- 124 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN
İNSANI YAŞAT Kİ, DEVLET YAŞASIN
Bu söze dikkat edersek eğer, söz sahibinin yüce karakterli bir insan olduğunu hemen anlarız. Bu sözün sahibi Şeyh Edebali’dir. Şeyh Edebali; Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında yaşamış; Ahilik Teşkilatı’nın kurucusudur ve İslam bilginidir. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin kayınbabası ve hocasıdır. Bala Hatun’un babası ve Osmanlı Devleti’nin fikir babasıdır.
Asırlara ışık tutacak olan bu söz, hiç kuşkusuz çeşitli deneyimlere dayanmaktadır. Burada bireyler ön plana çıkmıştır. Zira insanlar olmadan bir devlet kurulamaz. Toplumlara önderlik edebilecek yüksek seciyeli ve cesur liderler, önceleri kendi tebaasını ve Türk boylarını bir araya getirerek birliği sağlamıştır. Liderler, milletini oluşturan insanlar arasında ayırım gözetemez. Her bireye eşit davranarak birliğin ve düzeninin devamını sağlar.
Liderler, birliği ve dirliği sağladıktan sonra devletini kurar ve devletin imkânlarını yurttaşlarına yöneltir. Sosyal devlet dediğimiz kavramın temeli buraya dayanır. Devlet, gelirlerinin büyük bir bölümünü devletin bekası için savunmaya harcar. Ordusunu güçlü tutar ki; caydırıcılığı olsun.
Bireyler, devletinin sağladığı imkânlarla ticaret yapar, kazancından devletine vergisini ödeyerek devletinin güç kazanmasına destek olur. Ahlak bir karakter sembolüdür. Ahlakı yozlaşan toplumlar, çürümeye ve sonunda çökmeye mahkum kalırlar. Bu sebeple; devlet dediğimiz yapı, bu tür suistimalleri önlemek için katı tedbirler alır. Askerden kaçanlar, savaş meydanlarını terk edenler, vergi kaçıranlar, hileli yollarla geliri düşük gösterenler, rüşvet çarkını döndürenler hem devletine hem vatanına hem de vatandaşlara karşı büyük bir suç işlemiş sayılırlar. İhaneti ve yüz kızartıcı bu tür suçları önlemek için devlet, yasalar ve kanunlar çıkararak toplumsal düzeni sağlar.
Sosyal devleti ayakta tutan en önemli unsur ahlak unsurudur. Ahlakı pekişmiş toplumlarda insanlar arası güven gelişmiştir. Ahlak-adalet kavramını bir arada görmekte fayda vardır. Zira karakteri bozuk bir insandan adaletli olması beklenemez.
Şeyh Edebali’nin sözünü daha derinden anlamaya çalışırsak eğer; birliğin, ahlakın, bilgeliğin ve ehil insanlara görevlerin verilmesi gerektiği sonucuna varabiliriz. Çünkü ehil olmayanlar, devletin başına geçerse, alınan yanlış kararlar devletin geleceğini tehlikeye atabilir. İşte o zaman şu söz aklımıza gelir: “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” Bu sözün anlamı şudur: Kaos ortamından ülkeyi çıkarmak, daha iyi bir devlet düzeni kurmak için başlatılan bir mücadeledir. Bu söz, Orhan Asena’nın “Taht ve Baht” adını verdiği dört oyunun üçüncüsüdür ve Kanuni Sultan Süleyman’ın oğulları Beyazıt ve Selim arasındaki taht kavgasını anlatır.
Sosyal devlet, güçlü bir şekilde ayakta kalmak için bilime, teknolojiye ve tabi ki eğitime ağırlık vermelidir. Zira güçlü millet demek güçlü devlet demektir. Güçlü devletin milleti de güçlü olur. Böyle güçlü devletlerin orduları da caydırıcılığı da o kadar güçlü olur. Oğuz Ata’mın kurduğu ordunun güçlü nesillere ihtiyacı vardır. Bu bakımdan millet-devlet, birbirine güçlü dayanaktır. Milletsiz devlet, devletsiz bir millet düşünülemez.
Makalemin sonuna gelirken; bu ülke Türklüğün kalesidir, belki de son kalesidir. Küresel akbabaların kanlı gözleri asırlardır bu Türk yurduna dikilmiştir. Türk milletinin sosyolojik yapısını çok iyi etüt eden küresel akbabalar, Türk birliğini bozmak ve hain emellerine ulaşmak için Türk milletini Türk, Kürt, Alevi, Sünni, sağcı, solcu gibi farklılıklarımızı fay hatlarına dönüştürüp kargaşa yaratmak amacındadır. Her Türk vatandaşı, yılların verdiği tecrübelerle hainleri gözlerinden tanımalıdır. 1980 öncesini yaşadık ve ağır bedeller ödedik. Madımak katliamını, Maraş olaylarını unutmadık! FETÖ denilen alçağın ihanetini gördük. Bu olayların amacı; küresel akbabalar ve Siyonistler ülkemizi ele geçirip paylaşmaktı. 1. Dünya savaşının çıkış sebeplerinden biri Osmanlı’yı paylaşmaktı. Yüce Allah, Türk milletine Mustafa Kemal’i armağan etti; yedi düveli Siyonistleriyle birlikte yerle bir etti ve devletimizi kurdu; ancak küresel akbabaların ve Siyonistlerin kan bürümüş gözleri halen ülkemiz üzerinde dönüp durmaktadır. Dün başaramadılar ancak vazgeçmediler.
YORUMLAR
Halit Durucan
Yüzyıldır yaşadıklarımız daha geriye gidersek bin yıldır yaşadıklarımız hep ibretlik aslında ... Hep derler ''iki Yahudi bir araya gelse şirket kurar iki Türk Bir araya gelse devlet kurar.'' diye... Devletin en asli unsurudur insan ya da diğer adıyla vatandaş. Vatandaşın devletine ne kadar katkısı varsa devlet de o derece güçlü olacaktır... ''Emanetleri ehline veriniz.'' düsturu gereği devlet emin ellerde olur aksi de olduğu zaman toplumda kaos, anarşi, terör her türlü pislik olur...Altmışlı yılların sonunda başlayıp 12 eylül seksene kadar süren olaylar hep bir tezgahtır yabancı istihbarat örgütlerince ve yerli iş birlikçileri ile planlanmış... Tabi sonrasında da bir dolu olaylar silsilesi ki bunlarda da o gizli parmağı yadsıyamayız... Vecihi Hürkuşu kim engellediyse, Nuri Killigili kim engellediyse, Nuri Demirağ'ı kim engellediyse, Şakir Zümre'yi kim engellediyse, Devrim Otomobillerini, Aselsan'ın yaptığı ilk milli cep telefonunu hangi odaklar engellediyse o odaklar bizim ile kıyamete kadarda uğraşacaklar bunu da unutmamalı asla... Bu sebeple devletin ve stratejik öneme sahip bütün kuruluşlarımızın başına imanlı ihlaslı ve vatan sevgisi ile dolu insanların gelmesi hayatı bir öneme haizdir... Kutlarım güzel yazını...