- 257 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
ALNININ AKINDA SAKLI AŞK VE TANRI...
S/özlük anlamın yoktu senin ve sessizliğin o sivri dili.
Pekişen hasretin de kırık rozeti ve amblemi iz düşümünde şehrin şairse gizin peşinde saf kan aldatı saf kan alıntının ihbarı deştikçe yaralarını sözlüğün verdiği bir muhtıra misali ve işte kaderin hatırşinas söylemi ve kırık tokasına tutturulmuş yürek deşen keder gibi.
Yitiklerin şehri.
Bitiklerin kadehte kalan son damlası.
Yorgun kıtalar atlası.
Önsezi adeta anestezi ruhu deşip de ruhtan çalakalem duygularla yardığı teninde aşkın yakut gözlerinde özlemin ve melankoli yüklü bir çapanoğlu ararken en derininde saklanmış teneffüs etmekten bihaber telaffuzu olmayan bir dil gibi bir makale ve işte sızan derinden sezilerin elediği savruk bir hayali neşreden kalemin izinden giderken gün ve gece.
Patavatsız bir güç.
Doğa kanunu aşılması ne kelime belki de doğaüstü bir rüzgâr keşmekeşi hayatın çapalanmış toprak misali topak topak gözlerinin ihlali ve gözü açık görülen her rüyaya da duacı iken şair.
Bir izlek belki bir mizansen.
Seğiren sözcüklerin buklesinde saklı nice renk nice gizem.
Şirk koşandı azizenin yangınında kül duman renklere ve k/asılası bir halka daha zincirinin pasında ruhun deryasında uyuya kalan bir nöbetçi misali tefekkürün minvali ve göğe dokunan bir el misali:
Mihrabı yerinde bir s/özlük
Yüklemin dibinde yanan bir gedik
Asılası ruhlar
Aşılası derya
Öznesine atıfta bulunurken o gaipten gelen rüya
Misilleme yapan dış sesin
Miracı huzura yönelik iç sesin
Azadesi düşlerin
Azımsanan yürek
Ayracı kürek kürek
Toprağın sarmalında
Yiğide gerekendi elbet
En tepeden
En dine
İzafi olsa bile yörünge
Haşmetli bir aşk masalı belirsizliğin hörgücünde saklı imgeler ve işte yıkılan her köprü yıkılan her düş yakaran şair en çok da belirsizliğin çengelinde takılı bir sızı misali.
Düş kırmızısı bir bulut ufkun kıyamında saklı illa ki umut.
Tutamaklara geçsin harf ihlallerim endamına bitik bir Mecnun, yitik ömrün günahları ve işte o dev/asa alfabe ruhumun kırıntılarından inşa ettiğim soluk ve silik ve ritmi kayıp şarkıların bedduası sıvadığım kadar kolumu sırtımı sıvazlayan göğün o kodaman dolgusu içimin sarmalında yağmurun girdabında kök hücrem kolluk kuvvetim ve korunda saklıyım ettiğim yeminlerin.
Hurra heceler.
Hatırşinas olduğunu bilmediğim imgeler.
Kasıtlı ve kayıtlı bir aşk daha hulasası duyguların tutuklu bir naz:
Haz etmediğim kadar nefretin, kinin ve kirin harmanında öykündüğüm sadece bir iç-cennet, cinnetin kıyılarından döndüğüm beti benzi atmış bir muradın çömdüğü…
Omzumda heybem.
Afatları yüklemin ve o devasa boyutlu dış cephesi rüyalarımın.
Ne hür.
Ne sıradan.
Havsalamdan taşan binlerce kıyım.
Ruhun dengi sadece afaki bir varsayım.
Huzurun döngüsünde sür-manşet şiirlerin ölü gövdesinde ve işte doğmadan batan güneşin arazında hakkını yemediğim dünüm ve varsa yoksa ölüm.
Külbastı duygular.
Köhne bir evin yıkımında dünde kalan mimari esinti oysaki nasıl da haşmetli idi verandada yerleşik yaşam süren çiçekler.
Günyüzü.
Gecenin öğütüşü.
Bir hiciv bir toka ve kayıp mıntıka.
Nazenin kanatlarında ölü bülbülün, gülüne söylediği türküsü dünün minvalinden ansızın seken bir ruh bir de peşinde sürüklenen güruh.
Meddücezrinde hayallerin dürten kalemin ön görüsü…
Tekin değildi bu aralar süregelen gördüğüm düşlerim gerçeklerin methiyeler yağdırmadığı bir minvalde s/ektiğim heceler ve göğün girift teranesinde saklı vazgeçişler.
Konum atmıyorum da artık ruhumun damgalanmış isyanında saklı tuttuğum acılardan nemalandığımın rüzgârında savruk nidalarımın da yok iken eşkâli.
Ötenazi yapmakla iştigal ihbar ederken en nemli meali.
Gün de geçkin gece de seyyah bir külfeti sırtlanmışken…
Şair de telaşlı örerken hayatı şiirlerin ve vecizelerin de dibine boyladığı kadar boyunu geçen dalgalarda yüzüyor olabilmenin verdiği o heyecanı anlatmakla iştigal.
Nemli.
Namı da alıp yürümüşken.
Şakayıklar şakırken ve alnının akında saklı aşk ve Tanrı.
Bir metafor bir hışımla da delip geçebiliyor hani yüreği.
Bir mizansende saklanıyor olabilir de sözcüklerin küreği.
Uzamında aşkın mesai harcadığı yalnızlığın olmaz mı kimliği?
Ve işte seyyah ve saydam yüreğin hem muadili hem müdavimi hüznün askıntı askısında salınan bir seremoni bir armoni en çok da hiçliğin sessiz çığlığında saklı hüznün mentolü.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.