Karma
Kızına çok düşkündü Nizam Bey. İlk doğduğunda kıyameti koparmıştı, orası ayrı tabi. Erkek olmalıydı. Zaten 5 sene sonra hamile kalabilmişti beceriksiz karısı. Ağlıyordu doğum yaptıktan sonra, sevinçten değil, utançtan. Sanki kendi suçuymuş gibi. İlk aylar hiç bakmadı yüzüne ne karısının ne de o “ne idüğü belirsiz çirkin şeyin.” Gel zaman git zaman büyüdü Zeyno, yürümeye başladı. “Baba” demeye başladı. Nizam Bey’in içinin yağları eriyordu her “Babba” deyişinde. Çok sarılamazdı, öpemezdi ama korumalıydı onu. Dışarı çıkmasına asla izin vermezdi. Neme lazım. Manyağı var, sapığı var. 12 yaşına geldi Zeyno. Hala dışarı çıkmalarına izin vermiyordu. Okula bile zor razı olmuştu. Öyle arkadaş falan mümkünatı yok. Hastalandı bir gün Zeyno. “Geçer” dedi çocuktur. Hafta geçti Zeyno iyileşmedi. “Geçer” dedi çocuktur. “Böyle olmaz Nizam Bey, bi doktora götürmek lazım bu çocuğu” deyince komşu Sefer Efendi ikna oldu nihayet. İşte o gün, o kapkara, o koca dünyanın başına yıkıldığı gün, doktor gayet sakin bir şekilde “Kızınız kanser” deyiverdi.
Dondu. Sesi çıkmıyordu. Bedeni ruhundan ayrıldı. Dünya yandı o içinde kaldı.
Dumanların içinden komşularının kızı Saadet çıktı. 20 yaşına döndü. Saadet 12 yaşında. Ahırda. Donmuştu. Sesi çıkmamıştı. Bedeni ruhundan ayrılmıştı. Dünya yanmış Saadet içinde kalmıştı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.