Akıl üzerine
Akıl üzerine
akıl yoranlar onu üç kademede açıkladılar.
Akl-ı Evvel, Akl-ı Küll ve Akl-ı Maaş.
Aklı evvel;
varlıkta bizatihi bulunan ilahi ilimdir.
Bir diğer adı kalemi âlâdır.
Aklı evvelin tenezzül yeri Levh-i Mahfuzdur.
Varlığı ve levh-i mahfuzu birbirinden ayrı düşünmemeksizin;
Aklı evvel için,
Levh-i Mahfuz’un toplu duruşu da denilir.
Levh Aklı Evvel’ in tafsil yeridir.
İlahi ilim ana kitaptır.
Aklı evvel onu açıklayan imamdır.
Levh ise toplu ilmi açıklayan kitaptır.
Levh kaleme uyum sağlamış itaat etmiştir.
Kalem ise bizatihi aklı evvel olup levh’e tam hakimdir.
Nun adı ile de anılan ilahi ilmin divitinin mürekkebinde toplu halde bulunan hükümleri açar, her zerreye ihtiyacınca tafsil/açık (nakış) eder.
Böylece aklı evvel; Aklı Külliye ayrıntılı şekilde nüfuz eder, yayılır.
Aklı maaş ise aklı külliyi tafsil eder; her nefis fıtratı (gayreti) kadar nasiplenir.
Aklı evvel ilahi ilmin nurudur.
Bu sebeple bütün varlık ilahi ilmin/nurun zuhurundan ibarettir.
Yaratılışa dair ilk belirti nurun bu aleme tenezzülü, yani zuhuru, görünür bilinir oluşudur.
İstersen buna sonsuz sınırsız Hakk’ın (toplamın) ilk yayılımı diyebilirsin.
‘’ Allah teâlâ, ilk olarak aklı yarattı.’’ Hadisi şerifi bu gerçeğe işaret eder.
Akıl; Halka nispet edilen hakikatlerin,
ilahi vasıfla anılmaya en yakın olanıdır.
Bu yaratılma, biteviye batından zahire tenezzülle, aklı külliye intikal eder.
Aklı evvelden ilk zuhur, gönle düşer;
Aklı külli hisleri,
fikirleri idrak edip zahire çıkaran, akıl edendir.
Böylece akl-ı evveldeki bilgi aklı külliye tenezzül etmiş olur.
İbadetlerle, doğru zikirle yeterince temizliğe ulaşmış gönüller - akıllar nur görmeye başlarlar.
Zamanla nurların bir işaret dili olduğunu sezer, anlamını çözmeye başlarlar.
İşareten (yani vahyen) meleki alemin ve eşyanın bilgilerini herkesten önce sezmeye,
keşfetmeye başlarlar.
Bunu başarabilenler yaratılışın aklı külliye nasıl tenezzül ettiğini fark ederler.
Bu işaret dilinin dallarından birisi de ilmi ebedan denilen ihtilaç ilmidir.
Nur görmeyenlerin aklı evvelden nasipleri yoktur.
Anacak O tecelli, yani yaratma işi aklı külliye ihtimaller (misal) aleminden inzale(inmeye) başladığı andan itibaren hayali olarak idrak edilmeye başlanır.
O;
yani aklı külli,
insanlar, melekler ve cinler için sanki bir nurdur.
Aklı Maaş ise daha ölçülü kişiye özel nurdur.
Aklı maaşın idrâkı fikir aleti ile olur.
Akl-ı Maaşın Akl-ı küll’e bakan bir yüzü vardır;
Ancak akl-ı evvelden nasibi yoktur.
Çünkü Akl-ı maaşın fikir ve kıyasla fikir yürütme ölçülerinin akl-ı evvel üzerinde hükmü yoktur.
O nur; kutsi vahyin zuhur(çıkış) yeri olup,
nefse nispet edilen ruhun merkezine inmektedir.
Akl-ı külli bu emrin yayılıp dağılmasında
adaletin yerli yerince tecellisine bir ölçü, mizan unsurudur.
Kendi dışında herhangi bir kanunla kavranmaktan münezzehtir.
O en küçükten en büyüğe kadar eşyayı her çeşit ölçüyle tartar, ilahi adaleti gerçekleştirir.
’’Zerre miktar iyilik ve zerre miktar kötülük karşılıksız kalmaz.’’ Ayeti ile ifade edilen gerçektir.
Akl-ı maaşın tek ölçüsü fikir,
tek gözü adetler ile daha önceden edinilmiş huylar ve davranışlardır.
Herşeyi, kişiliğinin delili olan cüz aklına uydurur.
Cüz aklının yegane fikir aleti ise nefsince bilinen ve geçmişte edinilen malum şeylerdir.
Onun bir tek gücü vardır o da tabiattır.
Yani beş duyu ile ömrünce sezilen şeylerle edinilmiş bilgi ve davranışlardır.
Ama akl-ı Külli böyle değildir.
Onun iki terazisi vardır; biri hikmet ve biri kudrettir.
Ve iki yüzü vardır; biri ilahi gereklilik, diğeri tabii kabul yerleridir.
Ve iki gücü vardır; Biri ilahi irade, diğeri halka(yaratılmışa)ait iktiza(gerekliliktir)dır.
Akl-ı Küll için bir tek ölçü söz konusudur,
o da dürüst ve şaşmaz bir adalet(ödeşmedir)tir.
O hiçbir şeyi kaçırmaz.
Akl-ı maaş gibi değildir.
Asla israf etmez,
hiçbir şeyi boşa götürmez.
Akl-ı maaş bildiklerinden eksikli hükümler çıkarırken,
Akl-ı Külli ilahi ilmin tamamı ile hükmeder.
Eksiklerden ve fazlalıklardan münezzehtir, her yüzüyle kamildir.
Akl-ı Maaşın kıyasları ve hükümleri sağlamasızdır.
Ancak bildiklerinin toplamı kadar hüküm yürütürken bilmediklerinden büsbütün habersizdir. Yanıldığını ancak yaşayarak görür, öğrenir.
Keşke diyen akıldır.
Böyle olacağını bilemedim ne yazık diyen akıldır.
Hüküm yürütürken dayanağı ilahi emirler ve bilimsel gereklilikler değil huylar ve alışkanlıklarıdır. Sınama yanılma yoluyla yaparak yaşayarak öğrenir.
İlahi nurdan haberi olmayan akl-ı maaşın zaman içinde rahmete erdiği an hiçliğinin farkına vardığı andır.
25 ocak 2023
Ilgın- Konya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.