EL SALLIYORUM
Gider misin?..dediler.
-Elbette.. dedim .İdealist biri olduğum için, gençliğin vermiş olduğu gözü karalık bana bu cesareti vermişti.Ay yıldızlı Al Bayrağın dalgalandığı Vatanın her yanında göreve talibtim.Yetkililer büyük bir sevinçle atamamı yapmış İran Sınırında bir ilçeye göndermişti.Elli yılı aşkın bir zamandır burada işler vekalet ile yürütülüyormuş.Bakanlık atamalı idim ve göreve asaleten atanmıştım.
Bir mıinübüsü komple tutmuş eşyalarımı yüklüyorduk.Plastik bir masa , dört plastik sandalye, portatif bez bir gardrop,bir çekyat, bir demir divan,iki halı,üçlü krom tencere seti ,altı kişilik çatal-kaşık-bıçak-bardaklar ve sürahi.Kullanılmış dörtlü ocak,basit bir elektrik süpürgesi, buharlı ütü, gazete kuponlarından hediye tüplü televizyon.
Bir de dört pencereye tutmak için öylesine basit tül ve güneşlik perdeler ve valizlerim.
Valizlerim hepsi kurşun gibi ağır.Öğretmen lojmanı balkonundan orta okul müdürü sesleniyor.
- Emine Hanım, valizler de ne var?..Ağır gözüküyor.
Kanun kitapları olduğunu söylüyorum.Gülüyor ve;
-Gittiğiniz yerde orman kanunları geçerli..
diyor ve gülüyor.Ben de acı acı gülüyorum ve tebessüm dudağımda donup kalıyor.
Sabah yedide hareket ediyoruz ve öğlen
vakti görev yerine varıyoruz.Evi yerleştırıyoruz.Beni götüren minibüs geri dönüyor ve tek tabanca hayat ile yüzleşmeye başlıyoruz.
Devamı gelecek...