Bencil kimse devamlı kendi çıkarını düşündüğü için başkalarını düşünmeye ayıracak vakti yoktur.
TİLHABEŞLİ FİLOZOF
TİLHABEŞLİ FİLOZOF
@tilhabeslifilozof

Dilimizin Yabancılaşması

18 Ağustos 2024 Pazar
Yorum

Dilimizin Yabancılaşması

12

Yorum

6

Beğeni

0,0

Puan

528

Okunma

Okuduğunuz yazı 18.8.2024 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
Dilimizin Yabancılaşması

Dilimizin Yabancılaşması

Batı Kavramlarını Benimseyip Doğu Kavramlarına Düşman Olmanın Tarihî ve Kültürel Arka Planı
Diller, toplumsal ve kültürel dinamiklerin en belirgin yansımalarından biridir. Toplumlar, dil yoluyla kimliklerini inşa eder, korur ve geleceğe taşır. Bu nedenle, bir dilin içeriği, yalnızca o toplumun geçmişi hakkında bilgi vermekle kalmaz; aynı zamanda mevcut kültürel tercihlerini ve kimlik algısını da ortaya koyar. Türkiye’de dilin yabancı kökenli kelimelerden arındırılması üzerine yapılan tartışmalar, bu bağlamda oldukça dikkat çekicidir. Ancak, dilimize yerleşmiş Latin kökenli kelimelere hoşgörü gösterilirken, Arapça ve Farsça kökenli kelimelere düşmanlık beslenmesi, bu sürecin çelişkili bir tarafını gözler önüne seriyor.
Batı kökenli kavramlar dilimize nüfuz ederken, neden Doğu kökenli kavramlar dışlanıyor? Bu sorunun cevabı, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra Türkiye’de gerçekleştirilen modernleşme hareketlerinde gizlidir. Osmanlı döneminde dilimiz, Arapça ve Farsça kökenli kelimelerle oldukça zenginleşmişti. Ancak Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte başlatılan dil devrimi, Batı’ya yönelmenin bir simgesi haline geldi. Bu bağlamda, Türk dilini Arapça ve Farsça kökenli kelimelerden arındırma çabası, sadece bir dil reformu olarak değil, aynı zamanda Batı’ya yönelme ve Doğu’dan kopma çabasının bir parçası olarak değerlendirilebilir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında dil reformları, Latin alfabesine geçiş ve Osmanlıcanın sadeleştirilmesi gibi uygulamalarla hız kazandı. Bu süreçte, özellikle Arapça ve Farsça kökenli kelimeler dilimizden çıkarılmaya çalışıldı. Ancak aynı zamanda Batı kökenli kavramlar dilimize büyük bir hızla girdi ve kabul gördü. Bu durum, aslında sadece dilde değil, zihin dünyasında da bir yabancılaşmanın göstergesiydi. Dil devrimini gerçekleştirenler, Batı’yı modernitenin ve ilerlemenin sembolü olarak görmüşlerdi. Bu nedenle, Batı kökenli kavramlar kabul edilirken, Doğu kökenli kavramlar modernliğe engel olarak algılandı.
Ancak bu süreç, ciddi bir kültürel çelişki doğurdu. Türkiye’deki dil politikaları, Batı kökenli kelimeleri "yerli" olarak kabul ederken, Arapça ve Farsça kökenli kelimeleri yabancı addedip dışlamayı tercih etti. Bu tutum, bir yandan Osmanlı mirasına karşı bir tavır alırken, diğer yandan Batı hayranlığının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Bir toplumun dilini zenginleştiren etkileşimler, bir yandan dışlanırken diğer yandan kucaklandı; bu da dilimizin zenginliğini kaybetmesine neden oldu.
Örneğin, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olan "antrepo", "antre", "garderop", "manifesto", "blanço" gibi kelimeler, köken olarak Latin dillerinden gelmekte ve günlük yaşamımızda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Ancak, bu kelimelere karşı bir tepki gösterilmezken, dilimizde yüzyıllardır var olan ve kültürümüzle iç içe geçmiş Arapça ve Farsça kelimelere karşı gösterilen düşmanlık, dildeki yabancılaşmanın boyutlarını ortaya koyuyor.

Dil reformları, bir ulusun kimliğini ve bağımsızlığını yeniden inşa etme çabası olarak değerlendirilebilir. Ancak, bu çaba, bir yönüyle dilin ve kültürün kendi iç dinamiklerini göz ardı ederek, dışlayıcı bir şekilde yürütüldü. Bu dışlayıcı tavır, toplumda köklü bir kültürel ve dilsel kopuşa yol açtı. Batı’ya öykünme ve Doğu’dan uzaklaşma arzusu, dilimizdeki zenginliği azaltırken, aynı zamanda kültürel kimliğimizi de zayıflattı.
Dilimize yabancı kelimelerin girişini ve bu kelimelere karşı tutumumuzu anlamak için, bu kelimelerin hangi sosyal ve kültürel koşullarda benimsendiğine de bakmak gerekir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde dilimize giren Arapça ve Farsça kelimeler, çoğunlukla İslami kültürün ve medeniyetin bir parçası olarak kabul edilmiştir. Bu kelimeler, dilimize bir zenginlik katarken, aynı zamanda bir kimlik inşası sürecine de hizmet etmiştir. Ancak Cumhuriyet döneminde bu kelimelere karşı takınılan tavır, İslam medeniyetinden kopma isteğinin bir yansıması olarak görülmelidir.
Öte yandan, Batı kökenli kelimelerin benimsenmesi, Batı’nın bilim, teknoloji ve kültürel üstünlüğüne duyulan hayranlıkla açıklanabilir. Bu kelimeler, modernleşmenin ve ilerlemenin sembolü olarak algılanmış ve dolayısıyla dilimize hızlı bir şekilde entegre edilmiştir. Ancak bu entegrasyon, dildeki zenginliğin tek taraflı bir şekilde gelişmesine yol açmış ve dilin doğuştan sahip olduğu çeşitlilik kaybolmuştur.

Bahadır Hataylı/5.08.2024/01.20/Sancaktepe/İST

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Dilimizin yabancılaşması Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Dilimizin yabancılaşması yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Dilimizin Yabancılaşması yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Mehmet İmran Sevinç
Mehmet İmran Sevinç, @mehmetimransevinc
21.8.2024 13:57:06

Affınızla yazının sahibi TİLHABEŞLİ FİLOZOF yazar arkadaş

Bu site de her ne kadar dil yetileri ve edebi dilleri çok iyi seviyede olsalar da sütü bozuk insan müsveddeleri var ki

Bazılarını engelleyin
Zira yorulursunuz
Sırtlanlardan beter domuzlukları var

Yeniden affınızı istirham ederek

Sevgi ve selamlarımla
Aren-
Aren-, @aren-
19.8.2024 19:29:14
Konuya hâkim olmadan duyumlar ve akıl yürütmeyle sonuca varma çabasının sonucu her dilde ukalalıktır. Önce saygı duymalıyız… Toptan kabullenme ne kadar yanlışsa, toptan reddetme de bir o kadar yanlıştır.

Osmanlının da Türkiye’nin de yazı dili Türkçe değildir… Lakin Türkiye’nin dili de Osmanlı’nın dili de Türkçe’dir. İçinde Farsçadan ve Arapçadan gelen kelimeler olmasına rağmen böyledir. Peki yazı dili bugünden farklı mıdır? Değildir! O gün arapça yazı dili Türkçe ’ye uyarlanmış, Arapçada olmayan ‘’P, Ç, J, Gef ve Nef’’ P, Ç, J ve Gef harfleri İran(farsça) dan alınma Nef harfi ise Osmanlılar tarafından üretilmiştir. Böylece Osmanlı yazı dili oluşturulmuştur. Bugün ise yazı dilimiz Latincedir. X, W, Q harfleri yoktur. Türkçe de kullanılan latince de olmayan Ç, Ş,Ü ve I harfleri eklenmiştir.
İngilizceden bilirsiniz büyük yazıldığında I, küçük yazıldığında i (noktalı) olarak yazılır.
Hal böyleyken iki yazımda bize yabancıyken biri iyi biri kötü nasıl olabilir?

Amaç Türkçeye dönüş olsa idi Göktürk alfabesine neden dönülmedi? Gayenin ne olduğunu ne kadar konuşursak konuşalım altından çıkılamaz kısır bir döngü olur bundan eminim. Bugün her ikisine de tukaka dememeliyiz. İki yazı dili de kültürümüze geçmiş bize düşen elimizden geldiğince ikisini de öğrenmeye çalışmamız gerektiğidir. Bu çok zor değil. Yabancı dil öğrenmekten çok daha kolaydır. Eğer yabancı dil bilmek bugün zaruretse Türk olarak kültürümüzü bilmek te zarurettir. 600 yıllık eserleri orijinalinden okuyup anlamamanın verdiği sıkıntı, yazı dilini değiştirirsek, kelimeleri yok edersek, 100 yıllık eserleri da anlamama ve eksik kalmayı doğuracaktır.

Sonuç olarak bize düşen kısır çekişmelere girmeden ne neden yapıldıdan ziyade artıları neydi, eksileri neydi bunlara yoğunlaşmak ve doğru sonuçları uygulayıp geleceğimize sunmaktır…

Yazılara yorum yapmayacağıma söz vermiştim ne yazık ki tutamadım, nedeni de bende kalsın!

Emeğinize göz nurunuza saygılar…

(Göktürkçe de sağdan sola yazılmakta)
Hüseyin çelebi
Hüseyin çelebi, @huseyin-celebi
19.8.2024 19:12:52
Efendim özene özene özümüzü Allah'a verdiğimiz sözümüzü unuttuk dille beraber dinde dejenere aşamasına getirdiler Tebrikler
CaNMaYBuL
CaNMaYBuL, @canmaybul
19.8.2024 15:18:17


Dil devrimi, sadece Batı’ya yönelme değil, aynı zamanda ulusal kimliği güçlendirme ve Türkçeyi daha geniş kitleler tarafından anlaşılır kılma çabasıdır. Bu bağlamda, Doğu kökenli kelimelerin çıkarılması, dilin sadeleştirilmesi ve ulusal bir kimlik inşası açısından da önemli bir adımdır.

Doğu kökenli kelimelere karşı gösterilen tutumun, aslında Osmanlı döneminin dil politikasına karşı bir tepki olduğunu da unutmamak gerekir. Osmanlı dönemi boyunca Arapça ve Farsça, eğitim dili olarak kullanılmış ve Osmanlı elitleri tarafından benimsenmiştir. Ancak Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte, bu elitist dil politikasına karşı bir tepki olarak, daha sade ve yerel bir dil oluşturma çabası ön plana çıkmıştır. Bu nedenle, Batı kökenli kelimelerin kabulü ve Doğu kökenli kelimelerin dışlanması, sadece kültürel bir kopuş olarak değil, aynı zamanda demokratikleşme ve halk dilini yaygınlaştırma çabası olarak da değerlendirilebilir.


Bu yazıyı yazan ve bunu güne seçenlere allah akıl fikir versin. Bu kadar çapsız ve hiçbir bilimsel dayanağı olmayan bir yazı, heleki bir edebiyat siresine yakışmaz. Arap siviciliğine ve bağnazlıpınıza devam edin.

Ve reddediyorum bu yazıyız..
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
19.8.2024 13:42:26
Evet hocam niyetimizi bile niyet dili ile karşı tarafa iletiriz dil toplumların en hassas değerlerinin başında gelir kutlarım çalışmanızı
neneh.
neneh., @neneh-
19.8.2024 06:50:42
Türkiye'nin batılılaşması Cumhuriyetten öncesine dayanır.Cumhuriyetle birlikte değildir batılılaşma.Duraklama ve gerileme dönemlerinde batı hayranlığı saray ve çevresinde had safhadaydı.Faransızca dilinden bir çok kelimeler bu dönemin eserlerinde sıkça görülür.Arapça ve Farsça kelimeler zaten daha eskilerde dilimize yerleşmiştir.Fetihler ile Osmanlı toprakları Ortadoğu'yu içine alınca kültür ve edebiyatın etkilenmemesi mümkün değildir.Osmanlıca Saray ve çevresi ile aydın kesimin kullandığı bir dildir.Haddi zatında tam olarak tek başına bir dil diyemeyiz.Arpçaya ve Farsça'ya yakın olmasına rağmen tam öyle değildir .Türkçenin de özelliklerini taşır .Ancak İmparatorluğun her kesimi hakim değildir .

İç içe geçmiş kültürlerde etkileşim normaldir.Milliyetini koruyan kültürünü korur ve sahip çıkar.Ümmet olmak ayrı bir durumdur Araplaşmak ve Farisi olmak ayrı bir durumdur.Birileri eğer ümmetim deyip, din oradan doğdu diye Araplaşma cihetine giderse; Araplarca asimile edilmesi durumu hasıl olur ki; zaten Araplar ve Farslar Türkleri çok sevmezler.Sadece ihtiyaçları olduğu zaman kapı aralarlar.Batılılaşmamalarına rağmen Araplar ve Farslar en fazla batı hayranıdır ve batının batağından kurtulamazlar.Birbirlerini yerler ve zor durumda kıllarını bile kıpırdatmazlar.İslam her seferinde aklını kullanan Türkler sayesinde zafere erişecektir.Askerlik bizlere Peygamber ocağıdır.Batılılar orta doğu, Afrika ve Hindistan'dan edindiği paralı askerlerle kendini yormadan insanları birbirine kırdırmak niyetindedir.Rahat olunuz.Cumhuriyet dönemi batılılaşma dönemi değil , batının ve Arap-Farsların oynadığı oyunun üzerine akıl yürütme dönemidir.Aşırı uçlar tehlikelidir.Lütfen sağduyulu olalım.Kavga kimsenin işine yaramaz
Türk'üz..Dinimiz tercihimiz..Dünya kurulalından bu yana varız.Ve ; Var olmalıyız .Sağlıcakla saygıyla.
ishakaras
ishakaras, @ishakaras
19.8.2024 01:21:54
Dilimizin bozulması konusunda şiir yazmıştım
İki taraflı tartışmaya konu olmuştu, dilimizin hızla bozulması devletin en büyük zaafiyeti acil önlem alınmalı
Bir devletin dili yok olmuşsa o millet'te yok hükmündedir, güzel yazınız için teşekkürler
ishakaras
ishakaras, @ishakaras
19.8.2024 01:21:23
Dilimizin bozulması konusunda şiir yazmıştım
İki taraflı tartışmaya konu olmuştu, dilimizin hızla bozulması devletin en büyük zaafiyeti acil önlem alınmalı
Bir devletin dili yok olmuşsa o millet'te yok hükmündedir, güzel yazınız için teşekkürler

ishakaras tarafından 19.8.2024 01:35:04 zamanında düzenlenmiştir.
ishakaras
ishakaras, @ishakaras
19.8.2024 01:20:49
Dilimizin bozulmadı konusunda şiir yazmıştım
İki taraflı tartışmaya konu olmuştu, dilimizin hızla bozulması devletin en büyük zaafiyeti acil önlem alınmalı
Bir devletin dili yok olmuşsa o millet'te yok hükmündedir, güzel yazınız için teşekkürler
Taha Bilal Mustafa Kekeç
Taha Bilal Mustafa Kekeç, @mentor
19.8.2024 00:23:54
Yozlaştırılan dilin dilimizde, ruhumuzda erimesini tüm detaylarıyla anlatan yazınız için teşekkür ederim bilginize kuvvet dilerim saygı ve sevgiyle kalınız.
Mehmet İmran Sevinç
Mehmet İmran Sevinç, @mehmetimransevinc
19.8.2024 00:07:47
Güne gelmiş yazıyı can-ı gönülden kutluyorum

Osmanlıcanın farklı bir dil olduğu ima edilmekte halbuki Osmanlıca Türkçedir
Arap ve Fars harfleri yanında Osmanlı harfleri de mevcuttur
Kim ne yaparsa yapsın hiç fark etmez ALTIN ALTINDIR
Gerçek değerini her zaman koruyacaktır
Bazen arka planda bırakılsa da

Saygı ve selamlarımla
Halit Durucan
Halit Durucan, @halitdurucan
19.8.2024 00:04:10
Osmanlı'da okuma yazma bilme oranı ne kadardı hocam? Neden Arapça-farçsa karışımı bir dil saray erkanı tarafından kullanılırken avam/halk neden Türkçe konuşuyordu? Türk alfabesine geçiş aşamasına bakarsanız bunun bir bilimsel çalışma olduğunu görebilirdiniz ama yapmamışsınız. Türk alfabesini oluşturan akıl Türk milletinin gırtlak yapısının Arapça konuşmaya uygun değildi. Bu bir safsata değil gerçektir. Türklerin öteden beri konuştuğu dil üzerinden dil devrimi yapılmıştır. Türk milletinin gırtlağından rahatlıkla çıkarabileceği alfabe de latin harfleriydi. Dil devrimi yapıldığında lütfen araştırın okuma-yazma oranında büyük bir artış görülmüştür. Bu Osmanlı arşivlerinde de mevcuttur.

"Dilimize yabancı kelimelerin girişini ve bu kelimelere karşı tutumumuzu anlamak için, bu kelimelerin hangi sosyal ve kültürel koşullarda benimsendiğine de bakmak gerekir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde dilimize giren Arapça ve Farsça kelimeler, çoğunlukla İslami kültürün ve medeniyetin bir parçası olarak kabul edilmiştir. Bu kelimeler, dilimize bir zenginlik katarken, aynı zamanda bir kimlik inşası sürecine de hizmet etmiştir. Ancak Cumhuriyet döneminde bu kelimelere karşı takınılan tavır, İslam medeniyetinden kopma isteğinin bir yansıması olarak görülmelidir."

Bu sözlere nasıl inanabiliyorsunuz hocam inanın anlamış değilim. Bir dili oluşturmak için ille de bir din faktörünü mü olması gerekiyor. Dini anlamak için ille de Arapça mı şart koşulmalı. Bir milleti millet yapan özelliklerden biri dilidir öyle değil mi? Yani Türkçe konuşunça Arapça'yı Türkçe çevirince Müslüman olunmuyor mu? Latin harflerini ille de savunan biri değilim ama bilimsel olarak gırt
lak yapısına en uygun alfabe olduğu için tercih edilmiştir. Bu konu güzel bir konu ancak aceleye gelecek bir konu değildir diye düşünüyorum. Selamlar, saygılar


Halit Durucan tarafından 19.8.2024 00:21:23 zamanında düzenlenmiştir.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.