- 1060 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
KADIN OLMASA MIY DIM?
Önce hiç bir dayatma günü (anneler, babalar, sevgililer günü...) kabul etmiyorum.
Böylece "Kadınlar Günü" mantığına da karşıyım. Birinin "kadınlar gününüz kutlu olsun" demesi, beni rahatsız ediyor, gerçekten.
Çünkü hiç bir şekilde kadın-erkek ayrımına ve bunun açılımıyla gelişen femizim ve benzeri yaklaşımlara da (kadınlığımı, ispatlama ya da savunma mecburiyeti hissetmiyorum.) karşıyım.
İnsan; kadın ve erkek için yapabileceğim ve kabul edebileceğim tek sınıflama. Kanepe kanepedir, iki kişilik, üç kişilik demezsiniz. İnsan da insandır, kadın erkek değil.
Yalnız yaradılıştan farklılıkla (cinsiyet ve benzeri) vücut bulduğumuzu kabul ediyorum ve malesef ki ardından gelen pek çok şeyin de bu farklılıktan geliştiğini düşünüyorum.
Birilerinin kadın haklarını savunmasını - hele bu savunucular erkekse- tuhaf buluyorum.
Ben inanmıyorum ayrıma, ayrımcılığa peki ya benim dışımda kalanlar? ??
Sırt çantamı sırtıma atıp dünyayı dolaşmak istemişimdir hep, bu istek şimdi bile makul gelmiyor bana.
Fatma Aliye ilk kadın Türk romancısıymış, belli bir süre kendini, cinsiyetini saklamak durumunda kalmış!
Camılle Claudel de Rodin den az çekmemiş. Hem sevgili olarak Rodin den hem de kadın olarak ve kadın heykeltraş olarak toplumdan. Sevgilisine çektirdiği acının öcünü almak istiyorum şimdi Rodin den(!)
Kariyer peşinde koşup, evlenince ya da çocuk doğurunca işini bırakan, ara veren ne çok kadın var!
Yirmili yaşlarımın sonuna doğruydu ve eğitimini aldığım işte çalışmak niyetiyle iş başvurusunda bulundum. Yaşımı ve medeni halimi gözönüne alıp bir kaç yıl içerisinde evlenip çocuk doğuracağım hesabedilde ve bu gerekçeyle tercih etmediler.
Başarabilen kadın(lar) istisnasal istatistiklere maruz kaldı hep.
Sokakta bulunabilme saatlerimiz bile "toplumsal saat dilimi" çerçevesinde işledi.
Doğu da yaşayan kadınları ve onların kaderlerini konu bile etmiyorum. Berdeline şahit olduğum Hediye yi, O nun küçüğü Zübeyde yi, O nun da küçüğünün kaderini konu etmiyorum...
Trafikte kadın sürücüleri sıkıştıran diğer sürücülerin ikinci el otomobil alırken "kadından al, temiz olur" düşüncesini iki yüzlüce buluyorum.
Belli bir yaşa gelip evlenmeyen kızlara yapılan baskıyı konuşmak istemiyorum." Şimdi ailen var, ya sonra, muhakkak evlenmelisin, yoksa ortada kalırsın" mantığını, sosyal baskının dürtüsünü konuşmak istemiyorum.
O belli yaşa gelen kadınla aynı yaştaki erkeğin ancak"bekarlık sultanlıktır" fikri hürriyetinden sıkılırsa ve çamaşırını yıkamasını istediği bir "kadın(ı)" olmasını istediğinde evlenmesi ve kadının buna bir yerde mecbur olması hatta mecbur bırakılması... Ağlamak istiyorum. Ve karşıma çıkan ilk "kadınlar gününüz kutlu olsun" diyen kişiyi de ağlatmak istiyorum.
Kadınım. Bir işim ve bir eşim yok, oooh kendimi cinsiyetler üstü hissediyorum.Ve hatta belkide insan ötesi...
YORUMLAR
Çok haklı sitemler ve katılıyorum size...
Benim de bir "364 Gün" adlı şiirimde sevgililer gününe ait sitemlerim vardı.Ben tüm özel seçilmiş günlere karşıyım neden mi? Kadınlar yalnız bir "Kadınlar günün"de mi anılmalı veya Babalar günü, anneler günü vs...
Oysa insan olarak her günümüz bayram, kaynaşma günümüz olmalı derim. Ve bilinmeli ki bu tür günler kapitalist güçlerin daha çok stoklarını eritmek anlamına geliyor bence. Sadece özel günlerde değil ben her günü kadınlar, anneler, babalar, sevgililer ve şiirler günü olarak görmek isterim... Kadın ve erkek eşitir= SEVGİ
Yine mi uzatım? afola.
Güzel bir yazıydı ve sizi yürekten kutladım
Saygılarımla