- 111 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRKİYE'NİN KURTULUŞ HİKAYESİ, SONKALE HAYMANA
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞ HİKÂYESİ, SONKALE HAYMANA
En çok insan yaşanmışlıkları düşünür ve yazmak ile yazmamak arasında kararsız kalır. Yaşanmışlıklar anlatıcı yada yazar için kolay olsa da o duyguyu tekrar tekrar yaşar ve olay örgüsü içerisinden çıkamaz. Yazar olmanın en kötü tarafı da bu işte olayların içindesiniz ve duyguları tekrar tekrar yaşarsınız. Göz yaşlarım ile dedelerimin yaşanmışlıklarını hissederek yazmak o anları tüylerim diken diken olarak anımsamama neden oldu.
Ben yazar Aydın Benli, Haymana’nın Şerefli Gökgöz köyünden, namı diyar kara Ali’nin torunu, otobüsçü Emminin (Ali Osman Benli) oğlu. Onlarca romana Allah’ın izniyle hayat vermiş bir köylü çocuğu. Yazar olduğumu bilen herkes “benim hayatımı da yaz, benim hayatımda roman olur” diye serzenişte ve istekte bulunuyor. Kimi sohbet olsun diye söylüyor kimi yaşadıklarının çok ağır ve zor olduğundan başkalarına ders olacağını düşündüğü için bu istekte bulunuyor. Bu isteği yüzlerce kez duydum ve duymaya devam ediyorum. Oysaki her insan kendi hayat romanının başkahramanıdır. Birde yazılamayan hikâyeler vardır. Bir kurtuluş hikâyesi tamda burada başlıyor.
Dedem ve babası Halaçların Hüseyin yokluk ve kıtlık yılları içinde yaşam mücadelesine kapılmış iki Ankara köylüsü. Yokluk ve kıtlıklar yetmezmiş gibi Yunan işgali altında öz yurtlarında tutsak insanlar. Hani geldi mi bütün sorunlar üst üste gelirmiş buda o sorunların en büyüklerinden. Köylünün hayvanlarına ve mahsullerine Yunan askeri el koymuş, kadınlarını eğlence masalarında kötü amaçlı kullanır olmuş. Genç kızlar ve kadınlar Yunan askerleri istismarda bulunmasın diye idrarlarını üstlerine yapıp yüzlerine hayvan ve insan dışkısı sürmeye başlamışlar. Kadınlar gündüzleri Galak denilen tezek yığınlarının içlerinde saklanarak namuslarını korumaya çalışmışlar. Yunan askeri Ankara’ya kadar gelmiş ve karargâhını Haymana katrancı köyüne yakın yere kurmuştu. Açlıktan at gübresinin içindeki buğday ve arpa tanelerini toplayıp, tezek ateşinde aş yapan ve bu aşları ailesine yediren annelerin gözyaşı dua olmuştu. Yırtık çarıkları açlıktan kemiren çocukların zamanı bu zamanlar.
Kurudere, Işıklı, Gölendere, Üçtepe, iğde, Katrancı, Ataköy ve buralarda devriye gezen Yunan askerlerinin işkence ile öldürdüğü insanların feryat ve bağırma seslerini hala kulaklarımda hissede biliyorum. Köylülerin eli silah tutanları cephede yaşlı, çocuk ve kadınları da köylerde kalmışlar. Kadınların bir kısmı da cephane yapımı için Ankara’ya gitmişlerdi.
Bir gün Kara Ali Gölendere mevkisin de Yunan devriyesi ile karşılaşır, Yunan askeri “şiiit bıreee gel bura” diye seslenir. Kara Ali oradan kaçıp uzaklaşmak fikrinde olsa da Yunanın elindeki tüfeklerin menzilinden kurtulamayacağı için denilene yapmak zorunda kalır. Yunana yaklaşınca bir asker Kara Ali’nin üzerini arar alacağı maddi hiç bir şey yoktur ve bolamamıştır. Yunan manevi olarak hakaret ve rencide etmeye başlar. “Akşamki eğlencede kızartılan keçiyi sizin köyden aldık, sizin köyün kadınları da başka güzel” deyince kara Ali çocuk yaşına bakmadan içinde büyüttüğü koca adamı askerin üzerine salar ve iri yarı askere sağlı sollu yumruk vurmaya başlar. Yumrukları Yunana tesir etmese de minik elleriyle bir mücadeleyi o an başlatmıştır. Asker Kara Ali’yi çocuk olduğu için küçümsemiştir ve Kara Ali’ye vurduğu dipçik darbesi ile oracıkta bayıltır. İşte o an Kara Ali’nin bu mücadelesi onu izleyen köylüde kurtuluş mücadelesini ilk ateşini başlatır. Türkiye Cumhuriyeti, kurtuluş mücadelesine ilk olarak burada başlamış, yurdun düşman işgalinden kurtulması ve sonkale Haymana’nın milli mücadele için çok önemli bir yere sahip olduğu gerçeği ile hak ettiği değeri ve önemi tarih kitaplarında doğru olarak yer almasını sağlamıştır.
Haymana; Milli Mücadele’de vatanın işgal altından kurtulması ve top yekûn bir mücadelenin başlamasında çok büyük bir rol oynamıştır. Mustafa Kemal Atatürk ve bu davaya gönülden bağlanmış arkadaşlarının ve Kuva-i Milliyecilerin en önemli karargâhı Haymana’dır. Sakarya meydan muharebesi Haymana topraklarında gerçekleşmiştir. Tam bağımsız Türkiye’nin temelleri Haymana’da atılmıştır. Yurt savunmasında sonkale Haymana’dır ve burası geçilseydi Ankara düşe bilirdi.
“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır o satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz.’’ Tarihe altın harflerle geçmiş olan bu sözünü Haymana’da söylemiştir. Sakarya savaşı yakın tarihimizin büyük bir dönüm noktasıdır. Haymana’nın merkezine ve Ankara’nın hemen önlerine kadar gelen Yunan ordusu, Şerefligökgözü, Katrancı ve Ataköy civarında başlatılan Kuva-i Milliye kahramanlıklarıyla bu bölgeden Polatlı, Afyon ve Eskişehir hattına sürülmüştür. 22 gün ve 22 gece devam eden şiddetli çarpışmalar sonunda Yunan ordu zayıflatılmış ve geri çekilmek durumunda bırakılmıştır. Yunan ordusunun bertaraf ve yok edilmesinde Haymana ve Haymana halkının rolü çok önemlidir.
Mustafa Kemal Paşa 5 Ağustos 1921’de TBMM hükmetti tarafından kabul edilen 144 sayfalı kanunla ve geniş yetkilerle üç ay süre ile Türk ordusunun sorumluluğunu üstüne alarak Başkomutanlık görevine getirildi. Mustafa Kemal Paşa bu yetkilerine dayanarak 7-8 ağustos 1921’de ‘’Tekâlif-i Milliye’’ emirlerini yayınladı.
1. Her ilçede bir tane Tekâlif-i Milliye Komisyonu kurulacak.
2. Halk, elindeki silah ve cephaneyi 3 gün içinde orduya teslim edecek.
3. Her aile bir askeri giydirecek.
4. Yiyecek ve giyecek maddelerinin %40’ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek.
5. Ticaret adamlarının elindeki her türlü giyim eşyasının %40’ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek.
6. Her türlü makineli aracın %40’ına el konacak.
7. Halkın elindeki binek hayvanlarının ve taşıt araçlarının %20’sine el konacak.
8. Sahipsiz bütün mallara el konacak.
9. Tüm demirci, dökümcü, nalbant, terzi ve marangoz gibi iş sahipleri ordunun emrinde çalışacak.
10. Halkın elindeki araçlar bir defa olmak üzere 100 km’lik mesafeye ücretsiz askeri ulaşım sağlayacak, mahiyetindeki uygulamayı içermekte, diğer taraftan da hizmet vergisi mahiyetindeki uygulamayı öngörmektedir. Bu sayede Sakarya Savaşı için mali hazırlıklar başlatılmış oldu. Bu sayede orduya silah, araç-gereç ve personel bakımından sağlamlaştırma sağlanmıştır.
23 Ağustos 1921 günü sabah saat 11’de Yunan 1. Tümeni’nin (Haymana) Mangal dağına taarruzuyla 22 gün ve gece sürecek olan tarihin en uzun meydan muharebesi başlamıştır.
23 Ağustos 1921’de saat 11.00’de 1. Tümen Yunan ordusunun Mangal dağına tearuzu ile Sakarya savaşı (meydan muharebesi) başladı.
29 Ağustos 1921 beş gündür güçlendirilmiş Yunan 7. tümeni Polatlı’yı almak için uğraşıyor, ancak 29 Ağustos günü de saldırıyı sürdürmelerine rağmen, Polatlı’ya varmalarına kuş uçuşu 8 kilometre daha vardır. Ezineli köyü Yunanlılarca işgal edildi. Gün doğarken Ezineli köyü geri alındı. Toydemir köyü kaybedildi.
İngiliz haber alma örgütünün Anadolu’da ki uzantısı Black Jumbo Türk askeri sırlarını saati saatine İstanbul’a aktarmaya devem ediyor onlar da bu bilgileri Yunan Küçük Asya Orduları komutanı Popoulas’a bildiriyordu. Türk’ün ölüm kalım savaşı verdiği günlerde, satılık kişilerin cephe yakınlarına sızmış olmaları çok acıydı.
Yunanlılar Gece yarısı Çaldığı yakınlarındaki küçük tepeyi ele geçirdiler. 15 Tümen 56. Alayı tepeyi geri alabilmek için çabalıyordu. 2.Taburdan Harun çavuş sorumluluğunda 15 fedai el bombalarıyla Tepeye sızdı. Yunan Makineli tüfeklerini susturdu. iki şehit vererek geri döndü. Alay Soğulca sırtlarına mevzilendi.
Bu kanatta Haymana kaplıcası ve çevresi, büyük bir hastaneye dönmüştü. İleri birliklerden sürekli yaralı kafileleri geliyor, operatörler uyumaya zaman bulamıyorlardı.
Gece yarısından itibaren 90 km uzunluğundaki cephe boyunca saldırıya uğrayan Türk birlikleri genellikle mevzilerini korumayı başarmışlardı.
Son Kale Haymana, 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihleri arasında 22 gün 22 gece süren ve İstiklal Savaşının dönüm noktasını teşkil eden Sakarya Meydan Muharebesinin geçtiği toprakların büyük bir bölümü o yıllarda da, bugün de Haymana sınırları içindedir. 27 Ağustos-2 Eylül Güzelcekale Muharebeleri, (İçlerinde Yarbay Esat Faik Bey ve 42. Alay Komutanı Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan’ın da olduğu 3.824’ü şehit olmak üzere 8.540 Şehit verdiğimiz muharebe) (Kaynak, Haymana Belediyesi) Her cm toprağımızda şehit kanı ve mezarı var. Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı, Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı, Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı. (Mehmet Akif Ersoy).
Haymana hatlarını savunan Hüseyin Avni Alparslan kimdir, bugün Giresun’un ilçesi olan Tirebolu’nun, Cintaşı mahallesinde 1876 yılında doğdu. Hüseyin Avni, Amasya’nın Suluova ilçesinden Hüseyin YAZICIOĞLU ailesinden Tirebolu’ya hoca olarak gelen Emin Efendinin oğludur. Annesi Tirebolu’lu Yanık Ömeroğlu zadelerden diğer deyişle Yanık Ömeroğullarından, Kadın hanımdır. Başarılı bir tahsil hayatıyla kazanılması zor olan Pangaltı Mekteb-i Harbiyesi’ni kazanır ve başarıyla bitirir. Teğmen rütbesiyle mezun olunca Balkanlara, Selanik’e tayin oldu. H.Avni, Selanik’li Başyazıcı ailesinden Rıza Ağa’nın kızı Huriye Hanımla evlendi. Çocuğu yoktur. Balkanlarda eşkıya takibinde görevler yaptı. Jandarma kursuna katılarak jandarma sınıfına geçti. Bulgar çetelerini mağlup etti. 31 Mart ayaklanmasında arkadaşlarıyla gönüllü olarak hareket ordusuna katıldı.
42. ve 47. Gönüllü Alaylar, Pontus ve Milli Kuvvetlere karşı ayaklanmaların bastırılmasında pek çok görev yapmış devamen Ankara üzerinden Türk Ulusu için kritik bir savaş olan Sakarya Savaşı’na katılmışlardır. Son kale Haymana Savaşın hassas bir safhasında 42. Alay Mangaldağı’nın geri alınması muhaberelerine katılmış, Haymana üzerinden Ankara’ya sarkmayı planlayan Yunan Ordusu ile göğüs göğüse savaşmıştır. Askerlerinin de büyük bölümüyle Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan Şerefligököğüz mevkinde Şehit olmuştur. Mangaldağı, Taşlıtepe ve Şerefligököğüz mevkinde, 42.Alay’ın içinde bulunduğu 4. Tümen, 47. Alay ve Muhafız Taburu, yokluk ve cephanesizlik şartlarında, genç subaylar önde, yüzlerce şehit vererek, savaşın kaderini ordumuz lehine çevirmede etkili olmuşlardır. Esasında Sakarya Zaferi, Tuna boylarından beri gerileyen ulusun kötü kaderinin tersine döndüğü ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin habercisi olan büyük bir zaferdir.
Binbaşı Hüseyin Avni ALPARSLAN, Son Kale Haymana, Sakarya Savaşının o kritik saatlerinde, Başkomutan Mustafa KEMAL, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün Vatandır” emrini verip, emir cephedeki Subaylara ulaşınca o saatlerde, en şiddetli çatışmaların olduğu, Mangaldağı Şerefligökgöz mevkinde, Subaylarına o da şu emri vermiştir: “İzinsiz ve emirsiz çekilen her asker idam edilecektir. Bu savaş böyle bir savaş olacak. Çünkü bu savaş fetih yağma savaşı değil, Vatan Savaşı. Hiç bir hatayı affetmeye hakkımız olmadığı bir savaş. Komutanlarımız izin vermedikçe geri çekilmeyeceğiz, öleceğiz. Askere örnek olacağız. Çocuklarımıza para pul mal mülk değil, Milleti için Şehit yada Gazi olmuş namuslu bir askerin çocukları olmanın şerefini bırakacağız…” Kara Ali’nin küçük yüreğinde başlattığı büyük mücadele ile Kahbe Yunan Haymana’dan kazına kazına sökülerek, Polatlı oradan da Afyon tarafına vura vura sürülerek İzmir’de denize dökülmüştür. Mangaldağı’nda ki şehitliği ve Katrancıda kabri bulunan Hüseyin Avni beyi ziyaret etmenizi öneririm. Giresun, Tirebolulu yiğitlerin büyük katkısı ile Kahbe Yunan bu topraklardan sökülüp atılmıştır…
Aydın Benli
Siyaset Bilimci Yazar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.