- 168 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Deccal-Hedefe Adım Adım
DECCAL
HEDEFE ADIM ADIM
Siyonizmin, Tanrı’nın Dünya Krallığı hedefini bilmeyen yoktur. Bunu gerekirse uzun uzun konuşabiliriz ama burada buna gerek yok.
Zaten hemen herkesin mutabık olduğu da bir konu.
Siyonizm ve siyonizmi besleyen küresel elitler bu hedefi gerçekleştirmek için arzı kana bulamaktan çekinmemişlerdir/ çekinmemektedirler.1. 2. Cihan Harpleri, imparatorlukların, çarlıkların yıkılması,Filistin’de katliamlar, Körfez Harbi, Afganistan’ın işgali, Irak’ın işgali, Suriye’nin işgali, Arap Baharı hep bu amaca hizmet eden ve siyonistler tarafından organize edilmiş olaylar idi.Tarihteki olaylar birbirinden bağımsız değildir. Ben size daha farklı görünen birşey söyleyeyim; Hz Adem ve Hz Havva (as)’nın İblis tarafından vesvese ile kandırılması da aynı amaca hizmet eden bir olay idi.
Uzatmayalım şimdi ama;sırada İran ve Türkiye var, bunu herkes biliyor ve İblis ve avanesi o kadar ince çalışıp bizim Hacı Hoca takımının ya da muhafazakar kuklalarının kulağına o kadar güzel vesvese veriyor ve o kadar güzel “ben siyonizme hizmet etmem” türküsünü söylete söylete o kadar güzel siyonizme hizmet ettiriyorki ağzınız açık kalıyor.
Ehl-i sünnet ve-l cemaat itikadına mensup olarak şia’nın asla kabul edilemeyecek inançları ve ehl-i sünnete olan olumsuz bakışı sebebi ile Şii olan İran’a karşı tavırlarını çok net anlayabiliyoruz. Ama olayları sadece bu çerçeveden değerlendirmek ve ortak düşmanın ekmeğine adeta yağ sürercesine İran’ı karşı tarafa itmek (gizli) maksadına matuf;bilinçsizce höykürmeler, çığırmalar işte; “Kiiiim? Ben mi? Ben asla siyonizme hizmet etmem” türküsünün, İblis ve avanesi tarafından yazılmış ve saftorik kuklaları tarafından terennüm edilen nakaratıdır.
Bu yazının maksadına hizmet etmediği için buraya ehl-i sünnet ve-l-cemaat tabelasının arkasına gizlenip, adeta bir şirk imparatorluğu kurmuş,aşırı şiilerin inancından pek bir farkı olmayan hurafe inançlara sahip bir takım oluşumların bu toplumda nasıl revaçta olduğunu yazmaya gerek görmüyorum. Bu ayrı bir bahis şimdilik.
Biz konumuza dönelim.
Afganistan’ı Rusya’nın ve Çin’in tesirinden çıkarmak ve o cihetten gelebilecek herhangi bir tepkiyi engellemek için Nato harekatları ile dizayn ettiler ve adeta kıpırdayamaz hale getirdiler.
Arap Baharı ile bazı Kuzey Afrika ülkelerinde kadrolar değiştirildi ve siyonizme daha sadık olmak mecburiyetinde olan yeni kadrolar gerekli makamlara yerleştirildi.
Irak’ta 2 milyona yakın insanın hayatına mâl olan bir savaş sonunda Saddam iktidarına son verildi ve maalesef bu duruma ortak olundu. Biz “yapmayın etmeyin” dedikçe bize Saddamcı dediler Saddam’ın nasıl bir katil olduğundan bahsettiler (ki doğrudur) Fakat esas maksadın Saddam’ın gitmesi olup olmadığını anlayamadılar. Şimdi adına Kürt hareketi dedikleri küresel elitlerin maşası olan terör oluşumlarının Irak’ı bir kanser uru gibi sarıp kuşattığını kendileri ifade eder hale geldiler.
Daha sonra ortak bakanlar kurulu toplantısı yaptığımız Suriye’de ne oldu ise birdenbire Beşşar Esat için katil Esat demeye başlandı ve bir an önce devrileceği inancı ile ABD’nin Suriye’ye girmesi için ABD’ye ne diller döküldü. Beşşar Esat’a ömür biçildi, muhalifleri desteklendi..Bu süreçte Suriye devlet başkanı Esat Milli Görüş önde gelenleri tarafından ziyaret edildiğinde Milli Görüşçülere Esatçı yaftası vuruldu. Ama o gün bu yaftayı vuran bir takım çevreler bugün Esat ile görüşmek ve irtibat halinde olmak gerektiğini dillendirmeye başladılar.
Neticede stratejik müttefikimiz(!) ABD’nin destekleri ve himayesi ile Suriye’nin bir kısmına terör örgütünün yerleşip kök salmasına seyirci kalındı ve hatta küresel elitlerin kuklası olan ve esasen PKK’nın meşrulaştırılmasına hizmet eden Daeş ile mücadele kapsamında bu örgüt mensuplarının (bazıları “onlar Peşmerge idi” diyor yiyen olursa) topraklarımızdan geçişine müsaade edildi.
Bu kadar hatadan sonra gerçekler gözümüze girdi adeta.Ve şanlı ordumuz ve hükümetimiz bir takım sınır ötesi operasyonları yapmak mecburiyetinde hissetti kendini. Çok da doğru yapıldı ama ba’de harabi-il-Basra…
Irak’ın bölünüp parçalanması için Saddam, Suriye’nin bölünüp parçalanması için Esad hedefe konmuştu siyonizm tarafından.
Şimdi bütün bunlardan sonra göz göre göre aynı tezgaha düşülürse ve hiç olmaması gereken İran’ın parçalanmasına sebep olacak hareketlerin içerisine girilirse ya da daha kötüsü İran ile karşı karşıya gelinirse bunun adına ne denir? Gaflet mi?
Böyle bir senaryo neticesinde kim kazanır kim kaybeder acaba?
Bir takım namazında niyazında kardeşlerimiz Şia’nın İran’ın Suriye’de katliam yaptıklarını söyleyerek içine düştükleri durumun zavallığını dahi fark edemiyorlar. Şia dün bugün değil yıllardır bu zulmü işliyor ve biz bunu biliyoruz. Kabul de etmiyoruz.
Ama Suriye’de olan insanlara gösterilen,anlatılan ya da kulaklarına fısıldanan kadar basit bir durum değil.
Sen onbinlerce sünniyi gözünü kırpmadan katleden baba Esat’ın oğlu ile ortak bakanlar kurulu toplantısı yapacaksın. O zaman Suriye yöneticilerinin katil oldukları aklının ucundan geçmeyecek.
Sonra Suriye topraklarında Suriye aleyhine gayri meşru yollarla kargaşa-kaos çıkarılmasını görmeyeceksin ve herkesin vereceği karşılığı veren Suriye için “Suriye sünni katliamı yapıyor” diyeceksin.
Bu kadar tezat ancak hamakat ile mümkündür.
Ehl-İ Sünnet alim, Ramazan El-Buti Hoca’yı sırf bu hadiselere cevaz vermediği için vaaz kürsüsünde bombalayarak şehit eden işte bu zavallı kafadır.
Bu katliamların olmaması için sulhu sağlama gayretinde olanları Esatçılıkla, İrancılıkla, Şia hayranlığı ile suçlayanlar şimdi bu kadar kanın dökülmesinden memnunlar mı acaba?
Üzerimize 19 Haçlı seferi düzenlemiş ve 20.sini başlatmış Batı ile ve siyonizmin tek dünya devleti emeline hizmet eden Batı’ya ait kurumlarla her alanda işbirliği yapılmasına (gavur aşıklığına, gavur velayetine) ses çıkarmayanlar/çıkaramayanlar, anlattıklarımızı idrak edemedikleri için ve bunları düşünemedikleri için Şia ve İran düşmanlığı sergiliyorlar ve ortak menfaatlerimiz ve bekamız doğrultusunda ortak düşmana karşı ittifak etmemiz gerektiği söylendiğinde ve yaşananlara binaen “yapmayın, etmeyin” dendiğinde bizi İrancılıkla Şia hayranlığı ile suçluyorlar.
Neden çünkü İblis ve avanesi onlardan bunu istiyor. Kulaklarına bunu fısıldayıp bunu höykürmelerini, çığırmalarını istiyor.Ve maalesef bunun dahi farkında değiller muhafazakar kuklalar.
Saddamcı, Esatçı yaftalamalarından sonra şimdi de(daha evvelden de) İrancı yaftalamasına maruz kalsak da biz ülkemizi Türkiye’mizi seviyoruz, vatanımızı seviyoruz ve vatanımıza sahip çıkma adına söylüyoruz bütün bunları.
Biraz geç anlaşılan düşüncelerimiz olduğu hakikati maalesef ortadadır. Siz haklı imişsiniz cümlelerine çok muhatap olduk. Maalesef haklı olmanın üzüntüsünü yaşadık hep.
Gelinen noktada görünen o ki İblis ve avanesinin Afganistan, Irak ve Suriye’den sonra yeni ve nihai adımı; İran’ı ve Türkiye’mizi; finans şirketlerinin yönettiği küresel tek dünya devletini ya da Tanrı’nın (!) Dünya Krallığını ya da Deccal’in veya dünya hilafetinin Hz. Adem (as) ve nesline verilmesine hased eden İblis’in fiziksel olarak olmasa da şeytanlaşan avanesi taşeronluğu ile hakimiyetini tesis ettiği ve tepesinde olduğu ve nihai gayesi; Allah’ın dosdoğru yolu üzerine oturup insanları cehennem çukurlarına doldurma amacı olan bir günah imparatorluğu kurma amaçlarına uygun olarak parçalamak ve yutmak.
Unutmayın bütün peygamberler kavimlerini Deccal fitnesine karşı ikaz etmişlerdir.
İblis’e ve avanesine izin vermeyeceğiz biiznillah!
Farkında olmadan bu amaca hizmet eden yani “Kiiiim? Ben mi? Ben asla siyonizme hizmet etmem” türküsünü söyleye söyleye siyonizme hizmet eden/ettirilen kardeşlerimize de buradan sesleniyoruz.
Emin olabilirsiniz burada Şia ve İran düşmanlığını körükleyen siyonist mahfiller İran’da da ehl-İ sünnet ve Türkiye düşmanlğını körüklemektedirler. Ve insanların kulağına Biz sizin iyiliğinizi istiyoruz. cümlesini fısıldamaktadırlar.
Devletler hissi duygularla idare edilemez. Devletlerin ebedi dostlukları ya da ebedi düşmanlıkları olamaz. Ortak menfaatleri olur. Ve bu ortak menfaatleri doğrultusunda beraber hareket etmeleri gereken durumlar ortaya çıkabilir. Bunu unutmayın. Dimağlarınızı dezenformasyona kurban etmeyin.
Halil İbrahim DÜGENCİLİ
Ana Karakterler:siyonizm, muhafazakar demokrasi, deccal
YORUMLAR
Halil İbrahim Dügencili
İdrak etmek lazım…
Teşekkür ediyorum
Sağolunuz