taraftan aynı vergi mahiyetindeki uygulamayı içermekte, diğer taraftan da hizmet vergisi mahiyetindeki uygulamayı öngörmektedir. Bu sayede Sakarya Savaşı için mali hazırlıklar başlatılmış oldu. Bu sayede orduya silah, araç-gereç ve personel bakımından sağlamlaştırma sağlamıştır.
23 Ağustos 1921 günü sabah saat 11’de Yunan 1. Tümeni’nin (Haymana) Mangaldağına taarruzuyla 22 gün ve gece sürecek olan tarihin en uzun meydan muharebesi başlamıştır.
JEOPOLİTİK VE ASKERİ KONUM OLARAK HAYMANA’NIN ÖNEMİ
23 Ağustos 1921’de saat 11.00’de 1. Tümen Yunan ordusunun Mangal dağına taruzu ile Sakarya savaşı (meydan muharebesi) başladı.
29 Ağustos 1921 beş gündür güçlendirilmiş Yunan 7. tümeni Polatlı’yı almak için uğraşıyor, ancak 29 Ağustos günü de saldırıyı sürdürmelerine rağmen, Polatlı’ya varmalarına kuş uçuşu 8 kilometre daha vardır. Ezineli köyü Yunanlılarca işgal edildi. Gün doğarken Ezineli köyü geri alındı. Toydemir köyü kaybedildi.
İngiliz haber alma örgütünün Anadolu’daki uzantısı Black Jumbo Türk askeri sırlarını saati saatine İstanbul’a aktarmaya devem ediyor onlar da bu bilgileri Yunan Küçük Asya Orduları komutanı Popoulas’a bildiriyordu. Türk’ün ölüm kalım savaşı verdiği günlerde, satılık kişilerin cephe yakınlarına sızmış olmaları çok acıydı.
Yunanlılar Gece yarısı Çaldağ yakınlarındaki küçük tepeyi ele geçirdiler. 15 Tümen 56. Alayı tepeyi geri alabilmek için çabalıyordu. 2.Taburdan Harun çavuş sorumluluğunda 15 fedai el bombalarıyla Tepeye sızdı. Yunan Makineli tüfeklerini susturdu. iki şehit vererek geri döndü. Alay Soğulca sırtlarına mevzilendi.
Bu kanatta Haymana kaplıcası ve çevresi, büyük bir hastaneye dönmüştü. İleri birliklerden sürekli yaralı kafileleri geliyor, operatörler uyumaya zaman bulamıyorlardı.
Gece yarısından itibaren 90 km uzunluğundaki cephe boyunca saldırıya uğrayan Türk birlikleri genellikle mevzilerini korumayı başarmışlardı.
30 Ağustos 1921
Bugünün önemli savaşı 4. Grup cephesinde oldu. Bu grubun karşısındaki Üçüncü Kolordu, yüzünü kuzeyden doğuya, Çaldağı yönüne çevirmişti. Bu yönü kapatma görevi, 4. Grup emrine yeni girmiş olan 1. Süvari Tümeni’nindi. Sayıca çok azdı, savunmak zorunda olduğu cephenin genişliği ise sayısına göre fazlaydı: 8 km. Aksi gibi taarruz da gittikçe şiddetleniyor-du. Bu tehlikeli durum Cephe kurmaylarını çok tedirgin etti. Yunanlılar Çal’ı ele geçirirlerse Türk cephesinin gerisine hâkim olurlardı. Dağdan cephe gerisi tabak gibi görünüyordu. Bu da yenilgi demekti. Çal’a mutlaka takviye yetiştirmek gerekiyordu. Ama nereden?
İsmet Paşa tehlikeyi göze alarak 15. Tümen ile 24. Tümeni Çal’ı korumakla görevlendirdi.
SAATLER geçtikçe durum daha tehlikeli olmaktaydı. Çal’ın batı eteğinde 1. Süvari Tümeni canı pahasına dayanıyordu. Hava kararırken 190. Alay yetişti. Ama Süvari Tümeni’nin takati tükenmişti, alaya bir görev veremeden çözüldü, emrindeki bazı küçük piyade birliklerini de birlikte sürükledi, adeta dağılarak kuzeydoğuya (Karayavşan’a) çekildi.
Çaldağı yönü açılmış oldu. önünde bir engel kalmayan 10. Yunan Tümeni rahatça ilerlemeye başladı. Cephenin bütünlüğü ve güveni tehlikeye girmişti. Hava kararınca durumu öğrenmek için dağa keşif kolları yollandı. Askerler çay için küçük ateşler yakarlarken Haymana’lı kadınların eşliğinde erzak dolu üç kağnı ağır ağır gelip ordugâhın kıyısında durdu. Askerlere erzak dağıttı. Teyemmüm ederek yatsı namazını topluca kıldılar. Helalleşip gece yarısından önce yola çıktılar. Çaldağı’nın güney yamaçlarından yukarı tilki gibi sessizce tırmandılar. Baskın için yayıldılar ve zirvedeki Yunan birliğinin içine birkaç noktadan birden süngüleriyle hışım gibi daldılar. Zirve ve çevresini temizleyip mevzilendiler.
31 Ağustos 1921
İsmet Paşa Başkomutan’ın yanına, 31 Ağustos 1921 günü saat 01.00’den sonra gelebildi. Yorgun ve sıkıntılıydı:
“Çal’da bu gece sadece bu alay var. Öbür birlikler ancak sabaha yetişebilir. Bu gecemiz çok kritik. Çaldağı’nın elden çıkması olasılığını dikkate alarak Kızılırmak’ın doğusuna çekiliş planlarını hazırlamaya başladık."
Gözler Başkomutan’a döndü. İsmet Paşayı, başını önündeki haritadan kaldırmadan dinlemişti. Şimdi başını kaldıracak, gerçekçi bir insan olarak herhalde karargâhın yaptığı hazırlıkları onaylayacaktı. Sonra da geri çekilişin ayrıntılarını konuşacaklardı. O kadar emekle ve ümitle kurulmuş ve bugüne kadar ölümüne direnmiş olan gazi orduyu çekiliş yollarında düşündü. Millet bu ikinci çekilişin acısına ve yüküne katlanabilir miydi?
Nefesler tutuldu.
M. Kemal Paşa başını kaldırdı. Yoğun düşünce anlarından sonra gözleri koyulaşıyordu. Şimdi de öyle olmuştu: "Çaldağı elden çıksa da çekilmeyeceğiz" dedi.
Kâzım Paşa şaşırdı:
"Nasıl olur Paşam?"
Başkomutan nasıl olacağını anlattı.
YUNAN 10. TÜMENİ sabaha karşı taarruza geçti. 190. Alay, arka arkaya süngü hücumları yaparak Yunanlıları önce durdurdu, sonra zirveden iyice aşağıya sürdü.
Alay hayli kayıp vermişti ama savaş azmi azalmamış, tersine artmıştı. Zirvedeki bu çılgın alay yüzünden 10. Tümen ilerleyemez oldu. Çal’ı ele geçiremiyordu 190.Alay toplar ateşe başlar başlamaz korunaklı yerlere çekildiler. Zirve kızıl ateş ve kara duman içinde kaldı. Dağ uyanmış bir yanardağa benzedi. 190. Alay’in mevzilerini bir saatten fazla top ateşine tuttuktan sonra 10. Tümen harekete geçti. Alay çok kayıp vermiş, sığınaklar yıkılmış, siperlerin çoğu allak bullak olmuştu. Sağ kalanlar ve yaraları ağır olmayanlar silah başı ettiler. Savaş başladı. Sakalar, ağırlıkçılar, sağlıkçılar, aşçılar, tabur imamları, flamacılar, borazanlar da sahipsiz kalmış tüfekleri alıp savaşa katıldılar. İlerleyemeyen 10. Tümen taarruza ara verdi. 24., 15., 57., 8., Tümenlerimiz yetişti ve çaldağ’ın batısındaki tepeler haricinde çaldağ geri alınmıştı.
TÜRK ORDU KARARGÂHINDA hava çok gergindi. 7. Yunan Tümeni’nin Duatepe ve Kartaltepe’den sonra Karadağ’ı da alması ve Polatlı’ya iyice yaklaşması iki büyük sorun yaratmıştı. Bu kez de sağ kanadın kuşatılması tehlikesi belirmişti. Bir delik yamanırken bir başka yer deliniyordu. Cephe Komutanlığı Çaldağı ve Haymana kesimlerinin savunulması için de ek önlemler aldı. 23. Tümen’e, alaylarından birini Cephe ihtiyatı olarak hemen Haymana’ya yollamasını emretti.
01 Eylül 1921
Kuzey kanatta Yunan 7. Tümen, Dua Tepe’nin doğusundaki Basrikale Tepe’sini sabah erkenden şiddetli topçu ateşi altına aldı. Taarruz etmek için burdaki birliklerin en zayıf ânını bulmuşlardı. Dua Tepe’den çekilen Birliklerimiz Basrikale’ye yeni yerleşiyorlardı. Siperler daha yarım yamalaktı. Yunan birliği berkitilmemiş ve düzenlenmemiş Türk mevzilerine iyice yaklaşınca süngü hücumuna kalktı. Yunanlıların hücum ettiği yarım yamalak mevzideki askerler son âna kadar düşmana ateş edeceklerine, siperlerinden fırladılar, onlar da süngü hücumuna kalktılar sağ kalan Yunanlılar geri kaçtılar. Basrikale Tepesi Türklerde kalmıştı.
Düşmanın toplarının menzili içinde kalan Polatlı boşaltıldı. İstasyona indirilen yiyecek ve ekmekler, birliklere dağıtılamadan kül olmuştu. Durumu öğrenen yakın köylerden ve çiftliklerden birliklere yufka ekmeği ile azık yağacaktı. Yunan Üçüncü Kolordusu çok çabaladı ama ilerleyemedi.
Birinci Kolordu Komutanı General Kondulis bir tümeniyle yine Çal’a yüklendi. Ama Çal Grubu (15. ve 24. Tümenler) çok iyi direniyordu. Asker hayal edilmesi bile zor bir özveriyle dövüşmekteydi.
2 Eylül 1921
Çaldağ’ın stratejik önemi nedeni ile Özel örgütlenmeye gidilmiş ve Çal hephesi Komutanlığı kurulmuştu. Komutanı ise Albay Şükrü Naili (Gökberk) idi emrindeki 15. Ve 24.Tünenle Yunan 2. Ve 12.Tümenine karşı Çaldağı savunuyordu. Tümenlerimiz ağır kayıplar vererek gerilemeye başladılar. Gece yarısına doğru Tüm Çaldağı Yunanlılar ele geçirdiler. 5. kafkas Tümeni ve 61.Tümenin çabaları da işe yaramayarak. Şeyhali –Karayavşan çizgisinde yeni bir savunma başlattılar. Yunanlılar Şavaşın başlangıcından bu yana en büyük ilerlemesini Yapıp Ankara’ya Kuş uçuşu 60 km yaklaştılar. Mevzilerinden çekilen Tümenler 300 metre geride yeni bir cephe başlattılar.
Yunanlılar Basrikale’ye 150 metre yaklaştılar. Fakat süngü süngüye savaşın neticesinde Yunanlılar Basrikaleden atıldı.
3 Eylül 1921
Türk Ordularının Çaldağ’da Yeni bir cephe başlattığını öğrenen Yunan Küçük Asya Ordusu Komutanı Korgeneral Papoulas çadırına kapanmış, Savaş Bakanı aracılığı ile hükümete yollayacağı raporu yazıyordu. Amacı savaşı hemen kesip orduyu Sakarya’nın batısına çekmekti. Ama pek çok olumsuzluğa yol açacağını iyi bildiği bu büyük kararın sorumluluğunu tek başına taşıyacak kadar safdil değildi. Askerce gereklerden anlamayan politikacılar adamı paramparça ederlerdi. Hükümetin onayı ve izniyle geri çekilmek istiyordu. İzin gelene kadar orduyu Sakarya’nın doğusunda oyalayacaktı.
ÇALDAĞI bunalımını atlatan Türk ordusu rahatlamıştı. Birlikler bugünkü durgunluktan yararlanarak eksiklerini bütünlemeye baktılar. Temizlik yaptılar. Yakın köyler dinlenen birliklere kazanlarla sıcak yemek yolladılar.
4 Eylül 1921
Çaldağı’ndaki Yunan tümeni, çevredeki Türk mevzilerine hâkim olmasına rağmen seyrek ve etkisiz top ateşiyle yetindi. Kolordusunun üçte ikisini kaybetmiş olan General Kondulis, tümenlerin çatışmaya yol açmasından kaçınıyordu. Taarruzun hiçbir anlamı kalmamıştı.
(Kaynak:Sakarya Meydan Muharebesi Günlüğü-Alptekin Müderrisoğlu Şu çılgın Türkler-Turgut Özakman) - (kaynak: Haymana gazetesi 28.08.2014. Hazırlayan SAMİ ÜMÜT Haymana Kaymakamlığı Emekli Yazı İşleri Müdürü)
YÜZBAŞI HÜSEYİN AVNİ ALPARSLAN
Son Kale Haymana, 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihleri arasında 22 gün 22 gece süren ve İstiklal Savaşının dönüm noktasını teşkil eden Sakarya Meydan Muharebesinin geçtiği toprakların büyük bir bölümü o yıllarda da, bugün de Haymana sınırları içindedir. 27 Ağustos-2 Eylül Güzelcekale Muharebeleri, (İçlerinde Yarbay Esat Faik Bey ve 42. Alay Komutanı Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan’ın da olduğu 3.824’ü şehit olmak üzere 8.540 Şehit verdiğimiz muharebe) (Kaynak, Haymana Belediyesi) Her cm toprağımızda şehit kanı ve mezarı var. Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı, Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı, Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı. (Mehmet Akif Ersoy).
Hüseyin Avni Alparslan kimdir, bugün Giresun’un ilçesi olan Tirebolu’nun, Cintaşı mahallesinde 1876 yılında doğdu. Hüseyin Avni, Amasya’nın Suluova ilçesinden Hüseyin YAZICIOĞLU ailesinden Tirebolu’ya hoca olarak gelen Emin Efendinin oğludur. Annesi Tirebolu’lu Yanık Ömeroğlu zadelerden diğer deyişle Yanık Ömeroğullarından, Kadın hanımdır. Başarılı bir tahsil hayatıyla kazanılması zor olan Pangaltı Mekteb-i Harbiyesi’ni kazanır ve başarıyla bitirir. Teğmen rütbesiyle mezun olunca Balkanlara, Selanik’e tayin oldu. H.Avni, Selanik’li Başyazıcı ailesinden Rıza Ağa’nın kızı Huriye Hanımla evlendi. Çocuğu yoktur. Balkanlarda eşkıya takibinde görevler yaptı. Jandarma kursuna katılarak jandarma sınıfına geçti. Bulgar çetelerini mağlup etti. 31 Mart ayaklanmasında arkadaşlarıyla gönüllü olarak hareket ordusuna katıldı.
42. ve 47. Gönüllü Alaylar, Pontus ve Milli Kuvvetlere karşı ayaklanmaların bastırılmasında pek çok görev yapmış devamen Ankara üzerinden Türk Ulusu için kritik bir savaş olan Sakarya Savaşı’na katılmışlardır. Son kale Haymana Savaşın hassas bir safhasında 42. Alay Mangaldağı’nın geri alınması muhaberelerine katılmış, Haymana üzerinden Ankara’ya sarkmayı planlayan Yunan Ordusu ile göğüs göğüse savaşmıştır. Askerlerinin de büyük bölümüyle Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan Şerefligököğüz mevkinde Şehit olmuştur. Mangaldağı, Taşlıtepe ve Şerefligököğüz mevkinde, 42.Alay’ın içinde bulunduğu 4. Tümen, 47. Alay ve Muhafız Taburu, yokluk ve cephanesizlik şartlarında, genç subaylar önde, yüzlerce şehit vererek, savaşın kaderini ordumuz lehine çevirmede etkili olmuşlardır. Esasında Sakarya Zaferi, Tuna boylarından beri gerileyen ulusun kötü kaderinin tersine döndüğü ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin habercisi olan büyük bir zaferdir.
Binbaşı Hüseyin Avni ALPARSLAN, Son Kale Haymana, Sakarya Savaşının o kritik saatlerinde, Başkomutan Mustafa KEMAL, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün Vatandır” emrini verip, emir cephedeki Subaylara ulaşınca o saatlerde, en şiddetli çatışmaların olduğu, Mangaldağı Şerefligökgöz mevkinde, Subaylarına o da şu emri vermiştir: “İzinsiz ve emirsiz çekilen her asker idam edilecektir. Bu savaş böyle bir savaş olacak. Çünkü bu savaş fetih yağma savaşı değil, Vatan Savaşı. Hiç bir hatayı affetmeye hakkımız olmadığı bir savaş. Komutanlarımız izin vermedikçe geri çekilmeyeceğiz, öleceğiz. Askere örnek olacağız. Çocuklarımıza para pul mal mülk değil, Milleti için Şehit yada Gazi olmuş namuslu bir askerin çocukları olmanın şerefini bırakacağız…”
(Kaynak, 2007 Mustafa KÖSE Tarih Bilimci)
(HAYMANA GAZETESİ 15.10.2021 AYDIN BENLİ)
SONKALE HAYMANA
Suyu sıcak, insanı delikanlı mert
Kaplıcaları şifalı, kükürtlü suda kalmaz dert
Kışı çetin kar yağar, havası sert
Haymana’dır namı, halkı cömert
Ovadır, nadas yapılır ekinler ekilir
Güzün o ovada, arpa buğday biçilir
Koyunları kuzuları besilidir, uzaktan seçilir
Haymana sevdadır geçilmez, yârdan geçilir
Gazi Paşa emir verdi askerine Haymana’da
Son kaleydi Haymana geçilmez, hızlı çağında
Kalleş Yunan bozguna uğradı Mangal Dağı’nda
Yunan’a dedelerimiz mezar kazdı on beşlik çağında
Şerefli Gökgöz Köy’ü tümen oldu geçilmez
Dereleri coşar akar, Yunan kanı oldu su içilmez
Haymanalı yiğittir ona kefen biçilmez
Haymana delikanlı diyarıdır, bir adım geri çekilmez
Aydın Benli
Siyaset Bilimci Yazar
KAYNAKLAR
2.2- (GÖRSEL KAYNAK: VİKİPEDİ-TOLGA GERGER)
2.3-(Kaynak:Sakarya Meydan Muharebesi Günlüğü-Alptekin Müderrisoğlu Şu çılgın Türkler-Turgut Özakman) - (kaynak: Haymana gazetesi 28.08.2014 . Hazırlayan SAMİ ÜMÜT Haymana Kaymakamlığı Emekli Yazı İşleri Müdürü)
2.4-(Kaynak, 2007 Mustafa KÖSE Tarih Bilimci) (HAYMANA GAZETESİ 15.10.2021 AYDIN BENLİ)
Sonkale Haymana şiiri Aydın Benli.