- 356 Okunma
- 2 Yorum
- 6 Beğeni
Beyaz çuval…"korku ve biz"
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bu arada Ahmet ağabey ile eşi uzun zamandır kazaya bıraktıkları sevgi sözcüklerini birbirlerine etmişlerdi. Beyaz çuvalın içerisinden ki o kırmızı sıvının akması. Tuhaf bir şekilde gizemini koruyordu.
Kasabanın yaşlı, hasta, işçi ve çoluk çocukları olanlar evlerine çekilmişlerdi. Toplamda beyaz çuvalın içindeki ne merakını gittikçe ateşlendiren biz yirmi kişi idik; fakat Ahmet ağabeyin eşi ile sayımız hemde gürültü etme oranımız bir tık daha artmıştı.Hatun konuya çok sonra dâhil olmasını bir kenara bırakmış yeni baştan anlatıkları ile hepimizin beynine istek ve merakı uyandırıyordu.. Ve onu susturana aşk olsun.
Beyaz çuval ile aramızda biraz mesafe olmasına rağmen, bir de taze kan kokusunu aldığını söyleyince oturduğum yerden bir ayaklandım ki..Etrafımdaki kişiler de beyaz çuvala bakmaya gideceğimi düşününce ,incecik bileklerime asılmışlar "sen ne yapıyorsun cesedin üzerinde parmak izlerin oluşur. Ve Allah korusun direk hapis ederler seni" diyorlar.
Bir var ki "Hepimiz karanlık içerisindeyiz ancak bazılarımız yıldızlara bakmayı akıl edebiliyor."
Biraz gençliğimin verdiği kuvvetten dolayı beni tutan adamların elinden sıyırıp kurtuldum. öfkeliyim ve saatlerdir üzerime serpiştirilen korku zerrelerini silkeleyip atmam lazımdı.
Sonrası oturduğum yere geri dönmüştüm.
Saatlerdir bu beyaz çuvalı motosikletin arkasına iyi bir şekilde bağlayamayan o pezevengi ,bir elime geçirsem var ya! edeceklerim bellidee...
"Herkes aynı şeyi düşünüyorsa, hiç kimse fazla bir şey düşünmüyor demektir." sözüne eşit mesafede idik ;
Bu kasabada herkes kendi halinde ve sessiz sesiz yaşayıp giderken ne istedin bizden değil mi?
Kolluk kuvvetleri kendi aralarında muhabbetlerini koyulaştırmış biz ise onların uzaktan meraklı izleyicileri olmaktan öteye gidemiyoruz.Bir de kalabalıkta bulunan herkes eteğinde ki taşları dökmesi bir yana asıl şu dakika yorgunluk sebebimiz olan beyaz çuvalın gizemini çözememiştik.
Beyaz çuvalın bize verdiği korkunun etkisinden çıkıp birilerine soramadık. Acaba kasabanın içinde kayıp bir şahıs var mıydı? Cesedin orada var olduğuna hepimiz inanmışız; inanmamızın tek sebebi beyaz çuvaldan akan kırmızı sıvı idi,
Bizler sokak da oynayıp oynayıp oynadıkları oyundan bitkin düşen çocuklar gibi sağa sola serpilmiş oturmaktayız sadece .
Karanlığın içinden gözümüze ilişen birkaç genç peş peşe takılıp bize doğru koşuyorlardı. Gençlerin soluk soluğa gelişlerine çakılıp kalanları geçtim. İçtikleri sigarının son izmaritini yere atan Ahmet ağabey ve eşinin yüz ifadesi ikiz gibi giyinmiş ve bakışları ise uzak bir dağ zirvesi idi;
İkisindeki bu derin suskunluk bir yerde karşımıza gelip diz çökecekti. Çünkü" İnsan odun değildir ki, kırıldığı zaman ses çıkarsın."
Bize çok net görünmeyen beyaz çuvalının içindeki şey günün ışıması ile daha netleşti.yumuşak bir dokudan oluşan aynı zamanda kırmızı bir sıvıya bulanmıştı. Ve o kırmızı sıvı yolun topraklı kısmına akmış ve orada pelteleşmişti. Birinin öldüğüne ve beyaz çuvala koyulduğuna bu sefer en çok ben emin olmuştum. Ama "ölen kimdi?"bu cevabı almamız bayağı zaman alacak gibiydi…
Kasabanın tek bir bakkalı vardı. Onuda Karadenizli Serpil ablamız işletiyordu. Satışını yaptığı her ürünün tazeliğine hak ettiği fiyata itinayla dikkat ederdi. Serpil abla kalabalığın içinden; çıkmış işletmesinin kepenklerini kaldırdığını gördüm.
Bir şeyler alayım diye peşin sıra ben bakkalın içine daldım. Çünkü midem kazınıyordu. Gece boyunca su, çay derken ağzıma bir lokma girmemişti. Serpil abladan ben gibi bir şeyler alan geri olay yerine dönüyordu.
Burada anlatılmayan kasabadan birinin yokluğu idi ve en nihayetin de saat sabahın dokuzu. Siyah bir araçla gelen özel giyimli adamlar. Çuvalın üzerinden yeni bir incelemeye başlamışlardı. Bizler ise onların vereceği cevaba inanılmaz derecede sabırsızlanıyorduk. Görevlilerin özel giyinmelerinin sebebi patlayan bir şeyde olabilir; ya da insana bulaşıcı bir mikroptan dolayı giyinmişlerdi.
Çalışmalarını bitirirken bize yakın bir yere oturan inceleme ekibinden bir adam nefes nefese " böyle bir vahşet olamaz " deyince biz daha bir korkulu gözlere ona baktık.
Tabi biz etrafına yığılmış insanların merakı daha bir başka ,ölenin kim olduğunu soracağız adamın rengi benzi atmış nasıl soralım..
Küçük bir kedi yavrusu gibi usulca incelemeden yeni çıkan adamın yanına geçip oturdum. Elimde ki su şişesini su içsin diye ona uzattım. Bir iki yudum aldı ,geri yanı şişeyi şaşkınlıktan bana verdi. Ne yapsın adam kim bilir çuvalda gördüğü şey ne durumda idi; benim dilim yıllardır açılmayan paslı bir kilitti edem ki adama bir şeyler sorayım; fakat soramıyorum. Kimsenin bir şey öğreneceği yoktu bu durumda.
Bir kaç dakika sonra inceleme ekibinde ki yüzü kemikli bir arkadaşı gelip yanına oturdu. onun hali arkadaşından ki daha beter idi, "bu yapılanın insanlıkla bir alakası olamaz" dedi. Diğer inceleme ekibinden bir adam ise "biz daha neler gördük neler" dedi.
İlk görev yeri olan Sivas Zara da ortaokulda okuyan bir kız okul çıkışı sınıf arkadaşı tarafından önce cinselliğe zorlanmış. ve onu kız ret edince de. kafa tasını taş ile ezmişti. sonra katili kurbanı ile boğuşurken. Kol saatini orada düşürmesi ve katili aynı gün tespit edilip tutuklandığını bize anlatı.
Beyaz çuvalda ki cesedin kime ait olduğunu bilmiyoruz. ama ona yapılanın neler olduğun duyunca "Hiç bu kadar susmak istememiştim." Hepimizin temennisi katil ve ya katillerin bulunmasıydı.
Kısaca "İyiyi ara, doğruyu ara, güzeli ara fakat kusuru arama." ne kendinden; nede başkasından..
Yazılarımı güne taşıyan seçkiye çok teşekkür ederim ..🧿🧿🧿👏👏👏
YORUMLAR
Hayatın sonsuz akışı, bir nehir gibi sessizce akar giderken, her karşılaştığımız olay, bizi birer ders misali içine çeker ve şekillendirir. Mutluluk, hüzün ve derin düşünceler, bu akışın kenarındaki taşlar gibi ruhumuza çarpar ve bizde izler bırakır. Toplumların yaşadığı olaylar da böyledir; her biri, bilincin derinliklerinde bir iz bırakır. İnsanlık tarihi boyunca yaşanan büyük hadiseler, toplumları birer heykeltıraş gibi yontmuş ve onları bugünkü hallerine getirmiştir. Bu olayların etkilerini anlamak, insan doğasını ve toplumun karmaşık dokusunu daha iyi kavramamıza olanak sağlar.
Toplumsal olaylar, insanların ve toplulukların davranışlarını, düşüncelerini ve duygularını derinden etkiler. Bir kasabanın meydanında toplanan insanlar, bir trajedinin ya da sevinç anının paylaşıldığı anlarda, bir araya gelirler. Bu birliktelik, bağları güçlendirir ve ortak bir mutlak yaratır. Her insan, kendi yaşam deneyimleriyle buna katkıda bulunur. Bu ortak deneyim, gelecekteki davranışları ve tepkileri de şekillendirir.Yani yazısız birer ksnunhaline gelir.
Bir toplumun bilinci, geçmişin izlerini taşır. Bu izler, o toplumun hafızanın bir parçası haline gelir ve gelecek nesillere aktarılır. Toplumların tarih boyunca yaşadığı büyük olaylar, bu hafızanın en önemli parçalarını oluşturur. Savaşlar, doğal felaketler, büyük buluşlar ve hareketler, hepsi bu hafızada yerini alır. Bu olaylar, sadece geçmişin birer hatırası değil, aynı zamanda geleceğin de şekillendiricileridir.
Bir trajedi anında, insanların bir araya gelmesi, dayanışma ve yardımlaşma duygularını pekiştirir. Bu duygular, bir arada kalmasını ve zor zamanları aşmasını sağlar. Ancak, bu tür olaylar, aynı zamanda çatışmaları ve ayrılıkları da tetikleyebilir. Bir olayın farklı kesimler tarafından farklı algılanması, bölünmelere ve anlaşmazlıklara yol açabilir.Tıpki şimdi yaşadığımız soksk hayvanları iiçin çıkartılan katlıam yasadı gibi.