hakkıyla eğitim
Evime, 6 ay uzak kalmanın verdiği özlemle, gece geç vakitte geldim. Ertesi gün, dinlenip rahatladıktan sonra heyecanla dışarı çıktım. Derin bir nefes aldım... Memleketim, yuvam, evimdeydim işte...
Apartmanın eskimiş, çatlak yer karoları dahi gözümde sanat eseri gibi parladı. Derin bir nefes daha aldım, şükürler ettim kavuşturana. Bu tenha sokağı, ağaçları, çiçekleri, kapı girişindeki nedendir bilmem pekte atak büyüyemeyen hanımelini nefes nefes içime çektim. Sıra sıra binalara baktım sonra...Özlemişim, hem de çook!...
Oldukça sakindi her yer, tekte tükte orta yaşlı insanlar vardı gelip geçen...
Sağa mı sola mı gideceğime karar veremedim önce... Sonra direk yürüyüp bulvara çıkayım, daha sonra karar vereyim istedim. Her adımımın tadına vararak sakince yürümeliydim...
Trafik ışığı olmayan ve bana Hindistan’ı çağrıştıran; karışık, kalabalık, taşkın trafiği ile çoğunluğunu çocuk ve genç insanların oluşturduğu, yoğun çöplü yol manzaralarına alıştığım görev yerimden sonra; sokağım oldukça sakin ve temiz hali ile(o andaki ruh halim)bir tatil beldesi etkisi bıraktı bende...
Nihayet bulvara ulaştım... Sağımda market solumda kafe... Çok özlemişim!.. Ne kadar intizamlı seyrediyordu taşıtlar!
Bir süre öylece kaldım. Sağa mı yürüsem sola mı yine karar veremedim...
Nihayet sağa doğru bir adım atacak oldum ki, bir grup yabancı uyruklu insan kendi aralarında ayaküstü sohbet ediyorlar. Dili bana yabancı... Ben; doğal, kendine has üslubuyla konuşan yurdum insanını özlemişim... Yanlarından geçmek istemedim.
Sol tarafa döndüm..
Solumdaki kafe önünde yine yabancı uyruklu olduğunu düşündüğüm(sevgi evi çocukları mıydı acaba) hamile bir kadın, birbirine yakın yaşlarda 3-4 çocuk ile selfi çekiyor... Şaşırdım...
Ben nereye geldim ki?...
Ya bu çocuklar, okula gidiyorlar mı acaba?...
Okul müdürümüzün yabancı uyruklu bir çocuğu benim sınıfa verdiğini, anne-baba ve kardeşi ile sınıfta hiç oturmadan, sadece girip çıktığı ve yine aynı müdürün ’’çocuğun karnesini olumlu doldurun hocam, sevinsinler garibanlar’’ dediğini hatırladım...
Bu insanların önceliği bir kaç dakikalığına girip çıktığı sınıftan güzel karne almak mıydı ki, okula bir daha gelip olumlu karne ile mutlu olsunlar...
Gerisin geri sokağıma döndüm. Binaya girmeden parka yürüdüm...
Oh, güzeller güzeli parkım ne güzel karşıladı beni, ’’gel buyur... Hoş geldin’’ der gibi...Oturdum... Çevreye bakındım... Çocuğunu parka getirmiş bir anne var yakınlarımda. Ne kadar genç, ikinciye belli ki hamile. Çocuğu sağa sola koştururken onları izledim bir süre...
Küçük çocukları mı özlemişim nedir benim sempatiyle baktığımı hissetmiş olmalı ki göz göze geldik; gülümsedim, aynı içtenlikle gülümsedi. Havadan sudan konuşmaya çalıştık... Doğu illerimizin birinden, İnşaat işçisi eşinin işi dolayısıyla gelmişler.. Aksanlıydı konuşması...Çok oturmadan, iyi günler dileyip ayrıldım...
İçim buruk eve dönerken, bu kadarı da tesadüf mü, yoksa her yer birbirine mi karıştı demekten kendimi alamadım...
Bir zamanlar genç nüfusumuzla övünen bizler, farklı kültürlerden; şu veya bu nedenle, davet ettiğimiz bu insanlara ne kadar eğitim verebiliyorduk ki, bu insanlar bu kadar hızla çoğalırken, alınması gereken temel eğitimi, bugünün küçüğü yarının büyüğü olarak topluma katılacak olan, özellikle de çocuklarına...
Ya bizim gençlerimiz?...
*evlilikteki soru işaretleri...
*evlenmelerini geciktirmeleri...
*çocuk sayısını 1, ya da en iyi ihtimalle 2 ile sınırlamaları,...
*evliliğin devam ettirilmesindeki zorluklar...
*boşanmaların artışı...
*parçalanmış aile çocuklarının sıkıntıları
veya bir kısmının sevgi evlerine bırakılmaları...
Böyle devam ederse, ülke olarak 10 sene sonraki durumumuzu düşünmek dahi istemiyorum... Gelecek adına üzgünüm..
Yarınlarımız hayırlar olsun inşallah, dilek ve temennisi ile...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.