- 118 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Resmen bizimle HAYTAP geçiyorlar
Hani, bir Hoca Nasreddin fıkrasıdır, anlatılır: Hoca birgün başka bir şehre seyahat etmiş. (Seyahatin nereye yaşandığını bilmiyoruz. Tarihçilerimiz, ne yazık, nakletmemişler.) Bakmış ki, heryanda başıboş köpekler, ürüyorlar, uluyorlar, bir de hücum ediyorlar. Papuçlar gayeten pahalı yani. Hocaya hürmetin zerresi yok. "Bu zât eşref-i mahlukattandır..." demeyip parça parça edecekler. ’Hoşt-hişt’ falan bir yere kadar. Kalabalık teskin olmuyor. Canhavliyle yerdeki taşlardan birisini fırlatmayı düşünmüş.
Fakat, aksi gibi, uğraşmış uğraşmış, taş da yerinden çıkmıyor bir türlü. (Herhalde kaldırım taşıymış mübarek.) O kapı da medet istemeye kapalı. Hadi bakalım. Aldın mı başına belayı? Talihsizliğe bak. İtlerin ağzına mama oldu-olunacak! O zaman sitemkârane söylenmiş Hoca: "Burası nasıl acayip memleket yahu? İtleri salmışlar, taşları bağlamışlar..."
İşte, muhterem kârilerim, ta o zamandan bu zamana, bir ’yanlış düzen’ eleştirisi yapılacağında, atalarımız Hoca Nasreddin’den miras bu cümleyi tekrarlamışlar: "İtleri salmışlar, taşları bağlamışlar..."
Şimdi siz sanıyor musunuz herşey mâzide kaldı? Bir fıkra gibi yaşandı-bitti. Böyle şeyler artık olmaz. Hey yavrum hey. Pek fena yanılmaktasınız. Yıl 2024’ü gösterse de insanoğlunun tabiatı ahirzamanı işaret ediyor. Başımıza kıyamet koparılacak bir kıvamsızlığa doğru ilerlemekteyiz. Evet. Ahirzaman öyle garip bir zamandır ki, âdem evladı, daha önce görmediği tuhaflıklara şahit olacaktır. Cennetler cehennem sûreti giyecek, cehennemlere cennet maskesi takılacaktır. Görünüşte ne kadar gelişmiş olursa olsun, ister helaya Ferrari’yle gitsin, içinin içinde, insaniyetinde, âdem ’bedevilerin bedevisi’ hale gelecektir. O yüzden gözümün nuru Bediüzzaman der ki: "Onlar hakaik-i imâniyeyi derk etmekte bedevîlerin bedevîleridir."
Geçenlerde Manisa’da yaşananları düşünün mesela. Eğer bu hâdise sizin başınıza gelseydi, halinizi, Hoca’dan beter bulmaz mıydınız? Bilmiyor musunuz? Duymadınız mı? Hayret. Devrim Koçak’ın sosyalmedyada aktardığına göre özeti şudur:
"Sayın Manisa Valisi,
İnternet sitenizde 29.05.2024 günü yapılan açıklamaya göre üzerine gelen başıboş köpekleri savuşturmak amacıyla bilye atan tabanca ile ateş eden kuryenin havalı tabancası ile birlikte yakalandığını ve hakkında 5199 sayılı Kanuna muhalefet nedeniyle işlem yapıldığını belirtmişsiniz! Köpekler iyiymiş! Peki kendisine hizmetle yükümlü olduğunuz, ekmek parasını kazanmak için kurye olarak çalışan, her gün onlarca başıboş köpek saldırısına uğrayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı nasıl? Isırılmadan, parçalanmadan, aracından düşmeden kurtulabilmiş mi? Aracında hasar var mı? Psikolojik durumu iyi mi? Tekrar araç kullanabilecek mi? Sokaktaki başıboş köpekler arasından tekrar geçebilecek mi? Çalışabilecek mi? Zorunluluk hali diye bir şey duydunuz mu? Aynı duruma kendinizi, evladınızı, eşinizi, anne-babanızı koydunuz mu? Şu açıklamayı yazarken kendinizden utandınız mı?"
Hakikaten insanın dilini-damağını şaklata şaklata şaşırası geliyor muhterem kârilerim. İnsanlığın binlerce yıldır ’gayet çözebilir durumda’ olduğu bir konuyu çıkılmaz hale getirmeyi başardık. Köpeklerin köpeği olduk âdeta. Anadolu hinduları haline geldik. Yolu kapatsalar çekemiyoruz. Üzerimize saldırsalar vuramıyoruz. Parkta kovalasalar tası tarağı toplayıp kaçıyoruz. Musa aleyhisselamın yokluğunda İsrailoğullarını buzağa heykeline taptırmasıyla meşhur Sâmirî sağolaydı apışıp kalırdı. "Benim nasıl aklıma gelmedi ya!" deyip gıpta ederdi hatta. Kendine bile kızardı. Niye kızmasın a canım? Ahirzaman şeytanları kadar zeki olmadığı için başına neler geldi. (Gerçi Musa aleyhisselam gibi celalli bir peygambere karşı da hile sökmezdi.) Eğer bizimkiler gibi minare-kılıf uyumunu tam sağlasaydı, bırakınız kınanmayı, bir de dernek kurup mamanın, afedersiniz, paranın gözüne basardı. Bizimle istediği gibi HAYTAP geçerdi. Özürdilerim. ’Maytap geçerdi’ diyecektim.
Ekonomistler bu sıralar insansalara ’hayvansever derneği kurmayı’ bir iş tavsiyesi olarak anmalılar. Böylesi dernekler kuranların tamamının fakirliği hızlı biçimde son buluyormuş diyorlar. "Nasıl oluyor?" diye sormayın lütfen. Başımıza iş almayalım. Devletin karşısına almaya korktuğu adamlarla Zeki Kamilzâde başedebilir mi hiç? Şaşarım sizin aklınıza. Her neyse. Sözü ziyadeştirmenin yormaktan başka faydası yok. Bu zaman güzel konuşan Harun aleyhisselamların zamanı değil. Bu zaman masaya yumruğu vurabilecek Musa aleyhisselamların zamanı. Masaya yumruğu vuracak iradeyi bulamadığımız takdirde, bugün itlere, yarın bilmem daha nelere hürmette kusur etmeyiz. Şöyle bir hava almaya çıkarken dahi mahallenin köpeğinin diş kirası istememesi için bildiğimiz bütün duaları tekrarlarız. Sâmirîler kazanırsa, bir buzağıda işi bırakmazlar, vesselam.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.