bana getirdiğin ihtimallare.
hevesleri rezillik olan bütün ahmaklara.
yani bana. yani bize. başka bir deniz olmayacak, başka bir sokak şarkısı. arkamızdan gelecekler. yine aynı evde kır düşmeyecek saçlarımıza. ayaklarınızın altına şayaktan kumaşlar sereceğim, izleriniz ve savsaklayan yürüyüşleriniz için. gözümde canlandırıyorum kalplerimizi, başına battaniyeler çekiyor kalp. ağrısı sonsuza değin sürecek sanıyor. hayatının filmlerini izliyor, unuttuğu zamanlardaki güzel belki yakışıklı hallerini. peçeteler ıslatıyor, belki çikolatalar yiyor.
yolun rüzgarını özledik hepimiz. biliyorum.
geldim işte.
her şey alaka’lıydı birbiriyle. alaka dediğimde hangi anlamı olduğunu kavramalıydınız. insanların içlerini gördüm. öyle çirkindi ki, o an inandım çamurdan yaratıldığımıza ve aşk.
aşkın çok büyük bir kelime olduğuna.
meneviş meneviş patlayacak çiçeğinden, kendi yeşilinden ve melteminden korkan bir bahar kapıda. inanın mevsim olanın gelecek olanla alakası yok. esasında baharmış gibi hissettirecek bir şeyler var. şimdi bir zincir yeniden anlam kazanacak, sen o yüzü çatlaklarla dolu çürütücü kadını ehlilleştireceksin.
çünkü bahar geliyor,
polisleri çağırmalıyız.
korunmaya değer şeyleri koruyanlara polis denir. baharın polisleri ve askerleri ve içinden rengarenk güvercinler saçan tankları ve tohumları olmalı. hepsi olmalı.
peki ya sizi kim koruyacak?
hangi yasak meyveyi yiyerek kovulduk kadının rahminden. bak şimdi , az sonra, korkuyla dönecek ve vurdular diye bağıracaksın.
ve ellerimle alnımı yoklayacağım.
bu bir kabus.
uyan.
ey
aşkı, kalemi ve gençliği yüksek güneşli sabahlara çağıran,
hatalarla dolu hayatımda biraz daha hatalar yaptım ve şimdi sınanıyorum kalbim ve en çok sadakatimden, insan yanlarımdan. bilmeni isterim.
ne yaşadıysam senin razı olduğundur.