- 90 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ZAMAN SABIR VE BÜYÜKLERİMİZ…
ZAMAN SABIR VE BÜYÜKLERİMİZ…
Büyüklerimiz vardı bir zamanlar; elimizden tutup bizi kaldıran, problemlerimize yardımcı olan, küsleri barıştıran, anlaşmazlıkları çözen… Maharet belki de onlarda değil; onlara değer verenlerde, sevip sayanlarda, bu müesseseyi işletenlerdeydi, kim bilir…
Aile içinde bir sorun olsa hemen bu büyükler devreye girer, sorunları dinler, taraflara gereken nasihatleri yapar ve işi tatlıya bağlarlardı. Kişiler, kendi aralarında sıkıntıları bitirememiş olsa bile aradaki bu büyüklerin hatırını sayar, sabreder, idare eder ve zamanla bütün sorunlar hallolurdu.
Zaman denen mefhum öyle bir ilaçtı ki; herkes gerçekleri zamanla öğrenir, hatalarını fark eder ve yaptığı haksızlıkların ezikliğini hissederek karşısındaki kişileri anlamaya çalışır, değer verir, bağlanır, sevgi ve saygı perçinleşirdi.
Sabırdı aslında işin sırrı… Haksızlığa, saygısızlığa, sevgisizliğe, zulme karşı sabır… Bütün olumsuzluklarını, sabırla ilmek ilmek olgunlaştırır olumlu hale getirirdi insan… İyiyi, kötüyü, ayırt etmeyi, ileri görüşlülüğü, sabırla öğrenirdi… “Öfkeyle kalkan zararla oturur.” atasözünün sırrına vakıftı. Öfkelendiği zaman karar vermemeyi bilirdi. Öfkelendiği zaman, eline, diline sahip olurdu. Olamayanlar da zamanla pişmanlık duyardı.
Büyüklerin, komşuların hatırı unutulmazdı. Her olumsuzlukta büyükler gelirdi akla. Hep sabrı tavsiye ederlerdi bize ve biz onlara ne cevap verirdik endişesini taşırdık… Şimdikilere göre bunlar belki şiddetti, baskıydı, haksızlıktı aile içinde… Ama zamanla, sabırla oluşurdu ailenin temelleri, hoşgörü, iyi niyet, samimiyet, saygı ve sevgiler… Şiddet şefkate dönüşürdü zamanla, haksızlık hakka saygıya, insana saygı, Hakk’a saygıya dönüşürdü…
Kızan, köpüren, öfkelenen, bütün gemileri yakmıyordu her türlü haksızlığa rağmen. Büyüklerin hatırı vardı kimsenin hatırı kalmamış olsa bile… Bu gün, ne arkadaş, kardeş, ne komşu, ne hısım akraba, ne büyük ne de küçük kaldı. Herkes eşit(!), herkes birey…
Birey: Tek, tek başına, özgür, sorumsuz… Her türlü hak ve özgürlük hakkına sahip… Peki sınır? Belli değil. Bu günün bireyselciliği bitirdi her şeyi…
Çıkmayla başlayan arkadaşlık zamanla flörte dönüştü. Flörtte sözde herkes birbirini tanıyacaktı. Nedense bir türlü tanıyamadı. İşi evliliğe götürenlerin bir kısmı daha ilk yıllarında başladılar didişmeye, tartışmaya, kavgaya. Hep kendi haklılıklarına inandılar. Karşısındakilere hak vermeyi, sabretmeyi, ikna etmeyi, eğitmeyi, düzeltmeyi, düzelmeyi düşünmediler. Nedense daha ilk beş yıllarında çok iyi tanıdıklarını söyleyip evlendikleri kişiyle ayrılık yolunda yürümeye başladılar. “ İyi günde ve kötü günde…” diye attıkları sahte imzaların temelini, “Anlaşamazsak ayrılırız.” anlayışı oluşturuyordu çünkü...
Kimse başkalarına karşı sorumlu görmüyor şimdilerde kendini. Kendi kendilerine sorumlu olmakla övünüyor. Bu anlayışla kimse büyükleri hesaba katmıyor. Eskinin yazısız yasaları toplumu hizaya sokarken bu gün, ciltler dolusu kitaplara sığmayan yasalar bile çaresiz kalıyor. Kurumlar, yasalar büyüklerin yerini dolduramıyor maalesef...
Yaşta değildi ayrıca büyüklük… “Büyükler” ifadesinin de içi boşaldı artık… Parası, malı mülkü, makamı, mevkii olanlar büyük sayılıyor günümüzde… Belki de bu yüzden şimdiki büyükleri kimse kaleye almıyor ya… Ne yasalar büyük şimdi, ne de sözü dinlenen, hatırı sayılan insanlar…
Aile içi sorunlar, komşuluk ilişkileri, alış verişlerimiz ve yardımlaşmalarımızda orta yolu bulacak, işi tatlıya bağlayacak büyüklerimiz kalmadı artık… Biz kendi ellerimizle yok ettik büyükleri… Şimdinin makamlı, mevkili, paralı pullu büyükleri bozdular bu düzeni, kendi ikbal ve menfaatleri için; biz, bizi hizaya sokacak büyüklerimizi yitirdik…
16.01.2021
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.